Başbakan Tayyip Erdoğan, eski Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ ve generaller ile milletvekillerinin tutuklu
yargılanmalarını eleştiren son sözlerinde ne kadar samimi? Bu sözleri
doğrultusunda hükümet bir adım atacak mı? Bu eleştiriler bugüne kadar tutuklu
yargılamada ısrarcı olan mahkeme heyetlerinde nasıl bir etki
yaratacak?
Öncelikle Başbakan’ın niyetiyle ilgili iki olasılık
gündemde:
1. Ya Başbakan üçüncü yargı reformunun getireceği düzenlemeler
hakkında kurmayları tarafından yanlış bir beklentiye sokuldu. Ve şimdi de başta
Başbuğ olmak üzere bazı generaller paketle genişletilen şartlı salıverilme
uygulamasından yararlandırılmadıkları için yargıya kızıyor ve sorunun çözümü
için çaba harcıyor.
2. Ya da Donanma Komutanı Oramiral Nusret
Güner’in istifasıyla bir kez daha ön plana çıkan TSK içindeki
“kaynama”yı durdurabilmek amacıyla “tribünlere
oynayarak” krizin sorumluluğunu kendi üzerinden atıp yargıya mı havale
etmek istiyor.
Samimiyse 4. pakete
koymalı
İkinci olasılık söz konusuysa hükümetin zaten bir şey yapma niyeti yok
demektir. Eleştirilen mahkeme heyetleri de bildikleri yolda devam edecekler ve
aynı Balyoz davasında olduğu gibi tutuklu sanıklara ceza yağdırarak davaları
sonuçlandıracaklardır.
Yok böyle değil de Başbakan uzun
tutuklulukların yarattığı görüntüden “birkaç yıl
gecikmeli de olsa” gerçekten rahatsız ise... O zaman da iktidar
partisi olarak elinde bulunan yasal ve idari imkânları kullanmak durumundadır.
Şöyle ki;
3. yargı paketinde şartlı salıverme koşulları
esnetilirken, pek çok hukukçu, son karar hâkime bırakıldığı için uzun tutukluluk
kararlarında bir değişiklik olmayacağı konusunda hükümeti uyarmış ancak bu
uyarılara kulak verdirilmemişti.
Oysa ki MİT Müsteşarı için gelen yargılama
talebine hükümet, yasa değişikliği ile savcıların bu hakkını kendi onayına
bağlayarak yanıt vermişti. Başbakan eleştirilerinde samimiyse, generaller ve
milletvekillerinin yargılanması konusunda da benzer bir yasa değişikliği
yapabilirdi. Nitekim muhalefet bunu önermiş ama hükümet oralı bile olmamıştı.
İstenirse benzer bir yasa değişikliği 4. yargı paketi içine konabilir. Hükümetin
sayısal gücü yetmekle birlikte, böyle bir düzenlemeye üç muhalefet partisi de
destek verecektir.
Yasa olmazsa idari yöntem
Hükümetin atabileceği idari adımlar da bulunmaktadır. Kamu vicdanını
rahatsız eden bu uzun tutukluluk kararlarında ısrarcı davranan mahkeme
heyetlerinin değiştirilmesi için Adalet Bakanlığı ve HSYK harekete
geçirilebilir. HSYK’ye bugüne kadar Ergenekon, Balyoz ve KCK mahkeme
heyetlerinin keyfi tutuklama kararlarına yönelik yüzlerce şikâyet başvurusu
yapıldı. Ancak bunların tamamı HSYK’nin ilgili dairesi tarafından
“Hâkimin yargılama yetkisi çerçevesindedir” şeklindeki
gerekçelerle reddedilmiştir. Şimdi Başbakan da aynı o şikâyetlerde olduğu gibi
mahkeme heyetlerinin “keyfi” davrandığı kanaatindeyse, o
zaman HSYK kanalıyla bu hatanın giderilmesinin yolunu aramalıdır.
Beklenti,
hükümetin somut adım atmasıdır. Yasal ya da idari somut adımlar atmadan sadece
popülist söylem içine girilirse, davalara bakan mahkeme heyetlerinin bugüne
kadar korudukları pozisyonlarını değiştirme olasılığı oldukça düşük
gözükmektedir.
Balyoz için Yargıtay’dan 10 savcı
Başbakan’ın son çıkışları, sürmekte olan davalar için nasıl bir etki
yapar bilemiyoruz ama Balyoz davası kararına ilişkin kamuoyunda sürmekte olan
tartışmalar temyiz makamı olan Yargıtay’ı etkilemiş durumda. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı’nın, kendisine gelir gelmez dosyanın incelenmesi görevini alışılmış
yöntem olan tek bir savcıyı görevlendirme yöntemi yerine, “8-10
kişilik geniş bir ekibe” vereceği bilgisine ulaştık.
Böyle geniş
bir ekip kurulması kararının ardında, sürecin hızlandırılması isteği kadar,
varılacak kararın tek kişinin kanaatine değil geniş bir heyetin ortak
değerlendirmesine bırakılması düşüncesinin yattığı belirtiliyor. Yargı
çevreleri, tek savcı yerine geniş tabana yayılan ekip tarafından yapılacak
değerlendirmenin sanıklar lehine sonuçlar çıkarması olasılığının yüksek olduğunu
belirtiyorlar.
Başsavcılıktakine benzer bir
“hızlandırma”, dosyanın daha sonra gideceği 9. Daire’de de
yapılacak. Orada da Balyoz dosyasının öncelikli olarak ele alınması bekleniyor.
Ön incelemeyi yapan savcılar heyetinin dosyayı daireye tebliğ ederken
verecekleri “onama” ya da “bozma”
görüşünün bu dairedeki nihai kararı etkilemesi bekleniyor.
Yorum Gönder