Bir ‘Cumhuriyet Çocuğu’ daha aramızdan ayrıldı!

“Lise yıllarımda, şimdi adını unuttuğum biri bana, ‘Ben o babanın oğlu olacağım; ne biçim para kazanırım’ demişti. O sırada babam, Yargıtay’daki 2. Ceza Dairesi’nin Başkanı’ydı. Ben o gün, onun ne demek istediğini anlamadım. O kişinin saçma sapan konuştuğunu düşündüm, babam bir hukukçuydu ve bu işin parayla ne ilgisi vardı?
Kardeşlerimle birlikte babamı değil bir hâkimin, herhangi bir trafik polisinin bile küçük bir rüşvet alacağına yıllarca inandıramadık. ‘Olur mu oğlum hiç öyle saçma şey?’ diyordu: ‘Devlet memuru rüşvet alır mı? Bunun lafını bile duymak istemiyorum.’
En kızdığı şey böyle tartışmalardı. Devlete laf söylendiği zaman sinirli bir edayla, ‘Siz öyle bilirsiniz!’ deyip konuşmayı kesiyor; başını başka yöne çevirerek bir bacağının üstüne attığı öteki bacağını sinirli sinirli sallamaya başlıyordu.
Okuldan eve geldiğimizde tahta kalem kutumuzda yabancı bir kalem bulunursa yanmıştık. ‘Kimden aldın bu kalemi, kimin bu?’ ‘Arkadaşımın kalemi, yanlışlıkla karışmış’ falan gibi mazeretler katiyen kabul edilmez ve bu işin karşılığında bizi büyük bir ceza beklerdi.
Yargıtay Başkanlığı’na vekalet ederken babamın bir makam aracı vardı. Onu eve bırakır giderdi. Bizler o arabanın içini hiç görmedik, neye benzediğini de bilmiyoruz. Araba babamı bıraktıktan sonra hemen ayrılır, daha sonra bir yere gideceksek otobüse ya da babamın daha sonra aldığı elden düşme küçük Opel’e binerdik...”

Baba acısı...

Yukarıdaki satırları sevgili ağabeyim Zülfü Livaneli’nin, kendi hayatını anlattığı “Sevdalım Hayat” isimli kitabından aldım.
Zülfü ağabey, sevgili babası Mustafa Sabri Livanelioğlu’nu önceki gün kaybetti.
Elazığ’da 1918’de doğan Mustafa Sabri Bey, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1940’ta mezun oldu.
1943’te Ilgın Cumhuriyet Savcısı olarak mesleğe başladı.
Sırasıyla Fethiye, Silifke, Amasya ve Muğla’da Cumhuriyet Savcılığı, ardından Adalet Müfettişliği, Adalet Başmüfettişliği, Yargıtay Savcılığı görevlerinde bulundu.
26 Mayıs 1962’de Yargıtay üyeliğine, 20 Eylül 1977’de ise Yargıtay Birinci Başkanvekilliği’ne seçildi.

O güzel insanlar...

Ne mutlu ona ki Türkiye’nin bağrına bastığı evlatlar yetiştirdi ve hepsinin başarısını gördü.
Yirmi yedi yıl önce kaybettiğim benim babam da 1916 doğumluydu ve o da Mustafa Sabri Bey gibi çocuklarının kalem kutularında, “yabancı” kalem gördüğünde ciddi cezalar veren babalardandı!
Başta Mustafa Sabri Livanelioğlu olmak üzere; devlet memurunun rüşvet alabileceğine asla ihtimal bile vermeyen o güzel insanların hepsinin ruhları huzur içinde olsun...
Livanelioğlu ailesinin tüm fertlerine başsağlığı diliyorum.

Feryat!

Başbakan, Apo’yla sürdürülen sözde barış görüşmelerine her ne kadar tüm şahit ailelerinin destek verdiğini söylese de en ciddi itiraz Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yengesi Fazilet Babacan‘dan geldi. Oğlu Erkut’u 2007‘de Bitlis‘te şehit veren acılı anne, “Başbakan bu süreçte şehit yakınlarına hiçbir şey sormadı. Ben bu ülkeye oğlumu verdim. Onlar nelerini vermiş? Bakan Babacan şehit olan kuzeninin mezarına bir çiçek bile getirmedi. Tek istediğimiz buydu, bunu da yapmadı” diye itiraz etti. Çok merak ediyorum; acaba bu feryada Apo mu yanıt verecek, yoksa eleştirinin muhatapları mı?

GÜNÜN SORUSU

AKP’nin Karabük’teki üye kayıt çalışmaları kameralara takılmış... İl Özel İdaresi’ne ait resmi bir plakalı aracın yanına giden vatandaşlar önce partiye üye yapılıyor sonra da kendilerine kumanya veriliyormuş...
Karabük İl Özel İdare Genel Sekreteri Hakan Eski, kurumlarına ait araçla AKP’ye üye kampanyası yapıldığından haberleri olmadığını söylemiş... Sorum kendisine:
Sizin aracınızla ne yapıldığından benim mi haberdar olmam gerekiyor?

Uyan Türkiye (27)

Ergenekon davası sanıklarından Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu kanser... Ancak yargılandığı mahkemeyi buna inandıramıyor ve o yüzden tedavisini, kısıtlı olanaklarla cezaevinde sürdürüyor.
Ölümcül uyku apnesi hastası Em. Üsteğmen Serdar Öztürk de “Fatih Hilmioğlu tahliye edilene kadar hastaneye gitmeyeceğim” diyerek tedaviyi reddediyor. Ve işin acıklısı, devleti yönetenler Silivri’de yaşanan bu dramları görmezden geliyor.
Onlar ne kadar ilgisiz ve duyarsız kalsa da bu gerçeği gözlerine sokmak, hepimizin görevi... O yüzden her gün mektuplar yazıp, devlet protokolünde yer alan farklı isimlere gönderiyoruz. Bugün sıra Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’da... Eğer siz de mahkemenin tavrını insan haklarına aykırı buluyorsanız, tepkinizi gösterin... İşte Nabi Bey’e mektup gönderebileceğiniz faks numarası ve e-posta adresi:

Faks: (0312) 417 70 27
E-Posta: okm@meb.gov.tr

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget