‘Tam’ teröre af, ‘buçuk’ teröre zulüm! - Mustafa Mutlu

İktidar, PKK’nın eli kanlı şefi Apo’yla İmralı’da masaya oturdu, birçok konuda el sıkıştı. Sonra denildi ki, “Masadaki bu uzlaşmayı artık hayata yansıtalım...”
İlk adım olarak da PKK’nın elindeki altısı asker, biri polis, biri de kaymakam adayı sekiz kişinin serbest bırakılması kararlaştırıldı.
Apo, Avrupa’daki ve Kandil’deki yamaklarına hitaben bir mektup yazdı; bu mektup, önceki hafta İmralı’ya giden BDP heyeti aracılığıyla “ilgili makamlara” iletildi.
Yani teröristler, şeflerinin ne istediğini öğrendi. Ama TBMM’nin çatısı altındaki partilere bu konuda hiçbir bilgi verilmedi. Hatta denildi ki:
“Susun. Konuşmayın. Sormayın. Merak bile etmeyin.”
Sonuçta BDP’nin Kandil’e götürdüğü mektup amacına ulaştı; iki yıla yakın bir süredir esir tutulan altısı asker biri polis, biri kaymakam adayı sekiz kişi Türkiye’ye gönderildi.

Sıra KCK affında!

Dünkü gazetelerden öğreniyoruz ki; PKK’nın verdiği bu “ödün” tek yanlı değilmiş... Şimdi sıra iktidara gelmiş!
Hazırlıkları süren 4. Yargı Paketi’nde öyle düzenlemeler yapılacakmış ki; içerideki binlerce tutuklu KCK’lı serbest kalacakmış! Yani “sekiz” veren PKK bunun karşılığını “binlerce” olarak alacakmış!
İktidarın yapacağı düzenlemeler öyle formüle edilecekmiş ki; bunlardan PKK ya da KCK dışındaki terör örgütü sanıkları asla yararlanamayacakmış...

Vuran kazanıyor!

Mahkemelerimizde hâlâ yargılanan iki “terör örgütü” var... İki dediğime bakmayın; aslında bir buçuk!
İlki, “terör örgütü” olduğu tüm dünya tarafından kabul edilen PKK ve bunun şehir örgütlenmesi olan KCK...
İkincisi; yani “buçuk” olan; hâlen “terör örgütü” olduğu mahkeme tarafından bile kabul edilmeyen, bu yüzden adı “iddia edilen” ifadesiyle birlikte anılmak zorunda olan Ergenekon...
PKK’nın yaptıkları belli: Otuz binden fazla vatandaşımızın ölümüne neden olmak... Ve binlerce vahşi eylem!
Ergenekon’un yaptıkları: Tartışmalı birkaç silah, patlamayan birkaç bomba, kimin yaptığı belli olmayan birkaç suikast!
PKK’nın elebaşısı Apo; Ergenekon’un bir numarası eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ...
İçerideki PKK’lıların hepsi, “Evet biz PKK’lıyız” diyor; Ergenekon sanıklarının hepsi, “Bu Ergenekon da ne ki?” diye birbirlerine ve yargıçlara, savcılara soruyor...
PKK’lılar yaptıkları, hatta yapmadıkları her eyleme sahip çıkıyor; Ergenekon ve Balyoz sanıklarına emniyet ve savcılık makamı tarafından “uygun suç” üretiliyor.
Dağda on binlerce PKK’lı var; sokakta ben “Ergenekoncuyum” diyen bir kişi bulamazsınız!

Suçu, yapmamak mı?

Bu bir buçuk örgütü birbiriyle kıyaslamamın nedeni; iktidarın tavrı... İktidar “katiller şebekesi” olduğu kesin olan PKK’yla masaya oturup uzlaşıyor, çay içiyor, “açılım” süreci başlatıyor...
Ancak “buçuk” olan terör örgütüne, ilkine tanıdığı hakların çeyreğini bile tanımıyor!
4. Yargı Paketi’yle, “ayrı bir devlet kurmaya ant içen” PKK’ya verilen söz tutulacak ve gerçek teröristler serbest kalacak...
Ağızlarından “vatan”, “millet”, “hak”, “hukuk” kavramları düşmeyen ve yıllarca PKK’yla savaşan insanlar ise içerideki altıncı, yedinci yıllarına doğru yolculuğa çıkacak.
Sorum şu:
“Buçuk terör örgütü” Ergenekon’un suçu, PKK’nın yaptığını yapmamak mı?
Onlar da iktidarın ilgisine mazhar olabilmek için, ülkeyi kan gölüne mi çevirmeliydiler? PKK gibi otuz bin vatandaşımızın ölümüne neden mi olmalıydılar?
Yoksa asker polis demeden devlet memuru mu kaçırmalıydılar?

GÜNÜN SORUSU

İkide bir İmralı’ya gidip otuz bin kişinin katili PKK’yla pazarlık yapan MİT Müsteşarı, bir kez olsun Silivri’ye gidip, “Ergenekon’un bir numarası” olduğu iddia edilen eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’la görüşmeyi de düşünüyor mu?

Uyan Türkiye... (14)

Ergenekon tutuklusu Rektör Fatih Hilmioğlu, kanserin son demlerinde... Her insanın en temel hakkı olan “tedavi hakkı” bizzat yargılandığı mahkeme tarafından ihlal ediliyor. Çünkü mahkeme, Hilmioğlu’nun hasta olduğuna bir türlü inanmıyor ve durmadan Adli Tıp’a göndererek, rapor istiyor. Adli Tıp’ta ise bu işler son derece yavaş yürüyor. Sonuçta Hilmioğlu, her Adli Tıp’a sevk edilişinde tedavi şansını en az iki üç ay daha kaybetmiş oluyor.
O tahliye edilmediği için ölümcül “uyku apnesi” hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk de tedaviyi reddediyor. Biz de Silivri’deki bu insanlık dramına dikkat çekmek için iki haftadır “devleti yönetenler”e ulaşıp, “bir şey yapmaları”nı istiyoruz.
Eğer siz de yapılanları haksızlık olarak görüyorsanız, devlet yönetiminde söz sahibi makamları arayarak duygularınızı iletmeyi ihmal etmeyin.
Protokol listesinden devam ediyoruz; sıra bugün Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’te...
“Onun bu konuyla ne ilgisi var” demeyin; çünkü onun da her “iç sorun” hakkında diğer bakanlar kadar söz hakkı var:

Faks: (0312) 425 00 58
E-posta: mbkalem@gmail.com

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget