Silivri Süreci ve Başkanlık Rejimi Hevesleri, İmralı Sürecini Dinamitliyor mu?
Kriz anlarında, kişisel ya da toplumsal “şoke edici” bir haber duyduğumuzda, ne yapmamız gerekir?
Ben hemen, soğukkanlılığımı korumaya, bu özel olayı, bireysel ve toplumsal anlamda genel bir çerçeveye oturtmaya çalışırım:
Olayın benim için, ailem için, toplum için, ülkem için önemi
nedir, nedenleri ve olası sonuçları nelerdir, bugüne kadar bu tür
olaylarda neler yaşanmış, neler yapılmış, neler söylenmiş, ne sonuçlar
alınmıştır?
Silivri’den gelen son “şoke edici” haberleri ve İmralı’nın son mesajlarını da böyle değerlendirmeye çalıştım.
***
AKP iktidarı ile PKK arasında yürütülen barış süreci, hukuk ve adalet olmadan başarıya ulaşabilir mi?
Ülkenin genelinde, hukuk, adalet ve demokrasi zedelenmişken, etnik
kökenlere göre ayrıştırılan gruplar bir arada barış içinde birlikte
yaşayabilir mi?
***
Başbakan Erdoğan, Silivri’de açıklanan savcının mütalaası hakkında ne düşündüğünü soran gazetecilere “Daha önce ne söylediysem arkasındayım” yanıtı vermiş.
Daha önce ne söylediğini anımsayalım:
“Başta Genelkurmay Başkanım olmak üzere diğer generallerimizin hiçbirisine kalkıp da bir alışılmış anlamda ‘terör örgütü mensubu’ demek çok ciddi bir yanlıştır ve bu affedilemez.
Bu tanımlamayı yapanlar kendileri bulundukları makam itibarıyla kendilerini sağlamda görseler bile tarih onları affetmez.”
CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bu
tür mahkemeler olağanüstü dönem mahkemeleridir, adalet dağıtmazlar, güç
odaklarına itaat ederler, iktidarın sopasıdırlar, toplumu
şekillendirmek isterler” diyor ve sonra da ekliyor:
“Adaleti katledenler inanın geldikleri gibi gidecekler.”
HSYK’nin Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur da şöyle demişti bu mahkemeler için:
“ÖYM savcı ve hâkimlerinin ruh halini, basketbol ya da
voleybol maçında başlamadan önce saha ortasında kafa kafaya vererek
galibiyet kararlılığı sergileyen sporcuların ruh haline benzetiyorum
ben.”
***
Bu bağlamda geçen pazar İstanbul Barosu’nun genel kurulunda Başkan Ümit Kocasakal’ın salı günü bu sütunda aktardığım konuşmasını anımsamakta yarar var.
Aynı çerçevede, İstanbul Barosu’na destek için gelerek bir konuşma yapan Ankara Barosu Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu’nun konuşmasından şu satırları da okuyalım:
“... Baskıcı rejimler varlıklarını devam ettirebilmek için, mutlaka bir düşmana ihtiyaç duyarlar.
Türkiye’de siyasi iktidar ve bu iktidara bağımlı
kılınmış yargı, kendine karşı en önemli direnç noktası teşkil eden
baroları ve avukatları hedef almış; bizi, yeni düşman olarak hedefe
koymuştur…
Bütün bunların ötesinde 2013-2014 döneminde ‘Ver padişahlığı, al özerkliği’ şeklinde özetleyebileceğimiz diktatörlük anayasası önümüze konulacaktır.
Çözüm hukuk devleti, tam demokrasi, koşulsuz insan hakları; Edirne’de, İstanbul’da, Ankara’da, Diyarbakır’da, Şırnak’ta aynı insan hakkı için aynı kararlılıkla ve hep birlikte mücadele.
Çözüm, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın
zulme uğrayanın yanında koşulsuz yer almak, pozisyon kollamamak,
haksızlığa karşı pozisyon almak…”
***
Eşzamanlı yaşanan Silivri süreci ile İmralı sürecinin birbirini etkilemesi kaçınılmaz…
Olup bitenlere ve “Silivri’ye müebbet, İmralı’yla muhabbet” biçiminde özetlenebilecek olan medyadaki yorumlara bakılırsa, kamuoyunun algılaması da bu yönde.
Aynı ülkede, aynı zamanda, Silivri’de ayrı hukuk ve adaletin, İmralı’da
ayrı hukuk ve adaletin uygulanması, hukuk devleti ve demokrasi
ilkelerinin iki ayrı yerde iki farklı biçimde işlemesi düşünülemez.
Hele hele böyle farklı uygulamaların yeni bir anayasa yapımı sırasında ortaya çıkması, durumu daha da karmaşık bir hale getirir.
Bu açıdan, bu üç sürecin, başkanlık rejimi hevesleri ile İmralı
sürecinin ve Silivri sürecinin iç içe geçmiş olması, yaşanan
tutarsızlıklar dolayısıyla demokrasi ve barış özlemlerini olumsuz
etkilemektedir.
***
Şoklar geçer, tortular kalır; toplumu bunlar biçimlendirir:
Kalan tortular, korku, yılgınlık, baskı, çatışma, şiddet, otoriterlik virüsleri değil…
Kalan tortular, demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet, barış ve bunlar için yılmadan çalışmanın filizleri olmalıdır.
Yorum Gönder