Birbirine benzeyen!..
O kanlı tarihin sayfalarını karıştırırız birlikte... Dağlardan, bulutlardan arınmış bakışı yakalayan kadınları anlatırız, acıyı, kıyımı...1857’de New York’taki şanlı direnişin simgesi tekstil işçisi kadınlar gelir aklımıza...1917’de “ekmek ve barış” için grev yapan Rus emekçisi kadınlar.60’lı yılların sonlarında Türkiye’nin büyük kentlerinde gösteri yapan astsubay eşleri kadınları anımsarım...
Emekçi kadınları... Grev çadırlarında nöbet tutan!..1910 yılında Alman sosyalistlerinden Clara Zetkin adlı bir kadın Sosyalist Enternasyonel’e bir öneri verir:“8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olsun!”
Yıl 1977’dir...BM 8 Mart’ın “Dünya Kadın Hakları ve Barış Günü” olmasını onaylar.100 yılı aşkın savaşım verdi emekçi kadınlar...
Seslerini duyurmak için çabaladı...
Canını verdi!Mustafa Kemal Atatürk, 1934 yılında Türkiye’de ‘kadınlara seçme ve seçilme’ hakkını tanıyan yasayı Meclis’ten çıkardı.
Oysa pek çok Avrupa ülkesinde kadınlara bu hak henüz tanınmamıştı...
Gazetede bilgisayarıma gelen iletileri okurken internetten satış yapan firmalar “Kadınlar Günü”ne özgü satışlar yapıyordu:“Falanca parfüm, allık, ruj, temizlik malzemeleri bugün yüzde 20 indirimlidir!”
Türkiye’de bu özel gün işte böyle kutlanıyordu...
Kadının toplumdaki yeri, üç çocuk-beş çocuk yapma önerileri, fiziksel tümlüğü, sığınma evlerinin rezilliği, havada kalmıştı...
O tarihin kanlı sayfalarına bakmayı sürdürdüm ılık bir sabahın içinde...
Düşünceyle sözcük arasında anlayabileceğimiz ne vardı?
Bu sorunun yanıtını 2010 yılında yine 8 Mart günü vermişim:“Yaşamdır o!
Eylemdir, mücadeledir!
Emeğin örgütlü gücüdür!
Sözcük bulunmaz düşünceye...
Bir bakış direnme, bireyin kendi kararı anlamlıdır, anlayana!”
Erkek egemen bir toplumda kadın dayak yer, evinden dışarı çıkamaz.
Türkiye’de yaşanan budur!
Erkeğin baskısı altında kalan kadın, çaresizdir.
Siyasal partilere bakın...
Kadın kotaları konuluyor...TBMM’de kaç milletvekili, kaç bakan var, kadın?
Kadın milletvekili sayısı yüzde 15’i geçmez...Cumhuriyet’e, öteki gazetelere bakın kaç kadın gazeteci var?
Bildiğim kadarıyla ulusal gazetelerin hiçbirinde kadın genel yayın yönetmeni yok!
İş yaşamımızın her yerinde erkekler var, kadınların sayısı çok az!
Düşünce yapısı bu!“Evinin kadını olacaksın... Yemek yapıp çocuk doğuracaksın...”
Ortadoğu’da ise felakettir!
Kadınlar özgür olmadan, ne demokrasi ve özgürlük ne de barış gelir.
Anadolu’da kadını sokakta göremezsiniz son 11 yıldır...
Daha önceleri de çok yoktu, şimdilerde azaldı.Kız çocukları feodalizmin kıskacında yaşıyor, çocuk gelinlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Birleşmiş Milletler’in raporuna göre, Asya, Ortadoğu ve Afrika’daki ülkelerde her yıl 40-50 bin kadın kürtajdan ölüyor...
Yetersiz beslenmeden, açlıktan yaşamını yitiriyor.Sağlık hizmeti kız çocuklarına değil erkek çocuklarına veriliyor.
Onun için düşlerin ağırlaşmış evreninde kadının kanlı ve acılı tarihi yazılıyor.
O tarihin içinden hiç demokrasi, barış, özgürlük, kardeşlik, dayanışma çıkar mı?
Çıkmaz!
Emekçi kadınların, kadınlarımızın ezildiği; baskıyla, tecavüzle öldürüldüğü bir toplumda “önemli bir gün” kutlanır mı?
Bilemiyorum!
Yorum Gönder