Cemaatin bazı internet sitelerinde yer alan haberlerde, geçtiğimiz aylarda Rusya’da cereyan eden meteor yağmurunun, hocaefendi ve cemaatin okullarının kapatılması nedeniyle vuk’u bulduğu bildirildi.
Hikmet’e bakın.
The Cemaat’in okullarını kapatan ülkelere meteor yağıyor.
Yani aslında şöyle diyor vatandaş, Filistin’de mazlum çocukları katleden bebek katili İsrail’e yağmayan meteorlar, The Cemaat’in okullarını kapatan “Rusya’nın tepesine yağıyor...”
Bildiğiniz üzre, Rusya’da Said Nursi’nin 16 kitabı yasaklanmış, akabinde nur evlerine baskınlar düzenlenmişti.
Unutmamak lazımdır ki, Rusya ve güneyinde ki Türki beldelerde; yoğun bir selefi-vahhabi etkisi vardır. Ruslar bu etkiyle bürokratik zeminde mücadele etmezler. Çünkü bu etkinin, “sadece kamusal tabana yönelik olduğunu bilir, bununla fikri mücadele yürütürler..”
Lakin Ruslar ne ile mücadele ederler?
Bürokratik alanı işgal ve bu alana sızma girişimleriyle mücadele ederler. Bu bir Rus geleneğidir. Bürokratik alana sızmaya çalışmayan bir örgüt, fikir ya da inanç grubu ile bu denli müspet bir savaş vermezler.
Bu anlamda Gülen’ciliğin “bürokrasiyi ele geçirme” yöntemlerini icra ettiğini söylemek mümkündür. Bildiğiniz üzere Türkiye’de emniyet, istihbarat gibi kurumları ele geçiren Gülen’cilik, bunu sadece bu ülkede yapmamış, stratejik ehemmiyet taşıyan birçok ülkede bu yönde çalışmalar yürütmüşlerdir.
Bu nedenle birçok ülkede köklü değişimler baş göstermiş, “ılımlı islam” kamusal tabana yayılmıştır.
Gülen’cilik paramiliter bir örgüttür
Selefi-vahhabi akımın aksine, camiyi örgütlemekten ziyade, en tepeyi örgütlemeyi öngören bir yaklaşım gözlemliyoruz. Devletler için tehtid olan şey de tam olarak budur. Sermayeyi, bürokrasiyi ve silahlı kuvvetleri örgütleme eğilimi, doğrudan bir sızdırma olarak dikkat çekiyor.
Bu hususta Başbakan Erdoğan’ın dinlendiğini canlı yayında söylerken “en yakınlarım” demesi de düşündürücüdür. En yakınına konuşlanmış olan bu “örgüt” istihbarat ve emniyet içinde varlığını güçlendirmek sureti ile hegemonyaya dönüşmüştür.
Türkiye’de çok fazla cemaat vardır
Türkiye’de ki cemaatleri dikkate aldığımızda, İsmailağa’nın sokaklarda tebliğ ile uğraştığını, Süleymancıların kendi içinde çalışmalar yürüttüğünü, İskenderpaşa’nın politik ideolojik bir eğilim göstermediğini, Nakşilerin; daha çok Adıyaman eksenli çalışma yürüttüğünü görürüz.
Tüm bunların içinde Gülen’cilik başka bir işle meşguldür. Doğrudan kadrolaşma, adam devşirme, bürokratik alanı işgal etme ve güçlenme...
Rusya’da Nakşiler, Süleymancılar, Selefiler, Vahhabiler ve birçok farklı inanç topluluğu da mevcuttur. Bunların hiçbirine müdahale etmeyen devletin, ısrarla Gülen’ciliği tasfiye etmesi, bu duruma işaret eder.
Çünkü yöntem açısından, son derece etkili bir yöntemle çoğalan bu örgüt, alabildiğince hızlı büyümektedir. Neden? Çünkü Uluslararası sermayenin ve ABD istihbaratının bölgede yaratmaya çalıştığı tipolojiyi üretmektedirler.
Bu tipoloji; “2000’li yıllarda gerçekleştiren Milennium Challenge adlı tatbikat ile hedef ülke olarak belirlenen Türkiye’de, ABD destekli çıkan bir kitapta net biçimde ifade edilir.
2002 yılında çıkan ve çok satan Metal Fırtına (ABD Türkiye’yi işgal etti) adlı kitabın 22. Sayfasında; “Türkiye’de ki geniş halk yığınlarının ABD karşısında mental zeminde çözülmesi gerektiği” vurgulanır.
Yani ABD ve İsrail’i düşman olarak görmeyen bir algı yaratılmalıdır. Bu işi üstlenen kişi, kurum, devlet ya da örgüt; mutlak anlamda desteklenir ve önü açılır...
Rus’lar kendi ulusal menfaatleri çerçevesinde hareket ederek bu işe dur demişlerdir. Rusya’da Müslümanlar zillet altında değildir. Aksine örgütlüdürler. Çok farklı kanaatler kendisini ifade edebilmektedir. Lakin “cemaat maskeli CIA” hususunda ise, çok net bir tavır söz konusudur...
Gökten taş yağıyor! Gülen’ciler dua etse de o taşlar İncirlik üssüne yağsa? Nasıl olur?
Yorum Gönder