Baş oyuncular kusursuz oynuyor. Dekor etkileyici. Figüranlar, beyaz
gömlek giyip kravat takarak rejisörün verdiği rolü eksiksiz yapıyorlar.
Apo’ya tespih götürdüler.
Şimdi enstürman tespihli.
Eline tespih aldı.
Silah’ı Karayılan’a bıraktı.
Ankara’daki baş oyuncu; “silahları gömsünler… Türkiye topraklarından çıkıp gitsinler…” diyecek ve İmralı’daki öbür baş oyuncu da elinde tespih; “yeni Anayasa’yı kimlerin, nasıl yazacağını” anlatacak.
Ne güzel!
Barış geliyor.
Huzur bulsun millet!
Xxx
Filmde daha neler seyredeceğiz!
Büyük rejisör (Bölge Gücü ve dünya gücü); “O, tespihi çeksin. Silahı şimdi sen tut” diye rol verdiği Karayılan’a ve Suriye’deki, İran’daki diğer figüranlara (taşeron) tespihliyi izleyin diyecek.
Ağzına boş bakmayın!
Sözlerine dikkat kesilin.
Doğu ve Güneydoğu’da özerk yönetim kuruluyor mu? Ankara’daki
Meclis’in yanına Diyarbakır’da bir yerel meclis de olacak mı? Sadece
Doğu’da, Güneydoğu’da değil Türkiye’nin her yerinde “Kürtçe Liseler-Kürtçe Üniversiteler (Anadilde eğitim hakkı bu demek)” açılıyor mu?
İstanbul’da Kürtçe Üniversite!
İzmir’de Kürtçe Lise!
Sakarya’da Kürtçe fakülte!
Çorum’da Kürtçe teknik okul!
Türkiye’nin her yerinde sadece Kürtlerin alış veriş merkezleri,
sadece Kürtlerin oturduğu mahalleler, sahipleri Kürt olan fabrikalar.
İşçileri Kürt olan işyerleri. Sadece Kürtlerin gittiği sinemalar, ayrı
spor sahaları, ayrı camiler, ayrı helal gıda lokantaları kurulmasına
gidecek yolun taşlarını döşeyecek olan yeni Anayasa yazılırken; “Türk ve Türk Milleti” sözleri atılıyor mu?
Xxx
Bu filmin yapımcısı olan Dünya ve bölge gücünün istediği tablo; 1919’da buydu. Şimdi gerçek oluyor.
Bu filmin hedefi sadece Doğu Anadolu’yu Türkiye’den koparmak değil Türkiye’nin her şehrinde “Kürtler ayrı-Türkler ayrı bölünmeler yaratmak” ayrışmayı tamamlamak.
Bu bölünme yaratılmıyorsa!
Karayılan silahı bırakmayacak.
Tespihliye bağıracak!
Hain! Bizi TC’ye sattın.
Tespihli de Ankara’ya bağıracak.
Yeni heyet yollayın!
Xxx
Bu yüksek harcamalı, büyük gişe hasılatlı, eski jönler ile eski milli futbolcuları “Türk’e hiç benzemiyorsun, tıpkı Arnavut gibisin” diye dekor olarak kullanıp çekilen bu filmi bir güç var, ancak o bitirebilir.
O güç, ayağa kalkar!
Bağırır:
Yeter! Komedi bitti.
Perdeleri indirin!
O güç Anadolu halkıdır. Mart sonrasına denk gelmesi beklenen “Anayasa Referandumunda” sandıktan çoğunlukla “Hayır” çıkarttığı gün; dünya ve bölge gücü baş rejisör ile onun baş oyuncuları ve “Bize Türk demeyin utanırız” rolüne soyunmuş figüranları (Mandacılar-Gericiler-Bölücüler Cephesi) hayatlarının tokadını yiyecekler.
Tarihi tokat olur!
Kurtuluş savaşı gibi…
(uyan borusu)
Kelebeğin rüyası!
Yılmaz Erdoğan’ın senaryosunu yazıp, rejisörlüğünü de yaptığı “Kelebeğin Rüyası” adlı
film sinemalarda oynamaya başladı. Çok güzel film; şiirin aşkı
destekleyen gücü ile doğanın büyüleyici güzelliğini buluşturup “3 yoksul şairin (Rüştü Onur-Muzaffer Tayyip Uslu- Behçet Necatigil) hayatını anlatılırken” aslında bugün her alanda saldırılan Cumhuriyet’in ne büyük zorluklar içinde “uygarlığı yakalama mücadelesi verdiğini”
de sergiliyor. Ben bu filme; 1940’lı yıllarda çocukların lise de nasıl
özgürleştirici laik ruhla yetiştirildiğini, Zonguldak madenlerinde
işçilerin bitten kurtarılması için nelere katlanmak zorunda kalındığını
ve verem mikrobunun kökünün kazınması için nasıl bir seferberlik
başlatıldığını görmek için ikinci kez de giderim.
Yorum Gönder