Sıra Ahmet Hakan falan’ da - Levent Kırca

Yazıda sıra Ahmet Hakan’a gelecek ama, önce Fatih Altaylı’yla yaşadığımız o tarihi gecenin perde arkasına birlikte bir bakalım…
Öncelikle düştüğü bu durumdan dolayı üzüldüğümü belirtmeliyim. Şunu da unutmamak lazım ki, insanı bir başkası bu duruma düşüremez. İnsan ancak kendisini böyle bir duruma düşürür. Bir köşede dürüst gerçekleri konuşan Cumhuriyet'ten ben, diğer köşede yandaşlığını örtbas etme gayreti içinde olan kimse tarafından, hele hele meslektaşları tarafından kesinlikle sevilmeyen bir gazeteci…

BAŞTAN KAYBETMEYE MAHKUM!

“Sen Silivri ve Hasdal'daki tutuklu 104 gazeteci meslektaşı bir kere olsun ziyarete gittin mi?” sorusuna, neredeyse bağırarak “Gitmedim. Gitmek zorunda da değilim. Gitmeyeceğim” diye cevap veren “onları sevmiyorum, onlar benim arkadaşlarım değil” diyen bir gazeteci için artık söylenecek hiçbir söz kalmamıştı. Hükmen mağluptu!
Ayrıca, İşçi Partisi’ne saldırısı da partililer tarafından pek hoş karşılanmadı. Çünkü, Doğu Perinçek için, Öcalan’la görüştü işbirliği yapıyor anlamında bir soru yöneltti. Oysa ki, Perinçek’in Öcalan’la neden görüştüğünü biliyordu. Çünkü, kendisi de Öcalan’la aynı gerekçeyle görüşmüştü. Ve Öcalan’la, bu görüşme sırasında aynı masada yemek yerken fotoğrafları vardı. İsteyen, internete girip Öcalan’la Fatih Altaylı’nın baş başa fotoğraflarını görebilir.
Görüşme şu nedenle yapılmıştı;
Öncelikle, o hafta pek çok gazeteci Öcalan’la görüşüyordu. Yani Perinçek de gazeteci olarak görüştü Öcalan’la. Tıpkı Fatih’in görüştüğü gibi. Kaldı ki, o görüşmede Perinçek Öcalan’a “Silahlarınızı bırakın, terörist eylemle bir yere varamazsınız” demişti. Gül meselesine gelince, gülü Perinçek Öcalan’a vermedi. Öcalan Perinçek’e verdi. Almamak olmazdı. Tıpkı Fatih’in de Öcalan’ın yemeğini yemesi gibi. Yememek olmazdı. Durumu, defalarca anlatılmasına rağmen Perinçek’in aleyhine kullandı basın. Oysa Perinçek, Öcalan görüşmesini kitap olarak da yazmış bastırmış ve yayınlamıştı. Bu noktada da Fatih büyük bir gol yedi ama, düştüğü tuzak kendi kurduğu tuzaktı. İşçi Partililer'e bunun hesabını nasıl vereceğini merak ediyorum!
Bir üzüntümü daha belirtmeden geçemeyeceğim. Medyaya ve internete düşen klipler ve Fatih’in ölüm ilanları vs. beni üzdü. Bunun fazla olduğunu düşünüyorum. Bence Fatih Altaylı’ya bir şans daha vermeli. Son bir şans! Örneğin ben kendisini yaptığımız programın rövanşı için Ulusal Kanal’a davet ediyorum.
Sevgili Fatih, düştüğün duruma üzüldüğümü ifade etmek istiyorum. Gel Ulusal’da birbirimizin sözünü kesmeden, kozlarımızı paylaşalım. Sana bundan sonraki meslek hayatında başarılar diliyorum.

PERDE ARKASI

Fatih Altaylı’nın beni tuzağa düşürmek için çağırdığı o gece şunlar oldu:
Saat 23.00’te canlı yayınlanacak program için saat 20.00’de Habertürk Kanalı’nda idim. Yayına henüz üç saat vardı. Yapımcı Oya Hanım, beni kapıda karşıladı. Hava (oksijen) alabilmek için bir saat kadar dışarıda durdum. Durumu Altaylı biliyordu. Daha sonraki saatleri bekleme salonunda geçirdim ve sonra makyaj odasına indim. Belki orada Altaylı’yla karşılaşabilirdim. Makyöz hanım ‘benimle karşılaşmamak için’ kendisinin makyajının, makam odasında yapılmasını istediğini söyledi. Sonra stüdyoya geçtim, mikrofonumu taktılar. Fatih Bey, hala ortada yoktu. Açıkcası programına konuk gittiğim Fatih Bey ev sahibi olarak bana bir ‘Hoşgeldin’ deme gereği dahi duymamıştı. Bunu da çok ayıpladığımı belirtmek istiyorum. Ben kendi televizyonumda, bana gelen konukları kapıda karşılayıp, kapıda uğurluyorum. Benim aldığım terbiye budur. Bunun sevip sevmemeyle bir ilgisi yok. Örneğin, hiç sevmediğim ve tasvip etmediğim Başbakan Tayyip Erdoğan, Ulusal Kanal’a konuk gelse ‘adab-ı muaşeret’ gereği onu da kapıda karşılar, kapıdan uğurlarım.
Bilmem anlatabiliyor muyum?

SAMİZDAT

Evet buradan müjdeyi veriyorum. Değerli duayen gazeteci araştırmacı yazar Soner Yalçın'ın çok satan Samizdat isimli eserini sahneliyorum. Bu oyunu da tıpkı “Azınlık” gibi çok büyük bir halk kitlesi izleyecek. Samizdat’ın ilk oyunlarında Soner Yalçın da bizzat bulunacak. İkinci büyük haber, bu oyunun müziklerini dünya çapında sanatçımız Fazıl Say besteliyor. Oyunumuzu Şubat Ayı'nda büyük bir gala ile açıyoruz. Ondan sonra da Türkiye genelinde izlemeyen kalmayacak.
Haberiniz olsun..

SIRA AHMET HAKAN FALAN' DA

Size Ahmet Hakan’ın çok önemli bir açığını vereceğim. Ama hemen değil!
Az sonra…
Bu hafta Altaylı' nın programı bittikten sonra sosyal medya çalkalandı. Herkes bu programa kilitlenmiş. Bilmeyen, duymayan kalmamış. Ertesi gün Ulusal Kanal'daki odama youtube, twitter ve facebook'taki yorumları getirdiler. Tümüyle ve eksiksiz. Youtube'da program bir milyon civarı izlenmiş. Telefonlarım da kapanmak bilmedi. Arayanlar, tebrik edenler, duygularını iletenler, sıradaki yandaşlarla devamını bekleyenler falan. Herkes özetle, duygularına tercüman olduğumu söyledi. Sağolun varolun.
Aslında herkes demeyeyim. Yüzde 99'u böyle. Geriye yüzde birlik bir pay kalıyor. Bu yüzlerden bir olanlar, birleşmişler birlik olmuşlar. Sayın okurlarım, bu ödlekler içlerinden birinin canını yaktınız mı hep birlikte ses çıkarır feryat ederler. Korkuları, onları birleşme güdüsüne iter. Ama konuştukları, yazdıkları hep aynı. Geçmişim temiz ve halkına hesabını veremeyeceği hiçbirşeyi olmayan bir sanatçı olduğumdan, saldırı alanları çok dar. Bu yüzden beni itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Ağaçkakan gibi aynı yere çalışıyorlar. Ya sarhoştu diyorlar, ya da artık demode oldu, modası geçti diyorlar.
Hayatımda sarhoş olmayı bırak, içki, sigara bile kullanmadım ve içmedim demekten sıkıldım. Velev ki mantıklı düşünün, insan kendisini neyin beklediğini bildiği ve en uyanık olması gereken yere sarhoş olarak çıkar mı? İkincisi moda olmakla, demodelikle işim olmaz. Ben bilinçli bir vatandaş ve aydın bir sanatçıyım. Televizyonda en son Başbakan'ın beni yasaklamasına kadar, 22 yıl sanatımı layığı ile yerine getirmişim. İzlenme oranları ortada. Yasaklandıktan sonra sanatıma tiyatrom ile devam etmişim. Demode olmuş bir sanatçıyı bir oyunu ile yüzbinler seyretmez. Sevgili ağaçkakanlar, gelin bir oyunumu izleyin. Hatta oyunumu değil, seyirciyi izleyin. Aslında demode olanın yorumlarınız olduğunu göreceksiniz.
Evet, bu ağaçkakanlardan biri de Ahmet Hakan. Ama o daha modern takılıyor. Mesela çok 'basit' olmamak için sarhoştu demiyor ama demode terimini kullanıyor. Ya da "Levent Kırca'dan bir idol çıkmaz" diyor. "Silivri diyor, Hasdal diyor, Cumhuriyet, Atatürk diyor başka bir şey demiyor" diyor. Ve başka bir şey demediğim için beni sığ olmakla itham ediyor. Bu yolla aşağılamaya çalışıyor.
Sevgili Ahmet Hakan;
Senin gibi ne idüğü belirsiz bir yandaş olacağıma, bir gün oraya bir gün buraya yazacağıma, her gün Atatürk derim, her gün Cumhuriyet derim. Bugün de derim, yarın da, ölene kadar derim. İnsanlık suçu işlenen bir ülkede, her an Silivri de derim, Hasdal da derim. Ayrıca insan moda olmak için ortaya canını, varını yoğunu koymaz. Hem hükümete, hem muhalefete muhalif olmaz. Moda olmak isteseydim senin gibi yandaş olurdum. Ayrıca da yandaş olsam, senin olduğun noktada da durmaz, çok daha tepelerde olurdum. Sen yandaş olmayı bile beceremiyosun. Kimsenin idolü olmama da gerek yok, böyle bir derdim de yok.

HERKESİN İDOLÜ, BENİMKİ GİBİ ATATÜRK OLSUN

Madem sığ olduğumu düşünüyorsun, madem "Fatih Altaylı'nın yerinde ben olsam, Kırca' ya haddini bildirirdim" diye konuşmuşsun; Hodri Meydan.. Gel Ulusal Kanal'a konuğum ol. Tartışalım. Birbirimizin lafını kesmeden. Adam gibi. Yaptığı her şeyi, hesabı kitabı ortada olan bana, neden para karşılığı dalaksızım raporu alıp askerden kaçtığını açıkla. Çürük raporunun kopyası elimde. Gel bana ve halkına dalağının yerinde olmadığını ispatla. Sen önce neden vatan borcunu, namus borcunu ödemekten kaçtığını açıkla, ondan sonra benimle 'derin' mevzulara gir. Başbakan, oğluna neden rapor aldığını açıklayamadı. Hadi sana bir şans. Belki sen açıklarsın.
Eğer gelmezsen, korkup kaçtığını düşüneceğim. Senin bir makyajını yapıp karşılıklı program yapacağım. Senin makyajını yaparak hazırladığım programın, senin katılacağın programdan iki farkı olur. Birincisi makyajlı olan daha çok reyting alır, ikincisi de, senin taklidinde bir dalak fazla olur.
Önce kendin dürüst ol, sonra başkalarını gagala.

Not: Prof. Fatih Hilmioğlu'nu ölüme terk eden zihniyeti kınıyor, konusunda uzman bir hastaneye sevk edilmesini talep ediyoruz!

 Levent Kırca
Twitter: @kirca_levent
ulusalkanal.com.tr

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget