Saldırı yeri iki tarafın da her şeyi söyleyebileceği bir noktada.
Böyle bir patlamanın doğuracağı başlıca sonuçlardan biri ne olur, sorusunun yanıtı şudur:
Türkiye ile Suriye arasındaki gerilim daha da artar.
Saldırının amaçlarından birinin bu olduğu açık.
Bu amacı boşa çıkartacak en önemli adım, saldırının aydınlatılması olur. İlk bilgiler gösteriyor ki, bomba yüklü araçla bağlantılı kişiler saptansa, yakalansa bile bunun ilerisine geçmek zor.
Başbakan’ın, Dışişleri Bakanı’nın Suriye’deki rejime günlerle, haftalarla ömür biçtiği zamanlarda, bu planın tutmayabileceğini pek çok kişi gibi biz de vurgulamıştık.
Bunu görmek için derin analiz gücüne, çok özel bilgilere sahip olmak gerekmez, Suriye’yi biraz tanımak ve dünya dengelerini izlemek yeterli.
ABD ve Avrupa’nın bir tarafta, Çin ve Rusya’nın karşı tarafta olduğu sorunlar uzun vadeye yayılıyor. Bunların çözülmesi de sorunun kendisine değil, iki tarafın çözüm üzerinde anlaşmasına bağlı oluyor.
İran bunun örneklerinden biriydi, şimdi Suriye de eklendi.
Tunus’la başlayıp, Libya ve Mısır’da devam eden Arap baharının ardından Suriye’nin de payını alacağı düşünülürken Esad rejiminin daha farklı bir dokuya sahip olduğu da hep vurgulanıyordu. Arap baharındaki buzlanmalar, büyük devletlerin Suriye’de frene basmasına, işi seyrine bırakmasına neden oldu. Bizim hükümetimiz ise hız kesmedi. Her fırsatta Esad’a ömür biçti. Öyle ki, muhaliflerle Esad anlaşsa, buna belki de ilk ve tek karşı çıkan biz olacağız!
Cilvegözü’ndeki patlamadan iç karışıklığa kadar Suriye’de olanlara tarih perspektifinden baktığımızda şunları görüyoruz.
Suriye kurulduğu günden beri iç ve komşu çatışmalarıyla nefes alıp vermiş bir ülke. 1946’da bağımsız bir devlet olarak dünya sahnesindeki yerini aldı, ertesi yıl kendisini Arap-İsrail çatışmasının ortasında buldu. Mayıs 1948’de İsrail’in kurulmasının ardından Filistin’e ilk giren silahlı güçlerin başında, Suriye’de kurulmuş olan “Arap Kurtuluş Ordusu” geliyordu.
1967’deki Arap-İsrail savaşının önemli cephelerinden biri Suriye-İsrail sınırındaki çatışmalardı. Suriye, Filistin mücadelesine desteğin bir parçası olarak 1970’te Ürdün’e girdi. Suriye’nin zaman zaman Mısır’la ittifak kurarak İsrail’le savaşı 70’li yıllar boyunca devam etti.
Lübnan, bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürüyor. Pek çok ülkenin de doğal olarak büyükelçiliği var. Ancak Suriye’nin yok! Çünkü Suriye, Lübnan’ı kendi topraklarının doğal bir parçası sayıyor. Oysa bunu büyük devletler saymıyor! Bedeli de bol suikastlı, çatışmalı olaylar...
14 Şubat 2005’te eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin, konvoyuna düzenlenen bir saldırı sonucu beraberindeki 15 kişiyle birlikte öldürülmesi, en çok Suriye’nin başını ağrıttı.
Güneyinde, güneybatısında bu sorunlarla yaşayan Suriye’nin Türkiye ile ilişkilerini de en çok terör ve su konuları belirledi.
Terör örgütü PKK, etkinliğini artırdığı günlerde lojistik desteğinin ortalama yüzde 60’ını Suriye üzerinden sağlıyordu.
21 Ekim 1998’deki Adana Mutabakatı’ndan sonra Türkiye-Suriye ilişkileri iyileşerek devam etti. AKP hükümeti de bunu sürdürdü. Öyle ki Başbakan’ın, “Bizi Şengen’e almazlarsa biz de Şamgen kurarız” diyeceği noktaya geldi.
Bugünse başta vurguladığımız gibi, bambaşka bir noktada.
Cilvegözü patlamasının bilançosu şöyle:
14 kişi öldü, 30’a yakın yaralı var, Türk dış politikası komada ve tedavi kabul etmiyor!
Yorum Gönder