Financial Times yazarı David
Gardner’in “çözüm sürecini” işlediği analizi, “Türkosfer” ifadesi üzerinden
oldukça büyük ilgi çekti. Gardner özetle “Erdoğan, Kürtlerin arzuladığı ‘pan Kürt devleti’ yerine, Irak’ın ve
Suriye’nin Kürtlerini ekonomik entegrasyonla bir ‘Türk küresi’ne yani
Türkosfer’e çekmeyi planladı” diyor.
Gardner’in ilgi çeken bu analizini ayaklarının
üzerinde durması için önce ters çevirmeliyiz ve şu saptamaları yapmalıyız:
TÜRK-KÜRT-YAHUDİ KOALİSYONU
1. Türkiye’nin Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyiyle
entegrasyonu projesi Erdoğan’ın değil, Washington’undur. Erdoğan projenin uygulayıcılarından biridir.
2. Washington 1965’den beri dayattığı bu projeyi
Türkiye’yi büyütmek için değil küçültmek ve İsrail benzeri bir karakol olmaya
mecbur etmek için istemektedir. Zira ABD’nin 27 Mayıs ya da 28 Şubat’taki gibi
Türkiye’nin bir kez daha hizadan çıkma ihtimaline tahammülü yoktur.
3. Asya-Pasifik’e ağırlık verecek ABD’nin
Ortadoğu’daki çıkarları aynı zamanda birbirini de dengeleyecek Türk-Kürt-Yahudi
koalisyonuyla mümkündür ancak. Böylesi bir ittifak modeli hem İran’ın bölgedeki
ağırlığını dengeler hem de İsrail’in güvenliğini sağlar.
4. Bu üç saptamadan yola çıkarak hedefin dört
devleti bölmek pahasına bir Kürt devleti kurmak olduğunu söyleyebiliriz. Yani Erdoğan Türkosfer’in değil, Kürdosfer’in pratisyenidir.
TÜRKOSFER’DEN KÜRDOSFER ÇIKAR
David Gardner, Türkosfer’in aslında Kürdosfer’in
perdesi olduğunun farkındadır. Nitekim analizinde “Ankara’nın, Kuzey Irak’taki
özerk Kürt Yönetimi ile Suriye’de PKK’nın uzantısı bir örgüt tarafından
yönetilen bölge arasında ‘bir Kürt Konfederasyonu’ olasılığı ile karşı karşıya
kaldığına” dikkat çekmektedir.
Gardner tıpkı “ya büyüyeceğiz, ya küçüleceğiz” ve
“Musul’u alamazsak Diyarbakır’ı kaybederiz” diyen AKP kalemşorları gibi esası
gizlemektedir.
Zira Musul, Diyarbakır’ı vermenin havucudur. Türkiye, önüne Musul ve
Kerkük petrolleri konularak Diyarbakır’ın “bir merkez” yapılmasına “ikna”
edilmektedir.
Yani Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyiyle entegrasyon yapılarak
Türkosfer’in kurulduğu sanılırken, bu iki kuzeyle Türkiye’nin güneydoğusu
birleşerek Kürdosfer oluşturulacaktır.
FEDERASYON ANAYASASI
Erdoğan’ın 2004’te “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi
içerisinde Diyarbakır’ı bir merkez yapacağız” demesinden itibaren AKP’nin
birinci önceliği Kürdosfer’dir.
2005’te Diyarbakır Açılımı, 2006’da Eyalet yasaları, 2007 ve 2008’de
Ergenekon kovuşturmaları, 2009 ve 2010’da Kürt Açılımı, 2011’de Anayasa
referandumu, 2012’de Oslo görüşmeleri ve Suriye’ye operasyon, 2013’te İmralı
süreci ve Erbil’le anlaşmalar hep Kürdosfer içindi…
Bugün Akil Adamlar’dan çekilme tartışmalarına, Türksüz anayasadan
başkanlık sistemine kadar sürdürülen hamleler de Kürdosfer içindir…
AKP’nin özerkliği, BDP’nin de başkanlık sistemini kabul ederek
üzerinde ittifak kurdukları Yeni Anayasa taslakları artık çırılçıplak
ortadadır.
AKP’nin taslağındaki Başkanlık sistemi ile BDP’nin taslağındaki
“bölge başkanlığı ve bölge meclisi” önerilerinin toplamı Federasyon’dur:
Türk-Kürt Federasyonu!
Ancak bu federasyon Ortadoğu’ya kan getirir, halkları birbirine
boğazlatır!
Yorum Gönder