Bürokraside yıllarca kendisini gizlemiş olanlar, son dönemde sahnede… Onların
önerileriyle iktidar partisi bazı kararlar alıyor. Bu kararların
çoğunda Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk, Cumhuriyet öne çıkıyor.
Fatiha okunurken, Atatürk artık yok sayılıyor.
İki yıl öncesine kadar Atatürk’ten Fatiha’yı esirgemeyen Diyanet
İşleri Başkanı’na, hutbe hazırlayan din görevlilerine ne oldu
böyle? Şehitliklere öğrenciler götürülürken bundan neden
vazgeçildi?
Öğrencilerin
Çanakkale-Gelibolu’ya götürülmesi uygulamasını yıllar önce
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran
Ulusoy başlatmıştı. Sonra, Milli Eğitim Bakanlığı bu görevi
kendisi üstlendi. Her yıl 10 bin öğrenci şehitliklere götürüldü.
Ömer Dinçer, bakanlık görevinden ayrılmadan önce bu organizasyonu
iptal etti ve yetkiyi illere bıraktı. İl müdürleri, bir olumsuzluk
yaşanır diye öğrencileri götüremiyor. AKP, 90 öğrenciyi
Çanakkale’ye götürünce bunun reklamı, öğrencilere yazdırılan
mektupları okuyarak bizzat Başbakan tarafından yapıldı. Oysa,
Çanakkale gezilerinin kaldırıldığından hiç söz edilmiyor.
Kaymakamın yerini müftü mü aldı?
Diyanet, artık kendini farklı yerde görüyor, müftüler
görevi olmayan konularla daha çok ilgileniyor. Yaşanan bir olayı
anlatalım. Çankaya Kaymakamı Mehmet Ali Yıldırım, muhtarlarla bir
toplantı yapacaktı. Bunun duyurusunu kuşkusuz kaymakamlığın
yapması gerekir. Yani böyle bir toplantıya muhtarları çağırmak
müftünün görevi değil.
Öyle olmuyor.
Çankaya Müftüsü Hamdi Gevher, ilçedeki tüm muhtarların cep
telefonuna şu mesajı çekiyor:
“Sayın Kaymakamımız,
ilçe daire amirlerinin de katılacağı tanışmak, kaynaşmak ve
Çankaya’ya hizmet planlaması yapmak için görüşlerinizin
paylaşılacağı Polisevi’ndeki kahvaltılı sohbete katılmanızı
bekler, saygılar sunarım.”
CHP Ankara
Milletvekili Levent Gök, bu gelişmeyi hayli önemsedi ve TBMM
Başkanlığı’na İçişleri Bakanı’na şu soruları yöneltti:
“Çankaya’ya hizmet planlaması yapmak ne zamandan beri müftünün
görevi oldu? Müftülüğün ilçede hizmet planlaması yapmak amaçlı
toplantı tertip etmesi laik devlet ilkesiyle bağdaşır mı? Bir ilçe
müftüsünün bu tutumu hangi anlayışın ürünüdür ve müftü, amiri olan
kaymakamı da aşarak ve o toplantıya kaymakamı da davet ederek bir
hizmet planlaması yapma yetkisi ve cesaretini nereden
almıştır?”
Bakalım bu sorulara cevap
verilecek mi ya da verilecekse ne denilecek bekleyelim,
görelim…
Türk, Cumhuriyet ve milli sözcüklerine
yasak
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor
Bayramı’nın ilk TBMM önünde kutlanmasına izin verilmedi. Halkın
üzerine sıkılan gaza, suya rağmen bayram kutlandı, Anıtkabir’e
gidildi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması
bile sorun haline geldi.
TBMM İdare Amiri MHP
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, adında “Türk” olan özel şirkete,
ırkçılığı çağrıştırdığı gerekçesiyle “Türk” kelimesini
çıkarması için yazı gönderdiğini belirtti. Erzurum Ticaret
Sicili Müdürlüğü tarafından 1 Nisan 2013’te bazı şirketlere
gönderilen yazıyı buldum. O yazıda şöyle deniliyordu:
“Türk Ticaret Kanunu’nun 46. maddesinin 3.
fıkrasında ‘Türk’, ‘Türkiye’, ‘Cumhuriyet’, ‘Milli’ kelimeleri
bir ticaret unvanına ancak Bakanlar Kurulu kararıyla konabilir.
Yasanın bu maddesini ihlal edenler veya yasaya aykırı olarak
unvanı devredenlerle, devralan ve kullananlar üç aydan iki yıla
kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır hükmü
bulunmaktadır.
Bu itibarla, unvanınızda
bulunan ‘Türk’ ibaresinin kaldırılması gerekmektedir. 5 iş günü
içerisinde gerekli tadil tasarısı ve ortaklar kurulu karar
suretini müdürlüğümüze tescil ettirerek unvanınızı değiştirmeniz
gerekir, aksi halde hakkınızda işlem yapılacak ve
C.Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulacaktır.”
Örneğin bu isimler ne olacak?
Erzurum Ticaret Sicili Müdürlüğü yetkilileri, yazıyı
doğruladılar, bazı firmaların isimlerini de söylediler. Örneğin,
“Anadolu Türk Madencilik” firmasından “Türk” kelimesinin
çıkarılmasının istendiğini belirttiler. Milletvekili Ali
Uzunırmak, yasanın 2011 yılında yürürlüğe girdiğini, üstelik de
firmanın başında “Türk” bulunmadığını, korumacılık adına
yapıldığı izlenimi verilse de, bunun o niyetle olmadığını
örneklerle anlatıyor.
Bu durumda, ilk akla
gelen isimlerden Habertürk, Kanaltürk, Bengütürk
televizyonlarından “Türk” bölümü kaldırılacak mı? Ya da
Cumhuriyet gazetesinin ismi ne olacak? Peki ünlü markalardan
“Cumhuriyet Sucuğu”ndan “Cumhuriyet” kaldırılacak mı? Ankara’nın
tarihi “Cumhuriyet Lokantası” sahiplerine “kusura bakmayın,
adınızı değiştirmeniz gerekiyor” mu denilecek? “Ege Türk” ne
olacak? Binlerce firma bu durumda mahkemelik mi olacak?
Biliyorum, firmalar içleri kan ağlaya ağlaya
bu isimleri çıkartmak zorundalar. Aksi halde başlarına neler
geleceğini biliyorlar. Sahi, Türkiye neye gidiyor?
Yorum Gönder