Bugün bu coğrafyanın acılar tarihinde önemli bir yer tutan Halepçe
Katliamının 25. yıldönümü…
16 Mart 1988’de Irak’ın Halepçe kasabasında 5 bin Kürt’ün uçaklardan
atılan kimyasal gaz bombalarıyla öldürülmesinin üstünden çeyrek asır geçti.
Ancak Halepçe’nin siyasi etkileri hâlâ sürüyor. Üstelik insani etkileri, sakat
doğumlarla, kimsesizliklerle, kişisel anılarla her gün varlığını sürdürüyor…
HALEPÇE’DE NE OLDU?
Halepçe Katliamı, İran-Irak savaşının da dönüm noktasıydı. İki ülke
bu katliamdan birkaç ay sonra ateşkes ilan etti. Ancak bu coğrafya yararına hâlâ
dersler çıkarılmadığı görülüyor.
Gelin önce katliamı kısaca anımsayalım ve bugüne bir projeksiyon
tutalım: İran günlerce Halepçe’yi top atışına tuttu. Ardından kendisini
destekleyen Celal Talabani’ye bağlı peşmergelerle birlikte
Halepçe’ye girdi. Halepçe sakinlerinin büyük bölümü Baas rejimine karşı olduğu
için İran’ın işgalini sevinçle(!) karşıladı. Bunun üzerine Irak Halepçe’ye
(emperyalist laboratuvarlarda üretilen) zehirli gaz bombaları attı. Katliamda
İran askerleri de öldü. Ardından Irak, Halepçe’yi İran’ın elinden geri aldı.
KÜRTLER AÇISINDAN DERS
Kürtler bulundukları ülkeye bağlılık göstermeli ve rakip ülkenin
çıkarlarına alet olmamalıdır.
Baas rejimine karşı olmak adına büyük bir savaşta diğer devleti
desteklemek her şeyden önemlisi tarihe zor temizlenecek bir “ihanet” kimliği
bırakır.
İran Kürtleri İran’ı, Irak Kürtleri Irak’ı, Suriye Kürtleri
Suriye’yi ve Türkiye Kürtleri Türkiye’yi savunmalıdır!
Ve tüm Kürtler emperyalizme karşı bölgeyi savunmalı; bölgedeki iç
çelişkilere karşı emperyalizme alet olmamalıdır.
IRAK AÇISINDAN DERS
Saddam Hüseyin’in ve Baas rejiminin 1991’de ve
2003’te ABD’ye yenilmesinin nedenlerinin başında kendi Kürtünü kaybetmesi
gerçeği vardır.
Bu gerçek, Türkiye, İran ve Suriye için de alınacak tarihi bir
derstir.
İRAN AÇISINDAN DERS
İran, Irak’la savaşında üstünlük sağlamak adına Kürtlerden
yararlanmaya kalkmış ancak tarihe aynı durumla karşılaşma kozu vermiştir!
Üstelik o koz artık bölge ülkeleri yerine emperyalist devlet ABD’nin elindedir.
Washington’un İran’a karşı geliştirdiği “çözme planlarının” hepsinde, en başta
İran Kürtlerinin isyana teşvik edilmesi vardır.
SURİYE AÇISINDAN DERS
İran gibi Suriye de geçmişte Kürt kartını kullanarak komşularına
karşı üstünlük arayışına girmiştir. Ancak bu coğrafyada bir kartı kullanıma
açmak, en sonunda daha büyük olan kuvvete yani ABD’ye yarar. Nitekim PKK,
ABD’nin bölgedeki kartı haline gelmiştir.
Bağdat’ın tarihindeki Halepçe Katliamı ile Şam’ın ve hatta
Ankara’nın tarihindeki kimi bastırma harekâtları bazı benzerlikler taşımaktadır.
Bu üçünden çıkarılacak en önemli ders şudur: Yanlış yöntemle doğru iş yapılmaz!
Ve o yanlışlık tarihe daha büyük yanlışlıkları taşır…
TÜRKİYE AÇISINDAN DERS
Dün İran’ın ve Suriye’nin yaptığını maalesef bugün Türkiye
yapmaktadır: AKP Hükümeti Bağdat’a rağmen Erbil’le, yani alınmamış derslerin
sonucunda ABD’nin yarattığı “özerk bir devletçikle” ilişki kurmaktadır.
Ayrıca İmralı zabıtlarında ortaya çıkmıştır ki, Erdoğan ile Öcalan’ın mutabakatında artık PKK’nin
bölge ülkelerine karşı kullanılması da vardır.
BATI ASYA BİRLİĞİ
Geçen haftasonu Ankara’da yapılan “YeniNATO ve özelleştirilmiş
savaş: Suriye örneği” isimli uluslararası sempozyumda Aydın
Çubukçu anlattı. Bir toplantıda görüştüğü İranlı bir diplomat şöyle demiş:
“Kürtler bu coğrafyada Türkiye’de, İran’da, Irak’ta, Suriye’de yaşıyor. Kürtler
bu coğrafyada Türklerle, Farslarla ve Araplarla yaşıyor. Kürtler bu özellikleri
nedeniyle son yüzyılın birlikte yaşama kültürüne en çok sahip olan
halkıdır.”
Evet, gerçekten de Kürtlerin bu zorunlu durumu, onlara bu coğrafyada
tarihi bir “yapıştırıcı” rolü vermiştir. Ankara, Tahran, Bağdat ve Şam Kürtlerin
bu özel durumunu bölge adına bir avantaja dönüştürme becerisi gösterdiği oranda
emperyalizmi alt edecektir!
Dört başkentin oluşturacağı Batı Asya Birliği, Kürtlere,
bulundukları ülkeleri bölmek pahasına peşinde oldukları “statüyü”, bu kez
bölmeden getirecektir!
Yorum Gönder