Yukarıdaki cümlenin sonuna soru ya da ünlem imi
(işareti) koymamıza göre anlam değişecek…
Soruyla başlayalım…
Salı günkü gazetemizde Fırat Kozok arkadaşımızın
haberinden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
“Vatandaş Memnuniyet Anketi” başlıklı bir
sormaca yaptırdığını, bu sormacada yurttaşların dindarlık düzeylerinin de
ölçüldüğünü öğrendik…
(Dil Derneği sözlüğünde anket için soruşturma ve sormaca karşılıkları
veriliyor. Soruşturma bence daha çok hukuksal, polisiye bir terim olarak
yerleşti. Sormaca daha uygun görünüyor. Fakat bu bir başka konu.)
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
“Vatandaş Memnuniyet Anketi”nde başka hangi
alanlarda sorular olduğunu bilmiyorum.
Dindarlık konusundaki anket, gerçekten de sormacadan çok soruşturmayı
çağrıştırıyor…
***
Ne kadar dindarmışız sorusunu izlemeyi sürdürelim.
Zaten gazetedeki haber de “Ne kadar dindarsın”
başlığıyla, soru tonlamasıyla verilmiş.
Soruların kimlere, hangi çevrelere yöneltildiğinin bilgisi haberde yer
almıyor.
Yanıtlar oldukça ilginç, ama pek de şaşırtıcı değil…
Katılımcılardan yüzde 9’u
“Çok dindarım”, yüzde
63’ü “Dindarım”
demiş… Bu yüzde 9, yüzde
63’ün içinde mi, dışında mı? Sanırım
dışında… Buna göre Türkiye toplumunun yüzde
72’sinin dindar olduğu sonucu
çıkıyor… Nitekim yüzde 21.6 oranında
“Ne dindarım ne değilim” diyen (ne demekse bu!) kararsız
bir kitle var…
Yüzde 4.7 oranında yurttaş “Dindar değilim”
demiş… “Hiç dindar değilim”
diyen 1.1 oranında bir yurttaş topluluğu var…
“Herhangi bir dine inanmıyorum” diyenlerin
oranı ise yüzde 0.5’te kalmış…
Şimdi yazının başlığını oluşturan cümlenin sonuna ünlem imini gönül
rahatlığıyla koyabiliriz:
Meğer ne kadar dindarmışız!
***
Gerçekten öyle mi?
Bu gibi sormaca sonuçları, soran kişilere ve kurumlara, soruların
yöneltildiği kişilere, oluşturulma biçimlerine göre belli ölçülerde de olsa
değişir.
Türkiye’de herhangi bir dinsel inancı
olmayanların genel nüfusa göre oranının yüzde 0.5 gibi neredeyse yüzde
0’a yakın bir sayı olduğunu hiç sanmam.
Buna karşılık, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
kurumsal dergisinde yayımlandığını öğrendiğimiz sormaca sonuçlarında başka
ilginç olgular da var:
“Çok dindar” olduklarını söyleyenlerin yüzde
61’i erkek yurttaşlarımız iken, kadınlarda bu oran
yüzde 39… “Dindarlık” seçeneğinde
de erkekler kadınlara fark atmış… Kendi payıma bu
sonuca hiç şaşırmadım… Eşlerini öldürmeyi sıradan bir
alışkanlık durumuna getiren erkek yurttaşlarımız arasında benzer bir sormaca
yapılsa, nasıl bir sonuç çıkar dersiniz? Büyük olasılıkla hemen hepsi dindar
olduğunu, küçümsenemeyecek oranda erkek yurttaşımız ise çok dindar olduğunu
söyleyecektir… Bu da üzerinde yine ayrıca durulmasını
gerektirecek bir başka konu….
***
İlginç sormacanın dikkate değer başkaca birkaç sonucuna daha göz
atalım…
Evliler bekârlardan, gençler yaşlılardan, liseliler üniversitelilerden
daha dindarmış…
Buna göre yaş sınırı aşağılara doğru indikçe, dindarlık oranının da
yükseleceğinden kuşku duymamak gerek…
Böylece, bebekler çocuklardan, çocuklar ergenlerden, ergenler
gençlerden… daha dindar olabilecektir…
Şaka yaptığımı düşünenler varsa, herhalde çok uzak olmayan bir
gelecekte dedelerini, ninelerini dinsizlikle suçlayan, Osmanlıca konuşan, eski
harflerle okuyup yazmayı savunan ve dahası sadece bu türden okuyup yazabilen
torunlarla karşılaşmaya hazır olsunlar…
***
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sormacasından
yola çıkarak dinsel inançlar, onun da ötesinde Tanrı inancı konusunda yazmayı ve
belki şu ara okuduğum kitaplar arasında çok önemli ve ilginç bir tanesinden,
Richard Dawkins’in “Tanrı
Yanılgısı”ndan söz etmeyi tasarlıyordum…
Başka yazılara…
Yorum Gönder