TC’yi silmek ve küçük ABD! - Mustafa Mutlu

Dün “Türk” sözcüğünden rahatsızlık duyanları yazmıştım. Aynı kafa, PKK ile sözüm ona “barış” görüşmelerinin sürdüğü şu günlerde kafayı Türkiye Cumhuriyeti ifadesine de takmış durumda:
Hatırlarsınız; Ziraat Bankası geçen ay yeni logosundan TC’yi çıkarmıştı... Dün öğrendik ki; Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye Halk Sağlık Kurumu da 25 Eylül 2012’de tüm aile sağlık merkezlerine bir yazı göndermiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltması olan TC ibaresini tabelalarından kaldırmalarını istemiş...
Hatta TC’siz tabela fotoğraflarını da örnek alınması için yazıya eklemiş... Bunun üzerine birçok aile sağlık merkezinde TC’siz tabela dönemine geçilmiş!
Yakında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın ve TC ile başlayan diğer kurum isimlerinin de değiştiğini duyarsanız; şaşırmayın...
Önce Atatürk’ten rahatsız oluyorlardı.
Sonra ‘Türk’e kafayı taktılar.
Sıra TC’ye geldi!

Küçük ABD!

Peki kafalarındaki plan ne?
Türkiye Cumhuriyeti‘ni yok edenler, onun yerine “ne”yi koymak istiyor?
Bu sorununun yanıtı da belli:
Yine dün öğrendik; dinci-bölücü ittifakının ileride kurmayı planladığı devletin adı Anadolu Birleşik Devletleri’ymiş...
Küçük ABD yani!
İyi de Rumeli’deki illerimiz ile İstanbul’un ve Çanakkale’nin Avrupa yakaları da ‘Küçük ABD’ye dâhil olacak mı?
Orasını bilmiyorum; elbette onun için de bir formül vardır küçük beyinlerinde!
Eeee; Türkiye Cumhuriyeti “Küçük ABD”ye dönüşür de; hiç Clinton’sız, Bush‘suz, Obama’sız yani “başkansız” ABD olur mu?
Olmaz elbette!
İşte; yeni anayasa telaşının en önemli nedeni de bu!

‘Sol’u suçlarlardı!

Çok partili sisteme geçtiğimiz günden beri sol, bu ülkede hiçbir zaman “tek başına iktidar” olmadı. Ve sağ partiler, bugüne kadar hep “devlet-millet düşmanlığı”yla suçlayıp, solun önünü kesti!
Günümüzde yine “tek bayrak, tek vatan, tek devlet” diye yola çıkan sağ bir iktidar işbaşında ama... ‘Türk’ demek suç hâline geliyor, TC tabelalardan çıkarılıyor, “tek devlet”in yerini “devletler”, “tek bayrağın” yerini paçavralar alıyor!
Bunları savunmak da yıllardır “ihanet”le suçlanan “yurtsever sol”a kalıyor...
Durun bakalım, daha neler göreceğiz!

Bildiri!

Geçen hafta üç yüz siyasetçi, bilim insanı, yazar, gazeteci ve sanatçı ortak bir bildiriye imza atıp, “Türklük Anayasa’dan çıkarılamaz. Vatandaşlarımız ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz. Atatürk’ün kurduğu ulus devlet yapısı ortadan kaldırılamaz” dedi.
Bunu diyen üç yüz imzacıdan biri de bendim.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş bize yanıt vermiş ve “Bu insanlar gelsin, o bildiriyi Hakkâri’de okusun” demiş...
Söz konusu bildiriye imza koyan kardeşim Müyesser Yıldız diyor ki, “Kimse gitmese de ben bir başıma Hakkâri meydanına gidip, o bildiriyi okurum. Acaba kendileri TBMM kürsüsünde ettikleri milletvekili yeminini Hakkâri meydanında da edebilir mi?”
Selahattin Bey o yemini kendi seçim bölgesinde etsin; ben de imza koyduğum bildiriyi Müyesser gibi istediği her yerde okumaya hazırım!

GÜNÜN SORUSU

Serhat Tercan, Yargıtay hâkimiydi. Yani adalet sistemimizin en kritik noktasındaki “son karar vericilerden biri”ydi. Şantaj, adam kaçırma ve cinayet suçlarından aranırken İstanbul’da yakalandı. Suçlarının tamamını da itiraf etti. Sorum onunla aynı çatı altında yıllarca birlikte çalışan tüm Yargıtay başkanlarına:
Hiç mi kuşkulanmadınız be abiler? Tamam “münferit” bir olay ama bu münferit olayın yargının güvenilirliğini nasıl sarstığının farkında mısınız?

Uyan Türkiye... (30)

Ergenekon davasında ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenen bilim insanı Fatih Hilmioğlu, kanser hastası... “Tedavi hakkı”, bizzat yargılandığı mahkeme tarafından engelleniyor. O tahliye edilmediği için ölümcül “uyku apnesi” hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk de tedaviyi reddediyor.
Zaten Hilmioğlu da artık tedavi için tahliyesini istemiyor; “Benden daha ağır hasta olan tutuklular var, onlar tahliye edilmeli” diyor! Tam bir aydır Silivri’deki bu insanlık dramına dikkat çekmek için “devleti yönetenler”e ulaşıp, “bir şey yapmaları”nı istiyoruz.
Eğer siz de yapılanları haksızlık olarak görüyorsanız, devlet yönetiminde söz sahibi makamları arayarak kendi duygularınızı iletmeyi ihmal etmeyin.
Protokol listesinden devam ediyoruz; sıra bugün Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nda. “Onun bu konuyla ne ilgisi var” demeyin; çünkü onun da her “iç sorun” hakkında diğer bakanlar kadar söz hakkı var!

Faks: 0 (312) 207 62 99
E-posta: ozelkalem@ormansu.gov.tr

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget