Elinize bir Kur’an meali alın. Bakara Suresi’nin 223. ayetini şu şekilde okuyacaksınız: “kadınlar, sizin tarlalarınızdır.”
Dolayısı ile, kadının tarla olduğu kanaatine sahip bir dini algının olduğunu, kadının aşağılandığını düşüneceksiniz. Muhtemelen, sırf bu ayet için ateist dahi olunabilir. Hatta bir çok yazar ve düşün insanının, İslam eleştirilerinin temelinde bu ayeti göreceksiniz. Ama maalesef, “büyük bir yanılgı ve hata sonucu” bu işlerin ortaya çıktığını az sonra göreceksiniz...
Ayetin gerçek anlamı nedir?
Lisan’ül Arab ve Müfredat gibi lügatlerde, “tarla olarak çevrilen” hars kelimesinin, “kültür” anlamına geldiği yazılıdır. En öncelikli anlamı budur. Hatta araplarda en çok kullanılan isim Haris/Kültürlü ismidir. Arap dilbilimcileri, semantolojide; bu kökte öncelikli olarak “kültür” manasını kullanırlar.
Bir diğer manası, zayıf olan anlamı ise tarladır. Lakin bu manasını okurken; araplarda ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Çorak çölde, susuz topraklardan oluşan kurak alanda “tarla” demek, yaratıcılık demektir. Bu nedenle “Muallakat’ı Seba” adlı arap şiirlerinde, hars kavramı “tarla” formunda kullanılıp, yaratıcı, en üstün olan, veren, rızıklandıran manasında kullanılır. Üzerinden ot biten baabı yoktur. Çünkü o bölgede “tarla yoktur.” Dolayısı ile, “ümid edilen ve hayal edilen yüksek güzellik ve rızık kaynağı” anlamı ağırlık kazanır...
Ayeti Türkçe’ye çevirirken ne oldu?
Çevirmenlerin en büyük problemi, “kavramların anlamlarından birini seçerken” dönemi ve kitabın ana ruhunu temel kıstas edinmeyişleridir. Örneğin; “kadınlarınızı dövün” diye çevrilen ayette geçen “darb” kelimesi, araplarda uzaklaştırmak manasına gelir. Sonraları bu kavram “dövmek anlamı kazanmıştır.” Hatta türkçeye “darp etmek” biçiminde giren kök budur.
Bugün türkçede kullandığımız bir çok kavram “arapça kökenlidir.” Lakin, esas arapça anlamlarından uzaklaşarak farklı anlamlar kazanmışlardır. Bu anlamda, Kur’an dilini, türkçe bir aklediş üzerinden tahlil etmek hatalı olacaktır. Dönemin tarihsel, kültürel döngüsü ve birikimi dikkate alınmalıdır...
Bu hususta “Tebyin’ül Kur’an” adlı eseriyle çok ciddi bir alan açan Hakkı Yılmaz‘a kulak verelim;
Zira kadın, biyolojik bir tarla gibidir. Tıpkı bir organizmanın, biyo-kimya laboratuarında çeşitli evrelerden geçirilerek amaca uygun hâle getirilmesi gibi, kadında da yumurta ve siperm, önce embriyon, sonra et parçası, sonra kemikler ve onlara et giydirilme, sonra da bebek oluşmaktadır. Bebeğin doğumundan sonra da kadınların sosyolojik kültür/tarla olma fonksiyonu devreye girer; çocuklarına toplumun manevî değerlerini [dinî inanç ve ilkeleri, davranış ve düşünüş biçimlerini, düşünce ve sanat varlıklarını] yavaş yavaş empoze eder ve gelecek kuşaklara aktarır. Kısaca kadın, maddî bakımdan ana olduğu gibi, sosyolojik açıdan da anadır. O nedenle de erkeler, kadını yoracak ve ona zarar verecek işleri yapmakla yükümlü kılınmışlardır (Nisâ Sûresinin 34. Âyeti ).(Bakara Suresi tefsiri)
Hakkı Yılmaz’ın bu yapmış bulunduğu tahlil, dönemi ıskalamayan bir tahlildir. En büyük arzusu “toprağı ekmek ve ekmeği topraktan çıkartmak olan” çöl toplumu nezdinde “tarla kavramı” ürün, emek manalarına gelir. Bu kavramı Paris-İstanbul hattından okuduğunuzda, “kadın düşmanlığı” olarak algılanır. Ki bu çok doğaldır...
Bir diğer ince noktaya işaret edelim!
Burası çok önemli;
“Kadınlarınız SİZin tarlanızdır” mealinde çevrilen Bakara 223.ayette geçen “siz” vurgusu “erkeklere işaret etmez.” Orada ki siz; bir cinsel topluluğa işaret etmemektedir. SİZ’den kasıt bütün toplumdur.
O halde doğru çevirisini yazalım;
“Kadınlar toplumun kültürü ve yeşerdiği yerdir!” O halde kadınlarınıza “kendinizi göreceğinizi bilerek” yaklaşın. Kendiniz için de önceden gönderin!
Elhamdülillah!
Yorum Gönder