CHP'nin cezaevi raporu

CHP milletvekilleri Veli Ağbaba, Özgür Özel ve Nurettin Demir'in yaklaşık bir yıldır süren ve 28 cezaevinde mahkumlarla görüşerek hazırladığı rapor açıklandı.
Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen toplantıya katılan Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP olarak ''Cezaevlerini İzleme Çalışma Grubu'' oluşturduklarını anımsattı. 
Oluşturdukları grubun Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun ''Cezaevi Alt Komisyonu''ndan daha ağır bir görev üstlendiğini savunan ''İddia ediyorum, arkadaşlarımızın hazırladığı rapor, bugüne kadar hazırlanan en kapsamlı çalışma'' dedi.
Tanrıkulu, grup üyelerinin rapora esas olacak 28 ayrı cezaevinde inceleme yaptıklarını, rapordan sonra da 22 cezaevinde görüşmelerde bulunduklarını ifade ederek, toplam 50 cezaevinde binden fazla tutuklu ve hükümlü ile görüştüklerini söyledi.
Raporun, hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna özellikle dikkati çeken bir çalışma olduğunu belirten Tanrıkulu, bu çalışma neticesinde Pozantı Cezaevi'nin kapatıldığını, Osmaniye Cezaevi'ndeki ağır sorunların ortaya çıkarıldığını iddia etti.
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba da yapılan tespitler sonucunda, hapishanenin tipine veya hapishane idaresinin inisiyatifine bağlı olarak sorunların çeşitlendiğini belirtti.
Bazı cezaevlerinde kapasite yetersizliği nedeniyle mahkumların üst üste ve nöbetleşe uyuduklarını öne süren Ağbaba, ''Bu durumun en dramatik örneğini Urfa cezaevindeki yangında 13 kişinin ölmesiyle gördük'' dedi.
F tipi cezaevinde mahkumların kitap sıkıntısı yaşadığını, koğuştan koğuşa kitap alışverişi yapmanın yasaklandığını anlatan Ağbaba, ''Örneğin bir koğuştan bir koğuşa kitap göndermek için kargo yolu kullanılmaktadır. Bir kitap 7,5 lira kargo parası karşılığında yan hücreye ortalama 15 günde ulaştırılmaktadır'' değerlendirmesinde bulundu.

''Kızını 5 yıldan beri görmüyor''


Ziyaret edilen F tipi ve yüksek güvenlikli bütün hapishanelerde, hapishaneye ilk girişte çıplak arama yapıldığını ifade eden Ağbaba, bazı hapishanelerde ''Oyuk aramasının'' uygulandığını iddia etti.
Ağbaba, ''Özellikle siyasi mahkumları çıplak arama F tiplerinin tamamında var. Bu kadar teknoloji gelişmişken bunun yapılması, açıkçası insan bedeninin dokunulmazlığının ihlalidir'' ifadesini kullandı.
Bazı cezaevlerinde Ceza İnfaz Koruma memurlarının kıyafetine benziyor diye mavi, sol örgütlerin propagandasını yaptığı için kırmızı, askeri kıyafete benziyor diye yeşil rengin giyilmesinin yasak olduğunu gözlemlediklerini söyleyen Ağbaba, şunları kaydetti:
''Cezaevlerinde o kadar ilginç yasaklar var ki 2'den fazla kazak, gömlek, tişört yasak. Kuru boya dahil her türlü boya kalemi yasak, bazı koğuşlarda 3'ten fazla kitap bulundurmak yasak, 2 çiftten fazla ayakkabı bulundurmak yasak. Yine herhangi bir şeyi amaç dışı kullanmak yasak. Eski bir atletle yer silerseniz, atleti amaç dışı kullanmış olursunuz, yasak olduğu için disiplin suçu alırsınız.''
Farklı cinsel yönelimleri olanlara rapor alma sürecinde onur kırıcı uygulamalar yapıldığını ileri süren Ağbaba, birçok cezaevinde keyfi disiplin cezalarının verildiğini ve F tipi cezaevlerinin de en büyük probleminin bu olduğunu savundu.
''Hasta mahpuslar'' konusunun cezaevlerinin en yakıcı sorunu olduğunu öne süren Ağbaba, ''Biz de bu fotoğrafı defalarca gördük. Gözleri kapanmadan memleketini defalarca görmek isteyen pek çok insanın beklemeye ömürleri yetmediği için hapishanede ölmesine, kanser hastası olduğunu bilen, günlerinin sınırlı olduğunu bilenlerin, gökyüzüne, ailelerine hasret gitmesini hiçbir vicdan kabul etmez'' dedi.

''Mahkumların yüzde 90'ında göz rahatsızlığı var''


Manisa Milletvekili Özgür Özel de görüştükleri mahkumların yüzde 90'ının göz rahatsızlığı yaşadığını iddia eden Özel, ''Görüştüğümüz mahpusların, yüzde 30'unda sindirim sistemi hastalıkları, yüzde 10'unda kalp, tansiyon rahatsızlıkları, yüzde 5'ler düzeyinde ise kanser, astım, epilepsi, hepatit gibi hastalıklar mevcut'' ifadelerini kullandı.
Cezaevlerinde ''hasta sevki'' sorununun yaşandığını, ''kelepçeli muayeneler''in yapıldığını iddia eden Özel, bu durumda ameliyatların bile yapıldığını mahkumların aktardığını kaydetti.
Muğla Milletvekili Nurettin Demir ise gördükleri karşısında ''insan olarak utandıklarını'' dile getirdi.
Mahkumların günlük 3 öğün yemeği 4 lira karşılığında yediklerine ilişkin tespitlerinin olduğunu bildiren Demir, ancak yemeklerin yeterli besin değerleri içermediğini, çoğu zaman infaz memurlarının da aynı yemekleri yemek zorunda kaldıklarını anlattı.
Demir, yemeklerin besin değerlerinin uygun olmaması nedeniyle ülser, gastrit, hemoroid gibi hastalıkların çok yaygın olduğunu ileri sürdü.

''Ailelere 25'er bin lira verdirildi''


Çoğu cezaevinde haftada 2-3 gün ancak su verildiğini ileri süren Demir, çoğu hastalığın sebebinin ise mahkumların suyu kullanamaması olduğunu söyledi. Demir, ayrıca kışın ısınma, yazın da soğutma problemleri yaşandığını raporladıklarını belirtti.
Şanlıurfa Cezaevi'nde yaşanan yangına ilişkin ''İlk defa burada söylüyorum: 25'er bin lira verdirildi ailelere, 'şikayetçi olmasınlar' diye. Sadece bir aile şikayet etti. Peki kamu adına cumhuriyet savcıları ne yaptı, hiçbiri bir soruşturma dahi açmadı'' ifadelerini kullandı.

''Adli tıp kurumları tamamen kapatılmalı''

Adli tıp kurumlarının siyasileştiğini ve tamamen kaldırılması gerektiğini savunan Demir, heyet raporu alacak hastaların, üniversite veya araştırma hastanelerinde tarafsız bilimsel bir şekilde raporlarını alması gerektiğini söyledi.
Yaptıkları çalışmada, iki veya daha fazla hastalığı olan mahkumların oranının yüzde 54'ler düzeyinde olduğunu dile getiren Demir, ''Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, devletin ileri gelenleri sorunlara duyarsız. Eskiden bir 'Devlet baba' anlayışı vardı, ama artık o anlayışta yok oldu. 138 bin kader kurbanı var, bunların sorunlarını niye çözmüyoruz? 17. büyük ekonomi olmamıza rağmen, kendi insanımıza acı çektirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Üç yıldır iddianamesi yazılmamış, daha savcı karşısına çıkmamış insanlar var'' diye konuştu.

''İmralı'yı ziyaret etme gibi bir düşüncemiz yok''
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ağbaba, mahkumun suçu, niteliği, rütbesi ne olursa olsun, herkese eşit davranılması gerektiğini düşüncesinde olduklarını belirterek, tecriti insanlık suçu gördüklerini dile getirdi. Ağbaba, İmralı Cezaevi'ni ziyaret etme düşüncelerinin bulunmadığını söyledi.

''Değerli bir mafya babası''


Gazetecilerin cezaevi ziyaretleri sırasında, akıllarında kalan, etkilendikleri bir görüntünün olup olmadığını sorması üzerine Ağbaba, Silivri Cezaevi'nde ilginç bir olay yaşadıklarını anlattı.
Ağbaba, şöyle devam etti:
''Orada, ismini çok iyi bildiğiniz, 'değerli bir mafya babası' olduğu iddia edilen birinin özel görüşme odası olduğunu, özel antetli kağıt, özel kalem, başlıklı zarf olduğunu gördük. Mustafa Balbay'ı beklerken yanlışlıkla girdik. Bir baktık ki milletvekilleri odaları kadar büyüklükte bir makam odası vardı. Mehmet Haberal, İlker Başbuğ, ayırmadan söylüyorum, sırf Ergenekon Davası'ndan tutuklu olduğu için onlar ağır tecride tabi tutulurken, o insanların durumunu gördüğümüz zaman inanamadık. Altın kaplama mektup açacağı, gibi hakikaten çok şık şeyler vardı.''
Ağbaba, bahsettiği kişinin adını açıklamadı.

Cumhuriyet
Etiketler:

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget