Başbakan, İmralı’daki
“sayın” cani ile görüşmelerin
başladığını açıkladığından beri siyasete de
topluma da iyimserlik egemen oldu.
MHP dışındaki partilerin, sivil toplum kuruluşlarının,
özellikle şehit derneklerinin İmralı görüşmelerine yeşil ışık yakması, terörle
mücadeleye olumlu ivme kazandırdı.
Ana muhalefetin desteği önem sırasında baş sırada ve
kuşkusuz CHP’nin terörü sonuçlandıracak girişimleri
desteklemesi önemli ve elbette olumlu.
Ancak bir soru sorulmuyor, söylenmiyor ama
gündemde.
Bakalım RTE, ana muhalefetin
koşullarına, davranış ve söylemleriyle ne ölçüde olumlu yanıt
verecek?
Zira Kılıçdaroğlu’nun İmralı
görüşmelerini destekleyen 4 koşulu; RTE’de
2002’den bugüne dek izlenmeyen davranış ve söylemleri
içeriyor.
Olmayacak duaya amin der gibi,
RTE’ye “samimi ve dürüst
olacaksın” diyor.
“Kişisel bir ajandası
olmamasını” istemekle; RTE’nin
tabiatına aykırı bir koşul öne sürüyor.
Koşulların 3 ve 4. maddelerini bir arada irdelersek önümüze
yine RTE’nin doğasından kaynaklanan aşılması zor bir
engel ortaya çıkıyor.
Tek başına iktidara getiren yüzde 50 oya dayanarak, topyekûn
millet böyle emrediyor diye dilediği yönde yasal ve yönetsel uygulamalara
girişen… Meclis’teki
çoğunluğunu bütün bir millet sanan ve muhalefet partilerini asla sindiremeyen...
tek adamlığını çoktan ilan etmiş, zorba mı zorba bir kafaya,
“millete izah edemeyeceği angajmanlarda
bulunmamayı” önermek; aslında
RTE’nin doğasına ters düşüyor.
***
Şayet RTE, ana muhalefet ile teröre çözüm yolları aramakta
gerçekten içtenlikle samimi ve dürüst olacaksa; öncelikli koşul,
Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı kredinin 4.
maddesi.
Hükümet, İmralı görüşmelerinden ana muhalefeti (veya milleti)
bilgilendirmek zorunda.
Örneğin, RTE iktidarı bu zorunluluğu yerine getireceğine ana
muhalefeti inandırmak istiyorsa; BDP’lilere göre
“sayın”, ulusal yargıya göre
İmralı’daki cani ile MİT Müsteşarı
Hakan Fidan’nın hükümet adına yaptığı ilk görüşmenin
temel öğelerini CHP’ye iletmeliydi.
İçtenliğini kanıtlamak istiyorsa bir ilke imza atabilir: MİT
Müsteşarı’nı göndererek
Kılıçdaroğlu’nu bilgilendirebilirdi.
Müsteşarı gönderemiyorsa, terörle mücadele ve alınan önlemleri
emanet ettiği bir bakanını ana muhalefeti bilgilendirmekle
görevlendirebilirdi.
Bu yapıcı davranışları, partiler arası diyaloğu
benimseyebilseydi; ancak o zaman RTE’nin terörle ortak
mücadele kararlılığı öncelik kazanır; en başta PKK’nin
silahları bırakmasını içeren önkoşulda ana muhalefetin desteğini arzuladığı ve
terör konusunda atılacak müşterek adımlara gerçekten gereksindiği konusunda
inandırıcı olabilirdi.
Ne yazık ki ortada iktidar partisinde, terör sorununu CHP ile
birlikte çözümlemek, İmralı görüşmelerini aktarmak ya da sayın cani ile bir yol
haritası çizildi ise içeriğinden ana muhalefeti bilgilendirmek gibi bir
eğilimin, bir amacın bulunduğunu bugün söyleyebilmek olanaksız.
***
Hükümet ne planlıyor? Sayın caniyi ziyaret eden, Kürt
açılımlarının önderlerinden Ahmet Türk’ün
açıkladığı, İmralı’nın
“devletin kabul edemeyeceği koşullar”
öne sürmeyeceğini hükümet de biliyor ve kabul ediyor mu?
Bu koşullar gerçekten kabul edilmesi olanaklı koşullar ise
gerginliğin azaldığı, terör konusunda umutların yeşerdiği ortamı daha
güçlendirmek için bu koşulları açıklamak gerekmez mi?
Görüşmelerde söz konusu oldu mu; İmralı çözüme yardımcı
olabilmek amacıyla eve çıkmayı istiyor mu? Bilinmiyor.
Ama BDP Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş, Kandil’deki yandaşları başlayan
sürecin ilk koşulu olarak, “İmralı artık
kapatılmalıdır” diyor.
RTE’den,
Afrika’nın bir ucundan “eve
çıkmayacak” diye yanıt geliyor.
O kadar şeffaf ki ortam…
RTE’ye göre her şey milletin gözü önünde oluyor
ve…
...kamuoyu bu konularda hiçbir şey
bilmiyor!
***
İyimserliğin iki baş aktörü; sayın cani ile
Başbakan.
Terör siyasetinde bir ipte iki cambaz..
Biri düşünce ipten; o zaman göreceğiz…
...hangisi hokkabaz, kim cambaz!
Yorum Gönder