Ağlarsa Anam Ağlar, Gerisi?! - Müyesser Yıldız

Balyoz  davasında bir “kara Cuma” günü, 11 Şubat 2011’de yüzlerce asker tutuklandı. Yine bir “kara Cuma”da, 21 Eylül 2012’de 12 ilâ 20 yıl hapis cezasına çarptırıldılar.

Tutuklamaların yıldönümünde Vardiya Bizde Platformu Ankara Şubesi onları andı. Önce Sakarya Meydanı’nda Sessiz Çığlık eylemi, ardından “Silivri Davalarının İnsani, Hukuki, Askeri ve Siyasi Boyutu” başlıklı panelde.

Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki panelde adeta acılar paylaşılarak, azaltıldı. Emekli Tümgeneral Naci Beştepe’nenin yönettiği panelde kimler mi konuştu?

Avukat Şule Nazlıoğlu Erol bu davalardaki hukukuk katliamlarını anlattı, duruşma görüntülerinin TRT’de yayınlanması için bir kampanya başlatılması çağrısında bulundu.

Emekli Tümgeneral Osman Özbek, TSK’ya teessüflerini sundu, “Ben komutansam subayımı vermem” dedi. “Üzgün ve umutsuz olmayın. Gün gelecek kahraman eşleriniz Meclis’ girecek. Silivri’den bir Başbakan çıkaramazsak bize yazıklar olsun” diye ekledi.

Gazeteci-Yazar Nihat Genç, işgâl süreci yaşadığımızı vurguladı, “Genelkurmay Başkanı içerde Apo Anayasa yazıyor” tespitini yaptı.

Gazeteci-Yazar Yavuz Selim Demirağ, bu davalarda herkesin bir sahibi olduğuna, ama Türk Ordusu’na kimsenin sahip çıkmadığını belirtip, “Kışla, lojman, orduevi üçgeninden çıkıp, birebir halkla ilişkiler çalışması” yapılması gerektiğine dikkat çekti.

Gazeteci Müyesser Yıldız da adeta bir lağım gibi patlayan “İmralı tutanaklarını” hatırlatıp, Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’in bugünlere gelebilmek, bu planları millete kabul ettirebilmek için kurulduğunu söyledi.

Paneli baştan sona izleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan da bir konuşma yaptı. Ortak bir direnişin büyütülmesi gerektiğini kaydeden Tezcan, “Silivri sürecinde iki şey yok; Hukuk yok, insan yok. Vicdanın olmadığı yerde hukukun olması mümkün değil. Ama bu davalar askeri ve siyasi yönden baştan beri planlanmıştır, TSK’yı tasfiye amaçlı bir ABD planıdır. Bu proje Türkiye’yi bölmeye yöneliktir. Bu planları 90 yıl önce nasıl boşa çıkardıysak, bugün de çıkaracağız. Hiç kimse tereddüt etmesin CHP dün nasıl Atatürk’ün partisi idiyse, bugün de Atatürk’ün partisidir, yarın da Atatürk’ün partisi olacaktır”  dedi.

Ancak aslolan panelistlerin konuşmaları arasında söz alan tutuklu yakınlarının anlattıklarıydı. Emekli Tüamgeneral Ahmet Yavuz’un oğlu Avukat Selim Yavuz 11 Şubat 2011, emekli Tuğamiral Cem Aziz Çakmak’ın eşi Sevgi Çakmak da 21 Eylül 2012 günü duruşma salonunda gördüklerini ve hissettiklerini paylaştı. Havelsan eski Genel Müdürü Prof. Ömer Faruk Yarman’ın ablası Fatoş Yarman Vural ise dijital komploları gözler önüne serip, “Sahtekârlık zor zanaat. Dijital terör başka bir terör” dedi.

Albay Orkun Gökalp’in kızı Janset Gökalp babasına yazdığı mektubu okurken, tüm salon gözyaşlarına boğuldu.
Deniz Yarbay Kürşad Güven Ertaş’ın eşi Pelin İskender Ertaş 15 yıllık evliliklerinin hikâyesini, tüm güçlüklere rağmen nasıl yollarına devam ettiklerini aktardı. Ertaş’ın şu sözleri karşısında izleyiciler bir kez daha gözyaşlarına hakim olamadı:

“Eşimin adının Balyoz davasıyla ilişkilendirildiğini ilk öğrendiğimde hissettiklerim, kanser olduğunu öğrendiğim anda hissettiklerimle aynıydı. Kanserin bile bir matematiği, evrensel kuralları vardır. Şansınız da varsa bu kurallar sayesinde kanseri atlatmayı başarabilirsiniz, ancak bu kumpas ondan çok daha ağırdı... Yorgun, kırgın ve öfkeliyim, ama yılmadım, yılmayacağım. Bu haksızlığa, bu adaletsizliğe karşı mücadele etmek bir görevdir. Bu bir milli mücadeledir!..”

-Elleri Bedduaya Kalkan Anneler-
Ve bir annenin, Kurmay Ambay M. Erdal Hamzaoğulları’nın 70 yaşındaki annesi Günay Hamzaoğulları’nın ibretlik konuşması. Onun feryadını, bölmeden, kesmeden, kısaltmadan paylaşmak boynumuzun borcudur:

“2 yıl önce oğlum tutuklandıktan sonraki yaz kendimden başka kimseye gücümün yetmediğini farkettim... O çaresizlikle kendimi bir odaya kapattım...

Kendimi bir odaya kapattım

Penceremde,

Bir tel, bir demir,

Arkalarından,

Hissetmeye çalışıyorum oğlumu,

Ne yaz, ne güneş, bahçe, çim, çiçek,

Bana bir şey söylemiyor...

Rüzgârla fısıldaşan ağaçlar,

Çırpınan deniz,

Sadece ‘oğlum’ diyor...

Ben bir anneyim. Bugün burada benim gibi ciğerine ateş düşmüş çaresiz, isyanlarda, uyuyamayan, yediği-içtiği mecburiyetten, elleri duada, bazen de bedduada bütün annelerin sesiyim.  

Biz evlatlarımızı doğruluk, dürüstlük üzerine terbiye ettik. Aleyhlerinde sahte CD’ler doldurulup, uydurma davalarla iftiraya uğrasınlar diye değil!

Biz evlatlarımıza yalan söylememeyi, haram yememeyi, insanları sevmeyi öğrettik. Eşlerinden, çocuklarından, bütün sevdiklerinden ayrılsınlar diye değil...

Biz evlatlarımıza vatan, millet sevgisini öğrettik. Teröristlerle çarpışırken, “terörist’ densin diye değil...

Biz evlatlarımızın yıllar yılı hasretleriyle dünyanın en şerefli mesleği askerliğe yollarken hep gururlandık. Başarılarıyla övündük,göğsümüz kabardı. O şerefli üniformanın içinde olmak suçlanma sebebi olsun diye değil...

Bu başımıza gelenler nasıl bir şey?! Hâlâ hergün şaşkınlık içinde bekliyoruz... Hayır! Herhalde bu bir kabûs...

Hani bir söz vardır, ‘doluya koy almıyor, boşa koy dolmuyor’ ve ben artık düşünme yetimi kaybettim. Sadece çocuklarımıza dua, gereken yerlerde sebep olanlara beddua gönderiyorum.

Eh Allah’ın sillesi çok ağır olur. Bakalım o sille indiği zaman altından nasıl kalkacaklar. Allah mühlet verir, ama ihmal etmez!..

Söylediğim gibi, artık düşünme yetimi kaybettim. Allah’ın adaletine güveniyor, bekliyoruz. Adalet, insaf, vicdan, insanlık bekliyoruz...

Sözlerimi Socrates’in şu sözleriyle bitiriyorum:

Düşmanımız olan birine birşey borçluysak geri verecek miyiz? Bana göre evet. Neyi borç aldıysak, onu geri vermeliyiz. İnsan düşmanına yalnızca kötülük borçludur. Ona lâyık olan da budur.”

Bu günde tutuklu yakınlarını, tutuklu ordumuzu yalnız bırakmayan tüm Ankaralılara can-ı gönülden teşekkürler.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget