Bir film düşünün, erkek ve kadın oyuncuları en iyi değil; yardımcı
erkek ve kadın oyuncuları da en iyi değil; hatta yönetmeni de en iyi
değil. Ama film en iyi film!
Bu yıl en iyi film ödülünü alan Ben Affleck’in Argo isimli İran karşıtı filminden bahsediyoruz. Aslında filmin Oscar törenindeki sunumunu First Lady Michelle Obama’nın
yapması bile bu filmin neden “en iyi” ilan edildiğine tek başına bir
göstergedir. Çünkü Oscarlar ABD’nin emperyalist politikalarına uygun
olarak dağıtılıyor!
Eskiden bunu daha usturuplu yaparlardı, şimdi iyice alenileştirdiler
ve CIA operasyonu filmlere doğrudan Beyaz Saray üzerinden ödül vermek
durumunda kaldılar! Kuşkusuz bu ölçüsüzlüğün ABD’nin siyasal gücünün
inişe geçmesiyle doğrudan bir bağı vardır.
ORYANTALİST BİR FİLM
Filme gelirsek…
Film, İran’da ABD Büyükelçiliğinin basılması ve 52 kişinin rehin
alınması sırasında, Kanada Büyükelçiliği’ne sığınan 6 Amerikalının, bir
CIA operasyonuyla Tahran’dan çıkarılmasının hikâyesi: CIA bir film
şirketi kurar ve 6 Amerikalıyı o filmin bir parçası yaparak kurtarır.
Yani ABD, 444 gün boyunca 52 diplomatının rehin alındığı o
yenilgisine 34 yıl sonra “casus Rambo” ile yanıt arar ve bu filmle
“aslında o kadar da başarısız değildik” demiş olur! Kısacası
Afganistan’da ABD’nin onurunu Rambo’nun kurtarması türünden bir CIA
güzellemesi…
Sonuç olarak filmde ne ABD’nin 1979 öncesinde İran’ın iç işlerine
müdahalesi var ne de CIA’nın katliamlara varan gizli operasyonları.
Haliyle İran halkının ABD karşıtı haline gelmesinin de doğal bir sonuç
olduğu anlaşılmıyor. Geriye kötü İranlılar ve iyi beyaz Amerikalılar
kalıyor. (Filmin girişindeki kısa tanıtımda, sadece Şah’ın emperyalizmle
işbirliği yaptığı, bunun da Humeyni’yi kurtuluş umudu haline getirdiği
belirtiliyor.)
Öyle ki, ABD’de kimi yayın organlarında bile film, Batı merkezli ve oryantalist olması nedeniyle eleştirildi.
RUZİ NAZAR’IN ARGO’DAKİ ROLÜ
Film doğrudan Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Sadece İran sahnelerinin
ülkemizde çekilmesi nedeniyle değil elbette; Tahran’daki operasyonda
imzası olan CIA istasyon şefi Ruzi Nazar’ın Ankara’da uzun yıllar görev yapması nedeniyle de…
Özbek asıllı Ruzi Nazar, ikinci dünya savaşında Rus ordusundan
kaçıp önce Nazi oldu sonra da CIA görevlisi. Ancak önemi 11 yıl kaldığı
Türkiye’de MİT’i CIA’ya bağlamasında ve ülkemizde kendisine bağlı bir
NATOTürkçü birim oluşturmasındandır.
Eski MİT görevlisi Enver Altaylı işte bu Ruzi Nazar’ı yazdı şimdi. Altaylı’nın bir bakıma hocası da olan Ruzi Nazar kitapta Argo filmine konu olan operasyon hakkında da bilgiler veriyor.
Altaylı şu övgülerle başlamış o bölüme: “Bir kurtarma
operasyonu yapılacaksa güncel, doğru bilgilere ihtiyaç vardı. Merkezden
birinin Tahran’a gitmesi ve orada bir süre çalışması gerekiyordu. Bu
tehlikeli ve belki de ölümle sonuçlanacak görevi kim yapabilirdi? Ruzi, tecrübeli ve cesur bir istihbaratçıydı. Bölgeyi, İran halkını ve bu halkın örf ve adetlerini iyi biliyordu. Ayrıca Müslüman’dı. Bu zor ve tehlikeli görevi, örgütünde Ruzi’den
başka hakkıyla yerine getirebilecek tek kişi yoktu.”(Enver Altaylı,
Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu, Doğan Kitap, Şubat 2013)
Altaylı’nın görevi açıklarken “Ruzi ayrıca Müslümandı”
demesi önemli. Şimdilik “Ah Müslüman maskeliler, ah” diyerek ve onların
Türkiye’nin Küçük Amerika sürecindeki rollerinin bir gün mutlaka cilt
cilt yayımlanacağını bilerek geçiyoruz…
İRAN’IN VERDİĞİ FAKAT ALINMAYAN DERS!
Ruzi bu görev için Afgan halı tüccarı kılığında İsviçre
Havayolları’nın bir uçağıyla Pakistan’ın Karaçi şehrine gider ve dönüşte
uçağı Tahran havaalanına “mecburi iniş” yapar! CIA şefinin 11 günlük
görevi böyle başlar.
Altaylı CIA’nın rehineleri kurtarmak için birinin merkezinde Ruzi Nazar’ın, diğerinin merkezinde de Tony Mendez’in bulunduğu iki ayrı operasyonun varlığından bahsediyor.
Mendez’in operasyonu Argo’ya konu olandır. Altaylı, Ruzi Nazar’ın anlatımlarıyla iki operasyonu birbirine bağlıyor ve “Ruzi’nin yerinde derlediği bilgiler ve yaptığı çalışma olmasaydı, Mendez operasyonunun başarısı mümkün olmazdı.” diyor.
Ruzi Nazar’ın bu bilgileri Müslüman ve Türk kimliğini kullanarak İran Azerilerinin üzerinden edindiğini özellikle not edelim.
Kitapta uzun uzun anlatılan bu süreci, şu notumuzla bitirelim: İranlı
öğrenciler ABD’nin katliamlarına haklı tepki nedeniyle büyükelçiliği
basmış ve 52 diplomatı rehin almıştı. İranlı öğrenciler, o dönemin
simgesi olan ABD Başkanı Jimmy Carter’in seçimleri kaybetmesinden sonra rehineleri serbest bıraktılar. Hem de yeni başkan Ronald Reagon’ın yemin ettiği günün gecesinde…
Bu gerçek bile İran düşmanı filmin tüm maskesini indirmeye yeter!
Yorum Gönder