Gerçekler Mutlaka Ortaya Çıkacak, Ama Türkiye İçin Geç Olacak

Adına “İmralı Görüşmeleri” denilerek kamuoyuna sunulan olayın perde arkasında yaşananları gizlemek için bin bir takla atılıyor. Barış, kardeşlik, akan kan duracak, analar ağlamayacak gibi ifadeler kullanılarak, sürece masumiyet katılıyor, eli kanlı katiller ve diktatör ruhlular ise barış güvercini olarak sunuluyor.
“Bu işte bir üçkâğıt var” diyerek kurulan tezgâhı sorgulayanlara ise en ağır hakaretlerle, “Terörün bitmesini istemeyen hainler” damgası vuruluyor.
İmralı görüşmeleri diyerek neyi gizliyorsunuz sorusuna, “Terörün bitmesini istemiyor musunuz?” sorusuyla yanıt veriyorlar.
Terör örgütünün lideri ile neyin pazarlığını yapıyorsunuz sorusuna kızarak, “Öcalan'a, örgüt üzerindeki etkisini kullandırıyoruz” diyorlar.
Bir zamanlar teröristlerle konuşmayız derken şimdi ne değişti de Öcalan müzakereci taraf oldu sorusuna, “Barış düşmanlığı yapıyorsunuz” yanıtını veriyorlar.
Madem iyi şeyler olacak, anlatın da bilelim diyorsunuz, “Gizlilik içinde yürütülmesi gerekir, yoksa sürece zarar verir” diye uyarıyorlar.
Millet, ülkenin geleceğinden tedirgin, görüşmelerin içeriğini merak ediyor diyorsunuz, “Bu millet bize güvenip 3 dönemdir oy verdiğine göre, size ne oluyor” diye böbürleniyorlar.
Anayasa ve başkanlık sistemi pazarlığı yapıldığı söyleniyor, ne alıp ne veriyorsunuz, diye soruyorsunuz, “Öcalan'a televizyon verdik ya daha ne olsun” diyerek herkesi aptal yerine koyuyorlar.
Aşiret liderlerini muhatap almayız derken Barzani'yi şeref konuğu olarak ağırladınız, görüşmeyiz dediğiniz Öcalan da gelecekte milletin karşısına nasıl çıkar kim bilir diye söyleniyorsunuz, “Fazla kurcalamaya başladın sonun iyi olmaz. Silivri'yi unutma” yollu tehditlere başlıyorlar.
Teröristlerle kucaklaşan BDP milletvekilleri için fezleke hazırlayıp dokunulmazlıklarını kaldıracağınızı söylüyordunuz, aynı milletvekilleri Kandil Dağı'ndaki karargâha gitti,  teröristlerin liderleriyle görüşüp fotoğraflar çektirdi. Buna ne diyeceksiniz diye soruyorsunuz, eski camlar bardak oldu anlamına gelen laflar ediyorlar.
İmralı görüşmelerinin tutanaklarının sızdırılmasıyla bazı ayrıntılar ortaya çıkınca, biraz cesaretlenerek neler oluyor diye soruyorsunuz, “Gazetecilik buysa batsın böyle gazetecilik” diyerek korku salıyorlar.
Terör örgütüne güven olmaz. Bunlar yıllardır yaptıkları gibi ateşkesle durumu idare eder, bahar aylarında, turizm mevsimi açar gibi terör mevsimini başlatırlar diyorsunuz, “Siz bilmezsiniz bu işleri, kontrol bizde” diyerek, terör uzmanı kesiliyorlar.
İmralı görüşmelerine kadar neredeyse unutulmuş olan, yıllardır terör örgütünün elinde bulunan asker ve kamu görevlilerinden bahsediyor, onların gazetelere yansıyan “dik durun” mesajını hatırlatıyorsunuz, “Siz yanlış anlamışsınız, onlar öyle şeyler söylemez” diyerek geçiştiriyorlar.
Terör örgütü daha önce de kaçırdığı askerleri bırakırken reklam yapmıştı. Bu olayı ilk kez yaşanıyormuş ve siz çözüyormuş gibi gözükmek, için kullanmayın diyorsunuz, “Höt dedik, korktular, getirip teslim ettiler” havalarına giriyorlar.
Bunu duyan terör örgütü PKK ise “Sürece yönelik jest yaptık” diyerek dalgasını geçiyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye'nin işini bitirmek ve İran'a müdahale için Türkiye'ye ihtiyacı var, bu yüzden PKK meşgul etmesin diye terör örgütünü bir süreliğine kenara çekiyor, onları İran'a saldırıda kullanmayı planlıyor. Bunu anlamadınız mı diyorsunuz, “Durmak yok yola devam” diyerek övünüyorlar.
Ülkesini seven her sorumlu vatandaş terörün bitmesini yürekten ister. Bu topraklarda yaşayan her kökenden insanın kardeşçe ve eşit yaşaması herkesin temennisidir. Buraya kadar sanırım herkes hemfikirdir. Ama bundan sonrası önemli.
Bilmem dikkat ediyor musunuz, PKK için artık terör örgütü tanımlamasını kullananlara iyi gözle bakmıyorlar. PKK ile Türkiye Cumhuriyeti'ni utanmadan eşit taraflarmış gibi gösterme gayretleri sürüyor. Barış, savaş, ateşkes, esir değişimi gibi kavramları kullanarak uluslar arası havaya bürünmek isteyen terör örgütünün, kendini Türkiye'nin muhatabı görme taktiklerine çanak tutuyorlar.
Bu süreçteki yanlışlıkları görmemek için ya kör olmak ya da takım tutar gibi bir partiyi tutmak lazım.
Apo ve patronu Amerika Birleşik Devletleri'nin, PKK'yı dağıtıp, silahsızlandıracağına, militanları da meslek sahibi olsun diye kursa göndereceğine, evlendirip çoluk çocuğa karıştıracağına inanmamızı bekliyorlar.
Terör örgütünün yöneticileri, silahlı örgüt bizim güvencemiz, gerektiğinde kullanmak için bir köşede tutarız demiyor mu?
İmralı Görüşmeleri denilen sürece dışarıdan bakıldığında, örgüt silahı dayamış, öyle konuşuyor görüntüsünü inkâr eden ayıp eder.
Adı üstünde terör örgütü. Tehditten vazgeçmez. Siyasetten, hele hukuktan hiç hoşlanmaz.
Terör konusunda çok çalıştım, araştırmalar yaptım, yazılar yazdım, kitaplar yayınladım. Doğru konuşabilmek için uluslar arası örnekleri izledim. Bizimkiler, İngiltere'nin, terör örgütü İRA ile görüşmeleri çarpıtarak veriyorlar. İspanya'daki terör örgütü ETA ile müzakereleri palavralara sararak anlatıyorlar.
Her iki örneği yakından izleyen biri olarak söylüyorum, söz konusu örgütler silah bırakmadan kimse onlarla oturup konuşmadı. Üstelik bu görüşmeleri yapan siyasi iktidarlar, terörü bitiriyormuş görüntüsü sağlayıp bunun üzerinden yeni anayasa, başkanlık sistemi ya da başka bir pazarlık peşinde olmadı.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget