TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Mustafa Balbay’ın içeride 4 yılını tamamladığı 6 Mart günü
yargıçlardan yakınan söylemlerini yineledi...
Başkana bakarsanız,Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
çıkardığı yasaları umursamadan burunlarının dikine giden yargıçlardan
Cumhurbaşkanı, hükümet üyeleri, hatta Ergenekon ve Balyoz davalarının
savcılığına soyunan Başbakan’ı bile şikâyetçi.
Başkanı olduğu TBMM’yi
aklama gayreti içinde, uzun tutukluluktan kaynaklanan toplumsal ıstıraba
son verebilmek için yasama organının elinden geleni yaptığını..
...ve lakin Silivri’deki üç yargıç var ya üç yargıç..
...işte bu üç yargıç, yasama organının konuya çözüm yollarını gösteren, peyderpey çıkardığı yasalar yok imiş gibi umursamıyor.
Öneğin dört yıldır Balbay’ı, beş yıldır Tuncay Özkan’ı her ay iki üç kez aynı entipüften gerekçelerle... 1.5 yıldır TC’nin Genelkurmay Başkanı İlker Paşa’yı, aslı astarı olmayan savcılık suçlamalarına dayanarak tahliye etmemekte direniyor.
Halk diliyle kabaca söylemek gerekirse, Silivri’nin üç yargıcı.. TBMM’yi de, çıkardığı yasaları da sallamıyor.
Üç yargıç, kendilerini parlamentonun üstünde görüyor.
***
Ulus hâkimiyetini kayıtsız şartsız temsil eden TBMM’nin
Başkanı Cemil Çiçek; üç yargıcın yasalara aykırı uygulamalarına karşı
yasama organının aczini itiraf eden açıklamalar yapıyor.
Tutukluluğun bir önlem olduğuna dair bilinenleri yineledikten sonra; “Biz Meclis olarak hem 2005’te çıkarılan CMK’nin 102. maddesi, hem hemen ardından üçüncü yargı paketiyle, yargı mercilerine (örneğin Silivri’nin üç yargıcına) gereksiz ve uzun tutuklamalardan rahatsız olduğumuzun iradesini ortaya koyduk.
Adli kontrol imkânını yargının (Silivri yargıçlarının) hizmetine sunduk” diyor ve amma ve de hele inançla,“tutuklu milletvekilleri için bu imkânın anlamının çok daha önem taşıdığını” söylüyor.
Şimdi başkanın ağzından parlamento tarihine yazılan sonuca, lafla peynir gemisi yürümeyeceğini anımsatan şu hazin sonuca bakın:
Başkan Çiçek’in 6 Mart günü açıkladığı ve daha önce sık sık yinelediği benzeri saptamalar..
...Silivri’deki üç
yargıcın, yürürlükteki yasaları takmadığının, hüküm yemeden tutukluluk
süreleri dört, beş yılı bulan milletvekillerini tahliye etmemekte
direndiğini ve direneceklerinin itirafı!
***
Çiçek’in itirafları denizin bittiği nokta mı?
Ya da gemisini karaya oturtan kaptanın “deniz bitti” demesine benzer bir açıklama yapıyor?..
Yoksa milleti temsil eden parlamentonun muhterem başkanının yapacağı veya yapması gereken girişimler yok mu?
Erklerin birbirine müdahale edemeyeceği kuralını es geçmeden; örneğin Başkan Çiçek’in hükümet nezdinde yasama erkinin zedelenen onurunu onarmak amacıyla Meclis’e
ve yasalarına kafa tutan üç yargıçla ilgili kimi olası, akla ve hukuka
uygun yaptırımlar uygulanmasını, en azından Adalet Bakanı’na (kuşku yok ikna edebileceği Başbakan’ına) anımsatmasına siyasal bir engel var mı?..
Bu hükümetin yargı üzerindeki etkisini Bağdat’taki sağırlar bile duydu.
Bu gerçekçi nedenle; Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) aracılığıyla Silivri’deki drama artık dur diyecek yol ve yöntemler sağlayacak olası bir girişim kamuoyunda yadırganmayacak.
Meclis Başkanı’nın,
Silivri yargıçlarının yasaları hiçe sayan, karşı direniş sergileyen
tutumlarını içeren, açıkladığı gerekçelere dayanarak HSYK..
...uzun tutukluluklara son verilmesini içeren Meclis iradesine karşı direnen yargıçları sorgulayabilir...
Kurul; toplumun hiçbir kesiminin aykırı
karşılamayacağı olası sonuca varabilmek için Meclis iradesine katı ve
aykırı davranıştaki yargıçlar yerine, yasal gerçeklere koşut kararlara
imza atacak yargıçlar atayabilir.
Bu sonucu tetiklemek için HSYK Başkanı ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in parmağının ucunu oynatması yeterli olacaktır.
***
Adalet Bakanı ve HSYK Başkanı, Bakan Ergin parmağının ucunu oynatabilecek mi?
Yoksa sayın bakan; Eşref’’in yıllar önce söylediği şu hicvi günümüzde yinelemeye devam mı edeceğiz:
“Elinde yok adalet, olsa da sen kim, adalet kim / kimi maznun görsen her kabahat sendedir dersin.”
Yorum Gönder