Öcalan’ın İmralı’ya getirildiği ilk zamanlarda da 180 derece dönerek çeşitli ifadeler verdiğini ve PKK’ in onun bu ifadeleri karşısında kendisine ilaç verildiğini bundan dolayı böylesi açıklamalar yaptığını açıklamak zorunda kalmıştır.
“Öcalan diye bir şahsiyet yoktur aslında. Bu ters dönüşe Öcalan' ın muhalifi İbrahim Güçlü bile hayret ediyor ve yaptığı açıklamayı inandırıcı bulmuyor, başkaları yazdı ona mal ettiye getiriyor.
Gerçek şudur; Öcalan diye bir şahsiyet yoktur ve Öcalan diye birilerinin görüşleri de mevcut değildir aslında. Öcalan böyle bir şeydir. Bir maske, başkalarının, dili, eli bir gölge, korkuluk...
Öcalan diye bilinen kişi hatta kişiliksiz kimlerin emrinde ise tıpkı onlar gibi düşünür ve onların kabına göre şekil alır, renksizdir, bulunduğu ortamın rengini alır.. Rengini külahını ve şapkasını dinini imanını hızlı değişir. Bu açıklamalarımız ışığında biz özet olarak Güçlünün yazdıklarını yayınlamak istiyoruz:
İbrahim Güçlü
20 Mart başbakanın sert konuşmasından sonra metnin gece yarısı Diyarbakır’a iletilmiş olması ile açıklamaya ilişkin olağanüstü gelişmeler oldu. Başbakan, Adalet Bakanı, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, MİT Müsteşarı görüşmesinden yeniden yazılmaya karar verildiği, yazıldığı, Öcalan’a onaylatıldığı anlaşılmıştır.
Bugüne kadar da hayatında Kürtçe herhangi bir metin yazmamış olan Öcalan’ın Kürt liderliğinin sorgulanması gerekir.
Öcalan metninde, emperyalist ülkelerin halkları birbirine kırdırmak, parçalanmayı sağlamak için çatışmaları, zımnen de olsa PKK silahlı mücadelesine kaynaklık ettiğini ifade etse de;
Türkiye’ye teslim edilmesinden önce Ortadoğu’da Suriye, Irak, İran, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, Ermenistan ve diğer birçok devletin silahlı mücadeleye destek vermesi için onların kapsını çaldığını, hatta kapılarında nöbet tuttuğunu,
Bundan ötürü o devletlerin de kendi çıkarlarının bir gereği olarak PKK’nın silahlı mücadelesini teşvik ederek destek verdiklerini söylüyor Güçlü.
İşte ne yazık ki hakkında bu kadar söylem olan ve aşağılanan bir katil ile devletin bir masaya oturması barış, analar ağlamasın aldatmacaları ile hem Türk hem de Kürt halkını kandırması bir yana Türk Devletinin onuru ile oynamaktan başka bir şey değildir.
Av. Güçlü Nevruz’da yapılan açıklamaya göre, PKK çatışmaları durduğunu ve geri çekileceğini açıklarken ancak Öcalan’la PKK merkezinin antlaşması buraya kadardır. Diyor.
PKK’nın bölgedeki ve özellikle de Suriye’deki gelişmeler açısından bir dönem için Türkiye’de çatışmaları durdurmasını da teknik açıdan kendi çıkarlarına uygun gördüğünü,
“PKK pratikte, bütün silahlı güçlerini çekmeyecek. Silahlı güçlerinin bir kısmını, içerde tutmaya çalışacak. Bunları gizleyecek. Ama dışarı çıkan silahlı güçler de silahlarını bırakmayacaklar. PKK silahlı güçlerini koruyacak. Bu silahlı güçlerinin bir kısmını şehir merkezlerinde koruyacak, bir kısmını güvenlik adı altında tutacak, bir kısmını da Kürdistan’ın Batısına (Suriye’ye), Kürdistan’ın Doğusuna (İran’a) aktaracak.”
Ayrıca PKK’nın silahlı yapısını ve militarist otoriterizmini her zaman Kürtler üzerinde his ettireceği de unutulmamalı. PKK, bu aşamada yarı militer-otoriter yapısıyla Kürtler üzerinden egemenlik ve denetim mekanizmasını işletmeye; korku imparatorluğunun devamını sağlamaya çalışacaktır. Diyor.
***
Tüm bunları söyleyen yazar da siyasetçi bir Kürt’tür. Kürt ulusal hareketinin geliştirilmesi, Kürt kültürünün ve tarihinin araştırılması, Kürt gençliğinin örgütlenmesi için yıllarca çalışmış.
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra ilk sırada vatandaşlıktan atılmış çeşitli zamanlarda hapis yatmış. 1980 yılının sonlarında kaçak yoldan Suriye’ye geçmiş 7 yıl boyunca Suriye, Irak, İran Kürdistan Bölgelerinde kalarak 1987 yılında İsveç’e iltica ederek İsveç vatandaşı olmuş. 1998 yılının 26 Nisan’ına kadar Örgütsel faaliyetlerine devam etmiş Türkiye’ye döndüğünde Demokratik Kitle Partisi’ne (DKP) ve daha sonra başka partilere de girmiş. İbrahim Güçlü bu dönemde devlet içindeki bazı odakların PKK eliyle cinayetler işlediğini, bölgeyi parçalattığını ve 12 Eylül’e zemin hazırladığını anlatıyor.
***
“Öcalan’la görüşen ilk heyette bulunan Ahmet Türk’ün, “Öcalan, devleti rahatsız edecek taleplerde bulunmayacak” açıklama yapması durumu açıkça anlatıyor, Öcalan’ın hükümete teslim olduğunu gösteriyordu. Bundan ötürü Kandil ile Öcalan’ın arası açıldı ve bunun üzerine İmralı notları sızdırıldı ve Milliyette çıktı.” Diyen yazarın bazı sözlerine hak veriyorum şahsen ama ortada bir çelişki var.
Zira ne AKP ne de Bebek katili ve de Kandil ABD den habersiz bir şey yapamazlar. Bu senaryoların İsrail ve ABD ajanları tarafından hazırlandığını biliyoruz.
Öyle bir senaryo yazıyorlar ki İsrail’in Türkiye’den özür dilemesinin zamanlamasına bakın. Üç sene bekleniyor Türkiye bu kritik döneme girdiğinde sanki başbakanın imdadına yetişircesine özür dileniyor.
Tüm bunların BOP projesi için yapıldığını anlamamak için geri zekâlı olmak gerek. Türk Ordusunu bundan ötürü dağıtmaya kalktılar.
Nitekim Aydınlık Gazetesi CIA’nın Türkiye uzmanı Henri Barkey’in itirafını manşetine taşıyarak okurlarına, kamuya duyurdu. Türk Ordusunu kafesledik” sözleriyle tanınan bu adam Türkiye’nin açılıma 2007 yılına kadar hazır olmadığını, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yenilgiye uğrayana kadar bu yöndeki çabalara engel olduğunu söylüyor.
Silivri, Hasdal, Maltepe diğer zindanlara hapsedilen ordumuzun güzide generalleri, aydınlarımız aslında bu mahkemelere çıkmamalı, kendilerini, suçsuz olduklarını boşuna anlatmamalıdırlar. Çünkü tezgâhlanan bu oyun iyice açığa çıkmıştır. Orada adalet yerine engizisyon mahkemelerinin acımasız kararları uygulanmaktadır.
Bir türlü bulunamayan örgütün nasıl olur da üyeleri olur?
Halk gittikçe her şeyi daha iyi anlamaya başladı ve ayağa kalktı artık. Türkiye üzerine oynanan oyun bellidir. Zindanlara atılan Atatürk ve onun kurmuş olduğu laik üniter Türkiye Cumhuriyetidir.
Bebek katili “Cemaatin merkezi ABD’dir. Benim buraya alınmamla birlikte Fethullah da ABD’ye alındı.
Kontrgerilla ABD merkezlidir. Yargı ve emniyeti ele geçirdiler. MİT askerlerden güçlü çıktı, savcı çağırdı gitmediler. Bana göre bir direniştir. Erdoğan inşallah burunlarından getirir” diyor.(Nasıl, hangi güç ile getirecekse!)
Sözcü Gazetesinden Saygı Öztürk: “Adı Sınır Güvenliği Yasası... İçişleri Bakanlığı'nca hazırlandı. Amaç, teröristlerin Irak topraklarına güvenli şekilde geçişini sağlamak. Yasayla Irak sınırından Mehmetçik çekilecek. Yerine sivil otoriteye bağlı Sınır Güvenliği Teşkilatı kurulacak.” Böylece sivil sınır birliği, hükümetin emrinde olacağı için PKK'lılar sağ salim Kuzey Irak'a geçecek. 61 bin kişiden oluşan sivil birliğin telefon dinleme yetkisi bile olacak. Haberini yazdı.
İşte bu. Sivil otoriteye bağlı Sınır Güvenliği Teşkilatı kimleri nasıl kollayacak gün gibi açıktadır. Sonra yine İmralı’daki katilin şu sözlerine dikkat edelim.
Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız’. Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin devlet de ben de vazgeçemeyiz (!)
Vaz geçemezler zira emir büyük yerden ama Türk Milletini hafife alıyorlar sanırım. Yavaş atın tekmesi pek olur derler. Balyoz beyinlerinde patlayıverecek.
BOP Eş Başkanı Başbakanımız Diyarbakır’da ki mitingde Türk bayraklarının olmayışına “Türk Bayrağı olsa iyi olurdu “dedi.
İsyan ediyorum!
Burası muz cumhuriyeti mi ya? Yoksa Diyarbakır uzayda bir şehir midir? Bunu bir ülkenin başbakanı nasıl söyler diye tartışmayacağım. Zira başbakanın gitmek istediği yol bellidir. Kendisini Türk görmeyen bir insandan bu beklenir.
Diyarbakır’da o koca alanda PKK paçavraları arasında bir tek bayrağımızın olmamasından ötürü bu devleti yönetenler adına utanıyorum. Bu kadar Türklüğe düşman olmalarını da şiddetle kınıyorum.
Silivri zindanlarına tutsak ettikleri ve antiemperyalist bir lider olan İŞÇİ Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in 2007 de aynı alanda yapmış olduğu mitingde Kürtler, Türkler gönül gönüle, el eleydiler
.Ellerinde şanlı bayraklarımız nazlı bir gelin gibi dalgalanıyordu. O koca alan bir gelincik tarlası gibiydi.
Kardeşlik dostluk vardı orada. 5 senede ne oldu da Türk bayrağı yerine paçavralar çıktı meydana.
Bunun hesabını ver ey Tayyip Erdoğan ver ki anlayalım bizde. Çok yanlış yoldasın sayın başbakan, yanlış yoldasın.
2007 deki Diyarbakır mitingi kapak olsun vatan hainlerine.
Gün gelecek, Silivri yıkılacak ve Diyarbakır’da yine al bayrağımız dalgalanacak ve de Türk Milleti vatanımızı bu hale getirenlerden hesap soracaktır.
Sevgiyle kalın
Yorum Gönder