Demokrasi’nin beşiği olduğunu iddia eden bu ülke emperyalizmin, fakir ülkelerin zengin kaynaklarını sömürmek için milyonlarca insanı köle yapıp-öldürmenin, o ülkelerin çocuklarının geleceklerini çalmanın günümüzdeki adıdır. Son olarak MALİ’ de yaşananlar bunun kanıtıdır.
Fransa, kendi menfaati için en kutsal değerlerini bile hemen satar.
Demokrat olduğunu ve insan haklarının savunucusu olduğunu söyleyen Fransa, Ayetullah Humeyni’yi Fransa’da beslemiş, büyütmüş, korumuş ve İran’a yeni bir dinî dikta rejimi yerleştirilmesine sebep olmuştur. Ne karşılığında?
İran’da Şah Rıza Pehlevi zamanında
kurulmuş olan Fransız Otomobil Fabrikalarının açık kalması ve üretime devam
etmesi karşılığında!
“Türkler, Ermeni
Soykırımı yapmamıştır” demeyi bile suç haline getiren Fransa,
Kürtçülük-Bölücülük olayının ANASIDIR. Kürtçülük hareketinin
BABASI ise Vatikan’dır.
Vatikan, Papaz Maurizo Garzoni’yi 240 sene evvel Güneydoğu’ya göndermiş, bölgede
18 yıl kalan Papaz Garzoni, Vatikan’a dönünce, Osmanlıca-Arapça-Farsçadan
oluşturduğu ilk Kürtçe sözlüğü yazmış ve 1787 yılında yayınlamıştır. Bugün
dünyada “Kürdoloji’nin
Babası” denince akla Papaz Garzoni ve Vatikan gelir.
Fransa’da
Kürtçülük-Bölücülük hareketinin anası ise Eski Cumhurbaşkanı François
Mitterand’ın eşi, Daniel
Mitterand’dır. Bayan Mitterand, PKK militanlarını o kadar çok sevmiştir
ki, içlerinden biri ile yıllarca yatağını paylaşmış ve Erbil’de Fransızca eğitim
veren bir okul açmıştır. Fransa, Avrupa’da ilk “Kürdoloji Enstitüsünün” Paris’te
açılmasına izin vermiş ve PKK’nın faaliyetlerine ve örgütün uyuşturucu
kaçakçılığı yoluyla para kazanmasına göz yummuştur. Ne karşılığında?
Hem
örgüte silah ve gerekli donanımları satmak hem de Türkiye’yi zayıf düşürerek,
Sevr’de silahla yapamadıklarını, bu kahpe hainler eliyle yapabilmek uğruna! İşte
gerçek Fransa budur.
Gelelim bizim
Fransızlara;
Dün Türkiye’ye cenazeleri getirilen 3 PKK’lı, Paris’teki kendi
yerlerinde,
“Örgüt İçi” bir uyuşturucu parası hesaplaşmasının sonucu,
yine PKK’lı tetikçiler tarafından kafalarına üçer kurşun sıkılarak öldürüldüler.
Bu militanlar, çok can yaktılar. İçlerinde yüzlerce “ölüm” emri veren üst düzey
örgüt yöneticisi de vardı.
Bu üç militanın, Türkiye’de yemedikleri halt
kalmamıştı. Sonunda dayanamayıp Fransa’ya kaçtılar.
Eli silahlı militanlar
artık, namuslu Fransız vatandaşı olmuşlardı! Bırakın adam öldürmeyi, kırmızı
ışıkta bile geçmekten korkar hale gelmişlerdi. Fransız yasalarına uymak, uslu
olmak zorundaydılar. Nasıl oldu da, dünün can alan katilleri bir anda yasalara
saygılı insanlar haline gelmişlerdi?
Eee, Fransa “Dost” ülkeydi, Türkiye
gibi bölünecek-parçalanacak “Düşman” ülke değildi ki!
Bu hainler ancak
öldükleri zaman, “Vatan”ın değerini anlarlar ve vatan topraklarında gömülmek
isterler. İş işten geçtikten sonra. Keşke sevdikleri, yaşamak istedikleri
Fransa’da defnedilseydiler.
Diyarbakır’da dün
yaşananlardan Yüce Türk Milletinin çok dersler çıkarması gerekir;
*AKP Hükümeti, Diyarbakır’ın meydanında Türk
Bayrağının indirilip yerine
PKK paçavralarının çekilmesine, İmralı Canisinin
posterlerinin taşınmasına ses çıkaramamıştır. AKP Hükümeti sayesinde,
Türkiye’nin o bölgesinde
“Devlet Hâkimiyeti” kalmamıştır.
*Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş
konuşmalarında ısrarla “Biz Kürt
Halkına Özgürlük vaat ettik. Özgürlük dışında hiçbir şeyi kabul etmeyiz”
dediler.
Türk Bayrağını “BAYRAK”, Türk Devletini “DEVLET” olarak kabul
etmeyen ve Türkiye’de kendilerini
“Özgür” hissetmeyen bu sapkınlarla ve İmralı Canisi ile hangi konularda
el sıkıştığını Türkiyeli Erdoğan, Türk Milletine mutlaka
açıklamalıdır.*Türk Vatanına,
Türk Milletine ihanet etmiş 3 hain, Diyarbakır’da PKK paçavralarıyla çığlıklar
altında defnedilirken, Mardin’de şehit edilen Türk Devletinin Polis Memuru 36 yaşındaki Cengiz Engizek, baba ocağı
Kahramanmaraş’ta Türk Bayrağına sarılı olarak sessizce, bir suçlu gibi
toprağa veriliyordu!
Ey AKP’liler, “Güzel şeyler olacak” dediğiniz
bu mu?
Yazıklar olsun…
RİFAT
SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu

Yorum Gönder