Şayet gazetelerde (örneğin dün Hürriyet’te)
çıkan haberler doğruysa; İmralı’daki
‘sayın’ önder caniden yansıyan bilgiler
beklentileri doğrulamıyor...
‘Sayın’ önder caninin yazdığı üç
mektubun ilki, MİT posta servisi aracılığıyla Barış ve Demokrasi (Kürt)
Partisi’ne ulaştı.
Günlerce yazılan iktidar kaynaklarınca yalanlanmayan haberlere göre;
önder ‘sayın’ cani PKK örgütüne
“Silahları bırak, yurtdışına çık” talimatı
veriyordu mektubunda.
Acaba gerçek böyle mi? Mektupta gerçekten
PKK’nin bir iki ay içinde silah bırakarak yurtdışına
çıkmasını emrediyor mu? Oysa:
Örgüte verdiği talimatta silah bırakın falan dediği
yok!
“Hükümetin attığı adımlara bakılmaksızın Türkiye sınırları
içindeki PKK unsurları sınır dışına çıkacak... Süreci, Türkiye sınırları dışında
izleyeceksiniz” diyor. (Hürriyet, 27 Şubat) O
kadar!
***
Çözüm sürecinde devleti amaçlarına zorlayabilmek için kullanacakları
silah PKK. ‘Sayın’ önder caninin de içerideki
siyasal Kürt hareketinin de sonuç almalarını sağlayacak tek dayanakları, tek
güvenceleri, adeta can simidi PKK!.. Silahsız bir PKK neye
yarar?..
Bu gerçekçi nedenlere bakarak; RTE dayattı diye
örgütü silahtan arındırarak yurtdışına çıkmasının sağlanacağına inanmak?
Hamhayal!
Üstelik, mektubu yayımlanmadan yıllardır uyguladığı silaha
dayalı siyasal ve eylemsel stratejiyi bilenler; örgüte emrettiği sonucu daha
önceden tahmin etmekte güçlük çekmediler: “Gider gibi
olsa da PKK, silah elde sınırın hemen ötesinde içerideki gelişmelere göre
harekete hazır bekleyecek” (Güncel, 26 Şubat).
***
Düne kadar TV’lerin, kimi gazetelerin
manşetlerinde okunan büyük başlıklarda; önder caninin mektubunda ne demokratik
özerklikten ne de Türk ve Kürt diye iki halktan söz ediliyordu.
Bu, ne demekti? İmralı, yıllardır eylemlerinde eksik etmediği temel
dayatmalarından vaz mı geçmişti? Yoksa, RTE ile hazırlayacakları yeni anayasada
kimi dayatmalarının yer almasında mutabık mı kalmışlardı?
Heyetlerden önceki beş ayda, MİT aracılığıyla pazarlığın önkoşullarını
saptayan RTE; örneğin İmralı ile daha görüşmelerin başında;
“özgür iradesiyle kendini bu ülkeye bağlı hisseden herkes
Türkiye vatandaşıdır” tanımıyla ya da
“eşit vatandaşlık kavramının” yeni
anayasada yer almasında mutabık kaldı.
Ne derece inandırcı ve kalıcı olduğu kuşkulu, federasyon tezinde
direnilmesini istemiyor güya, bölünmeye karşı Bay Apo,
üniter devletin savunucusu!
***
Üstelik Türk ve Türk milletini savunacak ana muhalefet lideri de
olmadığına göre…
....Taha Akyol’un
Hürriyet’te yazdığı gibi;
“millet adının Türk milleti, bayrak adının Türk bayrağı
olması, bu toprakların bin yıllık tarihinin reddedilmez ve tabii sonucu”
olmasına karşın ve lakin...
…..Türk’üm diyemeyen RTE ile
Türk değil, Kürt olduğu bilinen bu ikilinin; Türk ve Türk milletini anayasadan
çıkarmakta mutabık kalmaları kadar doğal bir olay yoktur!
Milletvekili Türk değil, Arnavut’um dediği
için eteklerinde bayramlık ziller çalan RTE’den Türk
ve Türk milleti sözcüklerini savunmasını beklemek abesle
iştigal!
***
Sen Kasımpaşalı mısın, mert, sözü özü bir kişi, üstelik şeffaf
mı şeffaf biri misin? Öyleyse
kanıtladı.
Bin dereden su getirerek bütün konuşmalarında kıvıra kıvıra yan çizerek
yeni anayasadan sileceğini ve bu sonucu sağlamak için muteber kişiliğe
dönüştürdüğün ‘sayın’ caniyle
uzlaştığını...
….badem bıyıklı suretini görmekten usandığımız
TV’lerden birine çık.. ve:
“...Ben Türk değilim. Rize’nin bir zamanlar adı
Rum olan bir köyünde doğma, rivayete göre Gürcü kökenliyim”
deyiver de boyunu bosunu görelim!
***
Bu (hangi?) milletin barış ve huzuru için baldıran zehri de
içermiş!..
“Artistlik yapma lan!”
Yorum Gönder