Diyanet başkanı görmez’e açık cevap!..

Görmez Efendi;
Okumuş, görmüş, sözü dinlenir din adamları için kullanılan bir sıfat efendilik. Yani; makamınıza uyan bir sıfat… Bu nedenle yadırganmasın hitap biçimim.
Çok adamlar gelip geçti makamınızdan.. Bu sıfatı hak edemediler pek çoğu... Kitaba uymaktan çok, kitabına uydurmanın peşine takıldılar…
Ebussuud’lar da efendi kesildi o makamda… Efendilikte; sözü dinlenir olmanın adabı da kayboldu…
Kimi efendinin eli; kiminin de dili durmadı!... Halel getirdiler efendiliğe…
‘Söz adama yakışmalı’ derdi ninem… Mevlana’yı bilmezdi ama, ‘söz mü’ diye söze, ‘adam mı’ diye de, adama bakma ölçütünü de, kendince bu sözüyle koymuştu…
*
İzmir’li değilim. Ama; aşığıyım İzmir’in...
Çocukluğumda; tütün tarlalarında ırgatlık eden ana babamın peşinden koşuşturmuşluğumdan mıdır?... “İzmir’in dağlarında çiçekler açar” marşıyla; gönüllerde gerçekten çiçeklerin açacağına inanmışlığımdan mı…?
Belkahve’de Atatürkün soluklanmışlığını düşünüp, kurtuluşun tadına varmışlığımdan mı?…
Yoksa; 26 Ağustosta başlayan ve 9 Eylül’de noktalanan O yüce kurtuluşun İzmir’de tamamlanmışlığından duyulan onur ve gururu her İzmir’e gidişimde yeniden duymuşluğumdan mıdır!?… bilmem!... Aşığıyım İzmirin!... Havasına, suyuna… taşına toprağına… İnsanına… Uyanmışlığına…
*
İzmir’e dair ettiğniz kelam dokundu bir yerlerime Bay GÖRMEZ!..
Yeniden hatırladım ninemin o özlü sözünü…: ‘Söz adama yakışmalı!..’
‘Her ağzı olanlardan’ biri değilsiniz ki siz!....Yakışmadı o söz; ne makama ne de adama…!. Dokundu!..
Yaramız olduğundan değil… Aksine; yaranızı İzmir üzerinden, bu bahaneyle teşhir etmişliğinizden ötürü yakışmadı.. Şaşırttı…Dokundu!.. Sade İzmirlileri değil, İman Ehli’ni de şaşırttı.
Kanunların size verdiği yetkiyle taşıdığınız sarığın gereğine…uygundu belki etiğiniz kelam.
Gündelik politikalara uygun düştü belki de. Ama çağa uygun değildi… Buyurmuşsunuz ki; “İzmir’in farklı dindarlığı var!”!..
Hakkı Aliniz var Görmez Efendi!..İzmirin algısı o kadar farklı ki!.. Kan uyuşmazlığı sanki… Ama düşündünüz mü hiç farklığın kaynağını!?.. Fark İzmirli de mi… Sizde mi!?..
*
Farklılığın kaynağı kafanızda taşıdığınız sarığın kıvrımlarında saklı Sayın Bay GÖRMEZ!... O sarığı ben taşıyor olsaydım da, benim de söylemim farklı olmazdı sizinkinden…
Ya da; başınızda, bir fötr şapka taşıyor olsaydınız, söyleminiz zaten bu olmazdı…
Günümüz politik koşullarının makamınıza tanıdığı GÖRMEZ’liğin gereğini yerine getirerek; fetvanızı verdiniz; teşhisinizi koydunuz: :”İzmir’in farklı dindarlığı var!.”
Sarığın size tanıdığı yetkiyle ikinci adımı da atıp; gereği için söyleminizi tamamladınız: İzmir’in İrfana ihtiyaçları var!...
Yine söylemin devamından anlıyoruz ki; yeni İzmir Müftü Efendisi de bu ihtiyaca binaen seçilerek atanmış!... Hem ilim hem irfan sahibiymiş… Prof.’muş’ da.
Şunu bilesiniz Bay GÖRMEZ: İzmir’in, havası, suyu… uyanmışlığı… hoşgörüsü… kültürü gibi; dindarlığı da farklı…
Doğru. Onlar; adam aldatmanın gereği olarak Allah’ı aldatmayı dindarlık olarak algılamadıkları için dindarlıkları farklı!...
Onlar; aydınlığı sarıkların kıvrımlarında aramadıkları için dindarlıkları farklı..
Onlar, ülkenin kalbinde açılan onca yaraların günah ve veballerini Kadifekaleye Ege’nin en büyük camisini dikerek kamufle etmeye çalışmadıkları için dindarlıkları farklı!.
Sizin düşlediğiniz anlamda İrfana ihtiyaçları yok İzmirlilerin!!... Kendi eksikliğinize; göre kafanızda kurguladığınız irfanı ekecek beyinleri siz İzmir’de zor bulursunuz!...
Biliyoruz; ithal malı İzmirliler yaratma planlarının devreye sokulması çalışmaları da bundandır.
Velinimetiniz de İzmir’i ‘Gavur’lukla nitelemişti. Sizinkisi de, bu nitelemeye desteğin bir versiyonu olsa gerek!
Gölgelerin uzadığı yerde gecelerden medet umanlar, o gecenin sabahını da düşlemelidirler!.. .Korkun... günün ışımasından… İzmir’lerin çoğalmasından…
Bay GÖRMEZ: Siz, yalnızca Allah’a karşı değil; yalnızca; sizi o makama getiren imza sahiplerine karşı da değil,
8 bakanlığın bütçesi kadar ödenek ayıran velinimetlerinize de değil; siz asıl; o ödeneklerin asli sahibi halka karşı sorumluluk yüklenmiş durumdasınız..
Bu nedenle, her ağzı olan gibi konuşamazsınız!..
Bir elinizi sol memenin üstüne, diğerini de şakağınıza dayayarak, vicdan denilen o derin muhasebe görevlinizden aldığınız emirle, samimiyetle konuşun ve şimdi cevaplarınızı sıralayınız sorularımıza…
1-Sizce; İzmir’in dindarlığını farklı kılan, ayrı bir din mi; mezhep mi!?.. inanç mı!?..
Yoksa; “GAVUR”luğunun tescili konusunda bir fetva yenilemesi mi!?..
Yoksa beklediğini alamamanın yarattığı garezin yeni planlamalarına zemin hazırlama emrinin açıktan ilanı mı!?. İzmir’de, irfana ihtiyaç duyulduğu kanısına varan kim, bu kararı alan kim!?...
2- İzmirlilerde eksik bulduğunuz irfan nedir; hangi konulardadır!?..
Biad, itaat, sadakat, cemaat…tarikat.. hangisinde!?..
Yoksa; Tayyiban ya da Taliban’a “uydum imama” demekteki eksiklikleri mi!?...
Eksik irfanı, kimler, hangi yöntemle tamamlayacak!?..
‘Dörde kadar yolu var’ kültürünün hakim kılınmasıyla ‘irfan’ bir nebzecik tamamlanmış olacak mı!?..
Kadifekale ranta açılsa örneğin…? Ya da Kemeraltı?..
Hele bir de Konak Meydanı’na ibret-i alem için Hikmetyar’ın dizi dibine oturmuş heykeli dikilse İmam’ın..
3- Yoksa, hergün birilerinin, 36.5 etnik köken üzerinden kaşıya kaşıya bu güne getirdikleri çözüm adı altındaki çözülme projesinin ikinci bir ayağı; “farklı din anlayışı- eksik irfan” vurgusuyla İzmir’den mi başlatılmak isteniyor!?..!?..
***
Sayın Bay GÖRMEZ Efendi;
“İzmir’in ne türden bir dindarlığa ihtiyacı olduğunu söyleyebilen Diyanet İşleri Başkanı... Eğer yiğitse, cesursa, mücahitse, eyvallahsızsa...” diye seslenip sizden beklentilerini sıralıyor Ahmet Hakan… Diyor ki;

*- İktidar sahiplerine adalet adına itiraz etmekten korkan dindarların...
*- “Başbakan’a dokunmak bile ibadettir” diyen dindarların...
*- Aman dileyene Allah Allah diyerek vuran dindarların...
*- “Tek adam” anlayışına anında fit olan dindarların...
*- İntikamı hayat tarzı belleyen dindarların...
*- Sevdirmeyip nefret ettiren dindarların...
*- Farklı yaşam tarzlarına zerre kadar saygısı olmayan dindarların...
*- Zenginleştikten sonra tıpkı diğer zenginler gibi davranan dindarların...
*- Vıcık vıcık yağdanlaşan dindarların...
*- Hayatlarından merhamet duygusunu çıkaran dindarların...
*- İktidar korkusundan hak bildiğini söyleyemeyen dindarların...
****Ne türden bir geleneğe (irfana) ihtiyacı olduğunu söylesin de kendisine şapkamızı çıkaralım.
Hadi Başkan! Unutma: Mümin cesur olur.”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget