Yazının özeti bu…
İtalya’nın “Repubblica” gazetesinin, yeni hostes üniformalarıyla ilgili çıkan yazısından söz ediyorum...
İtalyan gazetesinin çarşaf gibi yarım sayfa yer ayırdığı haber (15 Şubat), “Erdoğan hostes üniformalarının eteklerini uzatıyor. THY’nin yeni imajı polemik yarattı” satırlarının yanı başında; “Türkiye’nin ulusal şirketi ‘İslamileşyor’, alkol de yasaklandı” alt başlığı ile duyuruluyor.
Şanı
Türkiye’nin sınırlarını aşan ünlü kaftan üniforma tasarımlarının
yanında, 60’ların mini etekli ultra modern eski THY üniformalarının da
fotoğraflarını kullanan gazete “THY’nin eskide kalan modern çarpıcı üniformaları, Atatürk laikliği gibi mazideki ikonalar arasında yerini aldı” diyor.
‘Erdoğancılığın ‘star’ modacısı’
Kamuoyunu “dumura uğratan” yeni üniformaların, “Erdoğancılığın ‘star’ modacısı Dilek Hanif tarafından” dizayn edildiğini eklemeyi unutmayan gazete; “Şaban/şapşal neo-Osmanlı kaftanların, ‘Bacaklar da kapansın!’ düsturu uyarınca tasarlandığına” dikkat çekiyor.
Üniforma
kavgasının salt estetik sorunu olmadığını, laikler ve İslamcılar
arasında kimlik kavgası olduğuna işaret eden gazete, ana hatları
itibarıyla konunun “ılımlı İslam ile radikal İslam savaşı olduğunu” ilave ediyor ve AKP hükümetinin THY’yi, “dış politikasını yayma aracı olarak kullandığını” belirtiyor.
İtalya’da konuya bu derece yakın ilgiyi gösteren tek gazete “Repubblica” değil. Çizme’nin amiral yayın organı “Corriere della Sera” da gene yaklaşık yarım sayfa ayırdığı habere, “Uçaklarda bundan böyle alkol yok. Hostes etekleri de uzuyor” başlığını çekmiş.
Yazılı
basında Hanif üniformalarının bu kadar ilgi yarattığını görünce,
Çizme’deki internet sitelerinde de neler yazılmış diye biraz dolaştım.
Dünyada eşi benzeri olmayan, bu emsalsiz üniformalar için sohbet açanlar
bile var. “Kim tasarlamış bunları böyle ya? Bir manastır rahibesi mi?” diyor örneğin bu internet sohbetlerine katılan biri… “Bakılabilir
gibi değil ama şirketin İslamcı etki altında olduğu açık. Eğilimin bu
yönde olduğu ortada. Keşke geri dönebilseler!” diyor başkası… “Bu
yerel bir havayolu olsa, belki kabul edilebilirdi ama THY gibi
uluslararası bir şirket için uluslararası standartlara uygun bir görünüm
gerekir” yorumunu yapıyor öbürü…“Giysileri
belli ki çift amaçlı yapmışlar! Kaftanlar, koltukların kirlenmesi gibi
durumlarda döşeme olarak da kullanılacak; erkek ceketleri de ‘business’ yolcularını ekonomi bölümünden ayırmak için perde yapılacakmış!”
“Beter. ‘Modern olmamış’ demek çok hafif kalır. Hele o erkeğin kılığı ne öyle? Çok varoş/bayağı olmuş!”
İşte böyle. “global köy” lafını boşuna etmiyorlar.
Dünya
sahiden global köy oldu. Bizim hostes üniformaları böyle Türkiye’nin
sınırları dışında bile tartışılıyor… Benim en ilgimi çeken
değerlendirme, alıntıladığım son yorumdaki “bayağı” (pacchianissima!) sözcüğü oldu…
Rejim modacılığı ve bayağılık
Mesele sırf “muhafazakârlaşmaktan” ibaret değil yani. Bir bayağılık var işin içinde. Elin İtalyanı bile oturduğu yerden bu bayağılığı görüp hissediyor.
Aslına bakarsanız bayağılık bir “rejim modacısı” ya da “rejimin modacısı” olmakla başlıyor ve zorunlu biçimde tasarımlara yansıyor.
Muhafazakâr olmak, özgünlük taşıdığında, illa böyle kaba saba/döküntü olmayı gerektirmiyor...
Katar,
Etihad gibi Körfez ülkeleri havayolları hosteslerinin kılıklarına
bakın; Dilek Hanif’in tasarımlarından çok daha zarifler. Neden?
Çünkü daha doğallar. Bizdeki tesettür taklitleri gibi zorlama değiller.
THY
üniforma modellerinin, vıcık vıcık rejime yaranmak ve hoş görünmek için
hazırlandığıw o kadar belli ki! Kendisine modacıyım diyen birinin aksi
halde her türlü ölçü, estetik, orantı duygusunu ve mantığı böyle katlayıp kenara koyması düşünülemez...
Kaftanlı
hosteslerin servis trolley’lerinin altına uzanırlarken yelkenli toplar
gibi eteklerini kat kat toplamaları gerekecek. Hosteslerin uçak içindeki
yaşam ve konforu o kadar düşünülmemiş modelleri çizen “kadın modacı” tarafından…
Dilek Hanif Hanım’ı dünya âleme reklam olan bu model üniformaları üzerinde, “Habertürk”ün “Güne Bakış” programına verdiği bir söyleşide izledim. “Bunlar sadece çalışmalardan biriydi. Bana bir yumruk attılar!” filan diyordu…
Gerçekte en büyük yumruk, THY’ye atılmış oldu…
Türkiye sınırları ötesinde şimdiden “THY=Burka havayolları” şeklinde bir imaj oluşmaya başladı. “Üniforma açılımı”, dakika bir gol bir… “model çalışmaları aşamasındayken” henüz daha THY’nin rakiplerine yaradı... “Burka havayolları” aura’sından kurtulmak için bakalım şimdi kaç Messi, Kobe Bryant reklamı çekmek gerekecek?
Cervantes düzeltmesi: Madrid Mektuplarından 7 No’lu yazımda, Cervantes Sokağı ile “Letras” Mahallesi’nden
bahsederken; “Cervantes bu mahallede doğmuş, burada ölmüş” demişim.
Madrid’den yazan okurum Emek Tekeli ile “Cervantes” âşığı sevgili Buket
Uzuner; Cervantes’in söz ettiğim mahallede yaşamış, ölmüş olmakla
birlikte Madrid’e yaklaşık 30 kilometre ötedeki Alcala de Henares
kentinde doğduğunu hatırlattı. Düzeltir, bellek sürçmesinden ötürü özür
dilerim.
Yorum Gönder