Hepimizin bildiği gibi, şeriatla yönetilen Suudi Arabistan’da
“kadınlar araba kullanmalı mı? Kullanmamalı mı?” Tartışması yıllardır
sürdürülmektedir.
Medyaya yansıyan bir haberi okuyunca, büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’Ü bir daha şükranla andım.
Haber şöyle;
“Meclis el-İfta el-Âlâ adlı ülkenin en yüksek dini kurumu, Suudi
Arabistan’da yasama görevini yürüten Şura Konseyi’ne gönderdiği bu
raporda, kadınlara sürücü ehliyeti verilmesi durumunda, ülkede 10 yıl
içinde bakire kadın kalmayacağı öne sürüldü. Raporda, otomobil
kullanmakla başlayacak ve sonra da önü alınamayacak olası gelişmelerin,
kısa süre içerisinde ‘fahişeliği, pornografiyi, eşcinselliği ve
boşanmayı yaygınlaştıracağı’ savunuldu.”
Bu habere güler misin? ağlar mısın?
Bu sorunun yanıtını, daha iyi anlaşılsın diye yazının sonunda vereceğim.
Tek laik Müslüman ülke olan bizde durum nedir?
Kurtuluş savaşını utku ile kazanan büyük önder, kurtuluş kadar
kuruluş aşamasına da önem verdiği için ardı sıra duraksamadan birçok
devrim gerçekleştirmiştir.
Bu devrimlerden biride, erkeklerle eşit haklara sahip olamayan Türk kadınına verilen haklardır.
Kadınlar bu haklar sayesinde sosyal hayata erkekler gibi katılmış,
kamuda çalışarak aile birliğine katlıda bulunmuş ve insan olarak
erkeklerle ayni ve eşit haklara sahip olmanın bilincine varmıştır.
Türk kadını, birçok uygar Avrupa ülkesinden bulunmayan seçme ve seçilme hakkını kazanmıştır.
1930 yılında belediye seçimlerinde seçme,
1933 yılında Köy Yasası ile muhtar seçme ve köy kuruluna seçilme,
5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa’da yapılan bir değişiklikle milletvekili seçme ve seçilme,
Haklarına kavuşmuştur. Uygar Avrupa’dan birkaç örnek verecek olursak kadın hakları devrimini daha iyi anlamış olacağız.
Fransa ve İtalya 1946 da, İsviçre 1971’de ancak kadına seçme ve seçilme hakkını verebilmiştir.
Bu örnekler, büyük önderin devrimci kişiliğini ve büyüklüğünü bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Çok partili düzene geçtiğimiz 1946 yılında seçimlere giren ve 14
Mayıs 1950 de iktidar olan ve kısa aralıkların dışında bu güne kadar
iktidarlarını devam ettiren sağ partiler neler yaptılar?
Her fırsatta ATATÜRK devrimlerini tırpanlayıp, o günden bu güne kadar
geçen zaman dilimi içinde söylem yerinde ise kuşa çevirdiler.
Bu gün kadınlarımızın durumu nedir?
Cumhuriyet kadını olmayı içine sindirenler, hala Atatürk
devrimlerinin ödünsüz savunucuları olarak yollarına devam ediyorlar ve
ATATÜRK’ÜN kızı unvanını analarının ak sütü gibi hak etmeye
çalışıyorlar.
Kadınlarımızın bir bölümü ise ne yazık ki büyük önderin verdiği
haklara sahip çıkmak bir tarafa, her gün erkek eğemem toplumumuzda bu
haklarından vazgeçerek tekrar ikinci sınıf yurttaş olmayı, sosyal
hayattan çekilerek evde oturmayı ve çocuk doğurmayı rahatlıkla kabul
ediyorlar.
Hatta bazıları daha da ileri giderek “Humeyni’yi seviyorum, Atatürk’ü
sevmiyorum” diyerek, Atatürk’e ve devrimlerine karşı olduğunu açıkça
söylemekte sakınca görmüyorlar.
Cuma namazının ardından verdiği vaazda, “çalışan kadının
kocasını aldatacağını ve nefsine hâkim olamayacağını ileri sürerek,
cemaatten eşlerini çalıştırmamasını” isteyen din adamlarımız oldukça.
(30.12.2007 Hürriyet Haber)
Prof. Unvanlı bir İlahiyatçı “Dekolte giyene tecavüz sürpriz olmaz” derse. 17.02.2011 Hürriyet haber)
Olacağı budur.
Hakları erkekler tarafından elinden alınan kadınlar adına;
Özgürlük kılıfı altında haklarımın elimden alınmasını istemiyorum,
Tekrar eve hapsedilerek ikinci sınıf yurttaş sayılmak istemiyorum,
Erkek egemenliği uğruna tekrar bohçalanıp, insan onuruna aykırı
olarak, okulda, lokantada, otobüste ve her yerde, harem-selamlık
işlemine tabi tutulmak istemiyorum,
Giyim ve kuşamımı kendi özgür istencimle (irademle) seçmek istiyorum,
Laik Cumhuriyet kazanımları ile elde ettiğim haklarımın geri verilmesini istemiyorum,
Diye bağırmak ve haykırmak istiyorum.
Gelelim yukarda ki sorunun yanıtına, ne yazık ki bu habere, gülmek bir yana, insanlık adına sadece ağlanır.
Gelmiş geçmiş ve halen yaşayan Cumhuriyet kadınlarının anısına,
yazımı büyük şair Nazım Hikmet’in kadına verdiği değeri açıklayan bir
şiiri ile bitirmek istiyorum. Tüm cumhuriyet kadınlarına selam olsun.
Gündüz AKGÜL
KADIN
Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde
Yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir
Harman yerinde dokuz zilli
Köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal
O benim kollarım bacaklarım.
Yavrum, anam, karım, kız kardeşim
Hayat arkadaşımdır.
Nazım Hikmet
Gündüz Akgül
Emekli Cumhuriyet Savcısı
gunduzakgul@hotmail.com
16 Aralık 2011
Yorum Gönder