Dil Derneği’nin Türkçe Sözlüğünde Arapça
“kâfir”den gelen “gâvur”un kabaca karşılığı, “Müslüman olmayan kimse,
Hıristiyan” olarak veriliyor. Bir anlamı da “dinsiz kimse”
olan bu sözcük ayrıca “merhametsiz, inatçı” karşılığında da
kullanılıyor. Aynı sözlüğe göre “gâvurlaşmak”, dinsiz gibi davranmaya
başlamak” demek, “gâvur olma durumu” ise “gâvurluk” sözcüğü ile
tanımlanıyor.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın siyasi
hayalleri arasında İzmir’in “gâvurluktan kurtarılması”nın da bulunduğu
öğrenile beri bu sözcükler günlük konuşmalarımızda sıkça yer alır oldu.
Doğal ki Başbakan’ın hayali en fazla İzmirlileri ilgilendiriyor.
“Gâvurlukları”, cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakan tarafından
dile getirilen İzmirliler ilk şoku üzerlerinden attıktan sonra şimdi
“Bayram yok, seyran yok, Başbakan bizi niye öptü?” sorusuna yanıt
bulmaya çalışıyorlar.
İstanbul doğumlu olmama karşın anne
babamın kökenleri itibariyle ben de bir İzmirliyim, dolayısıyla bu
“gâvurluk” durumu beni de yakından ilgilendiriyor, çünkü dolaylı da olsa
kurtarılacak “potansiyel gâvurlar” arasında ben de varım. İzmir’e,
akrabalarıma telefon ettim, oldukça tedirgin olmuşlar. Özellikle de
kurtarılma operasyonu sırasında başvurulacak müminleştirme yöntemlerini
merak ediyorlar. Aklıma büyük dedemin babası Mumyakmaz Hacı Hüseyin
Efendi’nin Tilkilik Çarşısı’nda yaptırdığı cami geldi. Bunu söyleyince
bayağı rahatladılar. Gerektiğinde referans olarak başvuracaklar.
***
Başkalarını rahatlatıyor olsam bile kendim rahatlayamıyorum.
Örneğin, bir süredir kebapçılara gidemediğimden kebap yiyemiyorum. Belki
bu yaşamsal bir eksiklik değil, ama neden olsun, dilediğim yemeği neden
yiyemeyeyim? Burada aydınlatıcı bir iki söz etmem gerektiğini
düşünüyorum. Kebapçı mönülerini bilirsiniz, ilk sayfalarında salatalar
yer alır, aralarında bir salata var ki görür görmez sinirlerim altüst
oluyor. Evet, doğru tahmin ettiniz, Gâvur Dağı Salatası.
Hemen tarifini de vereyim: 2 adet domates, 1 adet kuru soğan, 4 diş
sarımsak, 10 sap taze nane, 1 adet yeşil biber, 10 sap maydanoz, yarım
limonun suyu, 1 tatlı kaşığı pul biber, 1 çorba kaşığı nar ekşisi, bir
çay bardağı sızma zeytinyağı, 1 çay kaşığı kuru nane, 40 gr ceviz içi,
40 gr kavrulmuş fındık içi ve tuz. Domatesi, kuru soğanı, sarımsağı,
taze naneyi, yeşil biberi ve maydanozu çok ince kıydıktan sonra
karıştıracaksınız, sonra tuz, limon suyu, pul biber, nar ekşisi ve
zeytinyağını ilave edip üstüne kırık ceviz ve kuru naneyi serperek
servis yapacaksınız. Dilerseniz ceviz yerine fındık içini
kullanabilirsiniz.
Malzemesinden de görüleceği gibi
aslında çok lezzetli bir salata, fakat adı münasebetsiz mi münasebetsiz.
Mönüde her karşıma çıktığında bana İzmirliliğimi çağrıştırıyor. Belki
İzmir’i gâvurluktan kurtarma fikri de Başbakan’ın aklına ilk kez bir
kebapçı dükkânında gelip sonradan bir hayale dönüşmüştür, bilemiyorum.
***
Bu lezzetli salataya adını veren 3.337 m yükseklikteki Gâvur Dağı,
Güney Anadolu’daki Bolkar Dağlarının bir parçası. Ünlü halk ozanı
Dadaloğlu, Gâvur Dağı üzerine bir de türkü yakmış. Ruhi Su’nun
seslendirdiği türkü, “Yine tuttu Gâvur Dağı boranı/ Hançer vurup
acarladı yaramı/ Sana derim Mıstık Paşa ereni/ İçindeki bunca beyler
nic’oldu” diye sürüp gider.
Tüm bunlar iyi hoş da, Başbakan,
hazır eli değmişken İzmir’inki gibi o dağın da, o salatanın da
gâvurluklarına bir son vermeli, diyorum. Çünkü burası dini bütün
insanların yaşadığı bir ülkedir ve hoşgörünün de bir sınırı olduğu
akıldan çıkarılmamalıdır. Ben kendi hesabıma Gâvur Dağı’nın adının Mümin
Dağı olarak değiştirilmesini öneriyorum. Gâvur Dağı salatasına gelince…
“Mümin Dağı Salatası” denemeyeceğine göre Başbakanımız ona da uygun
bir ad bulur elbet.
25.12.2005/Cumhuriyet
Yorum Gönder