Sevgili okuyucularım, gün değil dakika geçmiyor ki Tayyip’i
karşımızda görmeyelim. Her gün bir yerlere gidip danışmanları tarafından
önceden hazırlanan nutukları önündeki camdan okuyor…
Çünkü Tayyip her konuyu biliyor, her konudan anlıyor!
Eğitim, sağlık, turizm, ekonomi, hukuk, yasalar, anayasa, maşallah bilmediği yok!..
Oysa hiçbir şey bilmiyor. O sadece başkaları tarafından yazılan metinleri okuyor…
Haaa, bir de yandaş medyayı dibine kadar kullanıyor.
Televizyona çıkacağı zaman mutlaka yandaş kanallara çıkıyor. Zaten yandaş olmayan kaç kanal kaldı ki!..
Oraya yine yandaş gazeteci takımını yanına alıp nutuk veriyor.
Tayyip’e ters gelecek soru sormak yasak. Yandaşlara patron önceden emir veriyor, vermese bile onlar görevlerini iyi biliyor!
Ekrana kendisiyle birlikte kimlerin çıkacağı ve hangi soruların
sorulacağı, daha önceden Tayyip’e bildirilip onayı alınıyor. Eğer çok
küçük bir olasılık bile olsa “Ben onu istemem” derse, şahıs onun
karşısına oturtulmuyor.
Bir de Tayyip’in gezileri var. Özel uçaklarına kendisiyle binecek gazetecileri bizzat kendisi seçiyor.
Tamamı yandaş-yalaka.
Liboşlar, Fethullahçılar, Kürtçüler, ne ararsanız kafilede özel davetli
olarak yer alıyor. Bir tek karşıt görüşlüyü bugüne kadar uçağında
duymadık, görmedik.
Medya ve özellikle de medya patronları Tayyip’in emrinde ve hizmetinde.
Milletimizin beynini yıkama kampanyası işte böyle gerçekleşiyor.
* * *
Tayyipçi medya patronlarının en büyüğü, kuşkusuz Aydın Doğan. İki
televizyon kanalı var. Kanal-D ve kamuoyunda CNN-Kürt adıyla bilinen,
oysa Türklükle ilgisi olmayan, liboşlar karargahı CNN-Türk.
Aynen büyük patron Ferit Şahenk’in NTV’si, Fethullah takımının Samanyolu falan gibi!
Bay Aydın Doğan vergi cezalarını yemeden önce de korkardı, yedikten
sonra iyice korktu. Artık bütün televizyon kanalları ve gazeteleri ile
(Hürriyet, Posta, Radikal) Tayyip’in ve bu iktidarın emrinde.
Önceki gece iki televizyon kanalını birleştirip ortak yayında Tayyip’i
ekrana getirdiler. Karşısında isimleri Tayyip’e önceden bildirilip onayı
alınan Aydın Doğan ekibi var…
Ve Tayyip bu kez okumuyordu, anlatmaya başladı!
* * *
İnciler saçıyordu:
“Öcalan’a 20 kanallı televizyon verdik. Jimnastik konusunda haftada üç
gün dediler, her gün yapsın DEDİM. Arkadaşlarıyla gün aşırı görüşüyordu,
her gün bir saat görüşsün DEDİM. Benim VERDİĞİM budur!”
Şimdi öyle yapılıyormuş.
Türkiye cezaevlerinde, özellikle Silivri, Sincan, Tekirdağ gibi özel
tiplerde 130 bin hükümlü ve tutuklu yatıyor. Bu insanlar en katı
kurallar içerisinde yaşatılıyor.
Yasalar var, özellikle cezaevi yönetmelikleri var.
Demek ki Tayyip Ankara’dan emir veriyor, İmralı’da yatmakta olan katile
bir sürü kıyaklar ve ayrıcalıklar sağlanıyor. Hem de devlet eliyle,
Tayyip’in emriyle!..
Sonra da hiç sıkılmadan karşımıza geçip “Dedim, verdim, istedim” diyebiliyor.
O halde geriye kalan 130 bin tutuklu ve hükümlünün hakları nerede?
Cezaevlerini Ankara’dan bu şahıs mı yönetiyor? İstediğine kolaylık mı sağlıyor?
Burası diktatörlük düzeni olan bir ülke mi?
Bu ne biçim devlet düzenidir be?
* * *
Şimdi Türkiye’yi eyaletlere bölmeye ve Kürt eyaletleri kurmaya soyunuyor ya, Tayyip sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Güçlü Türkiye’de eyalet korkusu olmaz. Osmanlı’da Lazistan,
Kürdistan eyaletleri vardı. Siz eyalet sisteminde de üniter yapıyı koruyabilirsiniz…”
Bu şahıs tarih bilmiyor. Tarih bilgisi sıfır. Danışmanları kendisini bu konuda biraz eğitseler, sonra konuşsa ne kadar iyi olur!
Osmanlı, kendi kendini yönetme özgürlüğü olan eyalet sistemini taaa 1864 yılında terk edip vilayet sistemine geçti.
Eyalet sistemi çökmüştü, çalışmıyordu.
Valilik sistemi getirildi. İllere valiler atandı. Valiler merkezden atanır ve emirleri merkezden alırdı.
Bağdat Valisi, Şam Valisi, Beyrut Valisi, Manastır Valisi, Selanik
Valisi, Erzurum Valisi, Van Valisi, Musul Valisi… (Osmanlı’da sadece
İstanbul Valisi yoktu, hiçbir zaman da olmadı.)
Daha sayayım mı!..
Eğer günümüzde yeniden Kürdistan eyaleti rüyaları görüyor ve hayaller kuruyorsa, daha çoook bekler. Hayırlı rüyalar olsun!
Verdiği örneğin hiçbir dayanağı yok, tamamen kafadan konuşuyor ve
karşısına oturtmuş olduğu hiçbir gazeteci onun bu cehaletini yüzüne
vuramıyor.
* * *
Efendim, teröristler sınır ötesine, yani Kuzey Irak’taki merkez üslerine silahlarıyla birlikte geçemezlermiş:
“Bu suç olur. Silahlarını isterlerse gömsünler, isterlerse mağaralarda
saklasınlar!.. Aksi takdirde güvenlik güçleri müdahale eder!”
Müdahale edecek güvenlik gücü mü bıraktınız.
Güvenlik güçleri başına iş gelir, içeri tıkılır diye çekiniyor, korkuyor.
Bugün herhangi bir baskında bir babayiğit “Ateş” emri versin bakalım, başına neler geleceğini hep beraber görelim.
Silahlı ya da silahsız, eğer gerçekleşir de olursa, bunların tamamı sınırlarımızın dışına törenlerle uğurlanacak.
Tugay komutanları, hükümetin vali ve emniyet müdürleri, yörenin önde
gelen Kürtçüleri bunları sınırdan çiçeklerle, armağanlarla aşıracak.
Devlet görevlileri tarafından nutuklar çekilecek, yarım saat ötesi için hayırlı yolculuklar dilenecek.
Kameralar öpüşme koklaşma sahnelerini bire bir yayınlayacak.
* * *
Gelişmeler zaten ilginç bir yönde oluyor.
Tutuklanan tüm teröristler ve KCK’lılar, Apo ile yürütülen pazarlıklar doğrultusunda
mahkemeler tarafından tek tek serbest bırakılıyor. Son olarak Van’ın
BDP’li Büyükşehir belediye başkanı ve ekibi önceki gün tahliye edildi.
Adına Apo denilen katilin örgütüyle yıllarca dağlarda vuruşan
komutanlar, subaylar ve astsubaylar ise tutuklu, hapishanelerde çile
dolduruyorlar.
Tayyip televizyon konuşmasında ağzından kaçırdı:
“Yeni anayasa için C planımızda, BDP ile birlikte referanduma gitmek var…”
Burada ısrarla yazıyorum, bilerek konuşuyorum:
Bu rezil olayda karşımızda AKP-BDP koalisyonu var.
Türkiye’nin köküne bunlar ortaklaşa kibrit suyu dökecekler.
Ey Türk Milleti uyan.
Sakallı Enerji Bakanı Meclis’te “Türkiye halkı” diye nutuk atıyor, senin
bayrağının adını “Türkiye bayrağı” yapmaya niyetleniyorlar.
Sadece bir tek şahsın çıkarları ve aymazlığı doğrultusunda senin
sırtından oynanan şu oyunlara tepki koymak, DUR demek zorundasın.
SÖZCÜ
Yorum Gönder