Mevsim bahara gebe…bahar acıya! - Mehmet Halil Arık

Yıl; ikibin’in on üçü…. Aylardan Mart.. Mevsim bahara gebe!.. …
Erikler, çiçekte… Doğa uyanışta... Uyanış mevsiminde gaflet haram!..
Her kışın sonu bahardı adı kirlenmeden önce baharın…
Kanlı baharların adı önüne barış ve kardeşlik konmuşluğuyla aldatıldı insanlar. Belalara…karanlıklara… bilinmezliklere…sürüklenirken, celladına alkış tutturuldu insanlara.
Bir Allahü Ekber ile zaferin geleceğine inandırıldılar.
Emperyalizmin kuyruğuna takılıp, kanlı pençesinde can verdiler…
Yetmedi de; bir de cihad koydular içlerine düştükleri çıkmazın adını…
***
Savaşa yüklü hava!...
Söylemlerden anla bunu!... Eylemlerden anla!..
İkibin yılının 13’ünde;Fatih’in; Kanuni’nin, II. Abdulhamit’in yetkileriyle donatılmak isteyen bir kişinin insafına terk edilmiş ülke!....!!
İpe sapa gelmez "Atalarımızın atlarıyla gittiği her yere gideriz" diyen; beyanlarla cepheye sürülmek istenen sensin be halkım!..…
O,Kanuni yerine koymakta kendini. Sen de devşirme yeniçeri..
Men Dakka-dukka!... Eşbaşkan taht’a!...
Ve cülus ve ganimet vaadiyle “çok yaşa” türünden dualar etmek düşüyor sana. Ön safta!...
*
Tanrı katında; bedduaya kalkan eller mi muteber, “kanlı bahar’a” eşbaşkan olanların ki mi!?
Her iki tarafta şehit sayıyor ölenlerini…
Oysa birilerinin gözünde her iki taraf da “Niyazi”…
Tek işe yaradıkları yer; meydanlar ve sandık. Alkış ve oy yani!...
Cennet vaadi; işin aldatmacası.. Huriler de cabası…
*
Bir karabulutun habercisi değilse, nedir patriotlar!?..
“Sahnede silah varsa patlar” bu değil mi kural!?..
Sağın solun kan gölü… Vitrin süsü mü oralara konuşlananlar!?.…
Diyarbakır karpuzları, kemirgenlerden korunsun diye; korkuluk olarak mı dikilmişler yoksa!?
Tilkiler kaçıp kurtulur bir yolunu bulup ateş çemberinden…
Kaplumbağalar için kaçınılmaz sonuçtur o ateş çemberinde: ölüm!...
*
Her açılım bir tuzak… Her tuzak, bin-bir kanlı kement!...
Suflörü uzakta oyunun..
Aktörler, eşbaşkan, danışman…grossman-…an-..dan… ön ya da son adlarıyla sahnedeler..
Gaz odalarına sürülecek olanlar ise seyirciler. Hiç bir şeyden habersiz seyrindeler oyunun!...
Hitler’e, 1935’lerde fırsat verilmeseydi; yaşanır mıydı 40’lar ‘45’ler!...
Soru şu: Cevabı acele ve günlü... Bir kez olsun sor be kör gözlüm!...
“Bahar” adıyla kurulan ateş çemberinin sınırları baştan çizilmiş ise; kara kaşın, kara gözün yeterli midir senin bu kanlı çemberin dışında tutulmana!?...
*Niçin anlamazsın, niçin görmezsin be kör gözlüm; açılım dayatmalarıyla ateş çemberine sürüklenmekte olduğunu!..Bir bakıver o rezil “görüşme” tutanaklarına. Her şey açık ve net!...
*Niçin yakasına yapışıp, sorguya çekmezsin.. seni bu kanlı göletin içine çekmek isteyenleri?
*Niçin görmezsin be kör gözlüm; gerçekleri gösterenlerin, ileri demokrasi yalanlarıyla ekmeklerinin kesildiğini… özgürlüklerinin gaspedildiğini…!?
*
“Şu anda Türkiye'yi yöneten zihniyetin özeti bu kadar acıklı.
Türkiye bu ilkelliğe razı olacak mı?
Şaşırmayın… bu sözler Altan’ın… Hangi Altan olacak canım; hani şu “kof kabadayılığı” ortaya koyan, hem köşesinden, hem de Ceride’sinden kovulan…Altan…
Sormakla yetinmiyor. Devam ediyor:
Erdoğan ne yazık ki hepimizi dünyanın gözünde gülünç duruma düşürecek bir palavracılığın ivmesini de arttırdıkça arttırıyor.
Böyle yersiz babalanmaların... ilkelliklerin bugünkü Türkiye'nin çok gerisinde kaldığına inanıyorum.
Başkanlıktan geçtim Türkiye'nin böyle bir "başbakanlığa" da uzun sure razı olacağını sanmıyorum.
Siyaset, ülkeyi bugün bulunduğu noktadan geriye çekmeye çalışan bu zihniyeti silkeleyecek bir çözüm yolu bulacaktır.
*
Gel de inanma; bozuk saatin bile bir vakit ‘doğru’yu göstereceğine!...
*
Son cümlesine kulak verelim Bay’Altan’ın:“… bu zihniyeti silkeleyecek bir çözüm yolu…”
*Bu çözüm yolu, senin elinde be kör gözlüm…Uyanmak.. anlamak.. cesaretle direnmek!

Hayat haklarını başkalarının emrine gönüllü olarak sunanlar; köleliği kabul etmiş olurlar. Doğa kanunlarıyla çelişir bu teslimiyet. Canlılığın özüdür, insanlığın hasletidir direnmek. Görevidir yeri geldiğinde!... Kurtuluşa ilk adımdır “Ya istiklal ya ölüm!”dür!...
İnadına düşüneceksin!...
İnadına yazacaksın!...
İnançla kurulmuş Cumhuriyet’in ve ilkeleri kirli pazarlıklara konu ediliyorsa… direneceksin!.
“Hak – hukuk – adaleti, kanunlar değil; kişiler sınırlayıp dayatılıyorsa … direneceksin!....
Cehaletin hakim kılındığı ümmet toplumlar; kendi diktatörlerini yaratırlar. Sonra da onu taçlandırıp kutsalları yapıp taparlar.. Diktalar böyle kurulur.
*
Tik-tak’ları uyandıracaksa, kulak vermeye değmez mi; bozuk bile olsa; o saatin sesine..?.
Türkiye bu ilkelliğe razı olacak mı?”
*
Ben tarihlerin yalancısıyım!... Her dikta; bir dirençle son bulur.
*
Ninem derdi ki; “Şalvarını gevşek bağlayan karı; kim çözdü’yü soramaz!.”
*
Artık muhalefet; halkın ve ülkenin şalvarının bekçiliğine talipse… görevini bilsin!...
Nine’min sözüne biraz kulak kesilsin…Şalvara, içindekine, harim-i ismete, sahip çıksın!...
Ve de halk da;görsün- öğrensin- d i r e n s i n!...


Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com
06 Mart 2013

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget