Bir “süreç”tir gidiyor… Süreçle yatıyor, süreçle kalkıyoruz.
İktidarın ağzında süreç.
Muhalefetin ağzında süreç.
PKK’lıların ağzında süreç.
Yalaka medyanın ağzında süreç ve hepsinin üstünde ABD – AB politikacılarının ağzında süreç…
Emperyalist güçler süreci ayakta alkışlıyorlar.
Batı’nın 200 yıllık SEVR rüyasını gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
“Aman ha, aman ha, sürece zarar vermeyelim, süreci engellemeyelim. Süreç işlesin…”
“Herkes sussun. Konuşanlar susturulsun.”
Peki, nedir bu süreç? Neyin nesidir? Çağ mı açıyor? Çağ mı kapatıyor?
İşin özeti şu: İki buçuk şeriatçı ile bir buçuk bölücü peşmerge,
Türkiye halkının ezici çoğunluğunu da karşısına alarak, yedi bin yıllık
Türk adını, Türklüğü, ulus devleti tarihten silme çabası içine girdiler.
Çünkü şeriatçıların kitabında ne millet ne milliyetçilik ne de
vatandaşlık vardır. Onların kitabında sadece ve sadece ümmet, kula
kulluk bir de emperyalizme uşaklık vardır.
Onun için Türkiye’yi BOP planı çerçevesinde bölmeye, lime lime etmeye karar verdiler.
Bu plan Amerika’da, Amerikan başkanları ile BOP başkanı arasında yapıldı.
Ayrıca 2 sayfa, 9 maddelik anlaşma ile de güçlendirildi.
AKP, ABD’ye verdiği taahhütleri, sözleri yerine getirebilmek için,
önce sürecin gidişine karşı koyacak, direnecek aydınları dört duvar
arasına attı. Arkasından orduya saldırıya geçti.
Siyasi iktidar ve Başbakan, Ergenekon’un hem savcısı, hem polisi, hem
yargıcı, hem infaz memuru oldu. Bunu birçok kez, birçok yerde
tekrarladı. “BİZİM İÇERİYE TIKTIĞIMIZ bir tane aydın yoktur” sözü onun aldığı ve gerçekleştirdiği görevin bir itirafıydı.
Eğer bu vatansızların, bayraksızların gücü yeterse Atatürk’ü, Atatürk Devrimlerini, Cumhuriyeti de tarihten silmeye kararlılar.
Bu Orta Oyununun artık son sahneleri oynanmaya başlandı. Bu “32 kısım tekmili birden film” gösterime sunuldu ve bazı kişi, yer adları da halkın tepkisini çekmemek için hemen değiştirildi.
Örneğin PKK ile Türkiye Cumhuriyeti arasında takası yapılan
kaymakamın, öğretmenin, askerin adı hemen el çabukluğu, dil çabukluğu
ile “kamu görevlisi”ne dönüştürüldü…
Bebek katili APO ile müzakerenin adı “görüşme”, APO adı “İmralı”, PKK “Kandil” oldu. Halkı nohutla, şekerle, makarna ile uyutmanın başka bir şekliydi bu.
“İmralı şöyle dedi, Kandil böyle dedi… Görüşmeler olumlu bir biçimde sürüyor… Falan, filan…”
Onlar, “Analar ağlamasın, gözyaşı dinsin, barış ve demokrasi gelsin” çığlıkları ve aldatmacası ile şimdi Türkiye’nin bölünmesini gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Siz onların “Kan akmasın” demesine bakmayın. Aslında en çok kan ve gözyaşı AKP döneminde aktı.
AKP, İktidarı teslim aldığında hemen hemen terör bitmiş, geride kalan
üç beş çapulcu ise inine çekilmişti. Ama Amerika ile yapılan anlaşma
gereği ordunun Kuzey Irak’tan çekilmesi ve sınır ötesi harekât yapmaması
sonucunda hainler palazlandılar. Değerli ve uzman komutanların
zindanlara atılması da işin tuzu biberi oldu. Bu durumu fırsat bilen
teröristler saldırılarını yoğunlaştırdılar.
Amerika’nın, Barzani’nin, Talabani’nin yardım ve desteğini de arkalarına alarak Mehmetçiklerimizi katlettiler.
2002’de şehidimiz sadece 7 kişiydi. Bu sayı 2003’te 94’e, 2004’te
103’e, 2005’te 135’e, 2006’da 149’a çıktı ve artarak devam etti.
O zaman anaların gözyaşları sel olup aktı. Ama iktidar onların bu gözyaşlarını görmedi. Feryatlarını işitmedi.
Duymadı. Bir kez olsun, sınır dışı harekât yapmayı, Kandil’i teslim almaya düşünmedi.
Ama şehit cenazelerinin kaldırılmasını yasakladı. Haberlerine sansür
getirdi. Bütün bunlar olup biterken, O, bir yandan da gizli gizli, kapı
arkalarında örgütle ve terörist başı ile görüşmelerini sürdürüyordu.
Seçimden seçime verdiği ödünlerle geçici olarak ateşkes sağladı. Hepsi
bu…
Sonra birden bire hidayete erdi ve “analar ağlamasın”, “Barış ve kardeşlik süreci olsun” edebiyatına başladı.
Ne “Barışı, ne kardeşliği” be…
Türkiye’yi savaş meydanına çevirdiniz.
Bin yıldır bir arada yaşayan, birbirinden kız alıp, kız veren insanları, akrabaları, komşuları birbirine düşman ettiniz.
Türklüğünüzden, Türk olmaktan utanır oldunuz.
Ne süreci bu, neyin süreci?
Evet, bu ülkede bir süreç başladı AKP ile.
Bu süreç haksızlığın, hukuksuzluğun, yağmanın, talanın sürecidir.
Yeri göğü yağmaladınız.
Orman, akarsu, koy, kıyı, kumsal bırakmadınız…
Suçsuz günahsız insanları düzmece belgelerle, 50 kuruşluk CD’ler zindanlara doldurdunuz.
Ne süreci be? Ne kardeşliği be?
Siz Türkiye’ye savaş açtınız.
Türk insanına, tarihine, geçmişine, geleceğine, atasına, babasına savaş açtınız…
Genelkurmay başkanlarını, komutanları tutsak alıp, bebek katilleri ile görüşme masalarına oturdunuz.
NATO komutanlarını işbaşına getirdiniz. Mütareke yıllarında olduğu
gibi, sevgili vatanımızın her yanında düşman askeri kaynıyor şimdi.
Alman askerleri Trabzon’da, Amerikalılar İzmir’de, Adana’da,
Patriotlarla Türkiye’yi esir almışlar…
Neymiş?
“Aman ha, aman ha sürece zarar vermemeliymişiz…”
Vereceğiz.
Sürece zarar vereceğiz.
Türkiye’yi böldürmeyeceğiz.
Türkiye’yi BOP vatanı yaptırmayacağız.
Bu oyunu bozacağız.
Bundan böyle direnişlerden direniş beğenin…
Yorum Gönder