Köprü ve otoyolları işletme hakkı 25 yıl için Koç-UEM-Ülker konsorsiyumuna 5.7
milyar dolara devredilmişti. İhaleden sonra bedelin çok düşük olduğu, 25 yıllık
otoyol ve köprü gelirlerinin ihale bedelinin çok üzerinde olacağı
belirtilmişti.
Sonunda Başbakan Erdoğan duruma el koydu, bedelin çok
düşük olduğunu belirterek ihalenin iptal edilmesini tavsiye etti.
Maliye
Bakanlığı da bunu emir kabul ederek geçen hafta ihaleyi iptal
etti.
Başbakan iptalden sonra şunları söylemişti: “Bu rakam beni tatmin
etmedi. Ben bunun üzerine bir çalışma yaptırdım. Bu ihalenin olması gereken en
üst rakam ne olabilir? Burada bunun iki katı bir rakam çıktı karşıma. Birisi
11-12 ise öbürü 8-9 civarında rakam çıktı. Peki en düşüğü ne olmalı? En düşüğü
de 7 civarında çıktı. (Arkadaşlar böyle çıktıktan sonra ben bunu verirsem vatana
ihanet ederim, halkıma ihanet ederim. Şimdi ne yapacaksınız?)
dedim.”
Buraya kadar çok güzel. Elbette devlet halkın malını satarken çok
dikkatli olmak ve kamu yararını gözetmek zorundadır. Nitekim iptal kararı,
muhtemelen ihaleyi alanları hayli üzmüştür ama kamuoyunun bundan çok mutlu ve
memnun olacağı da bir gerçek. Ancak, iki başka noktanın üzerinde durmak
gerekiyor.
Birincisi, “devlet ciddiyeti” diye bir şey vardır. İhale
açıyorsunuz, birbirinden güçlü onlarca şirket milyonlarca dolar harcayarak
ihaleye giriyor. Şeffaf bir ihalede herkes teklifini sunuyor ve kurallara uygun
olarak en yüksek fiyatı veren ihaleyi kazanıyor. Sonra siz “Beğenmedim” deyip
iptal ediyorsunuz.
Fiyat düşük kalmış olabilir. Elbette kamunun hakkı
korunacak da, “ihaleyi neden düşük seviyeden başlattınız?” diye sormazlar mı.
Başbakan en düşük 7 milyar dolar olması gerektiğini söylüyor. O hâlde ihale
neden hiç olmazsa 6.5 milyardan başlamadı?
İkincisi bana göre daha vahim.
İhaleyi düşük tutan, sonunda oluşan bedeli kabul eden ihale komisyonunun suçu
yok mu? Başbakan “ihanetten” söz ediyor. Peki bu heyet ihalenin açılış bedelini
belirlerken neden 7 milyarı görmezden geldi, neden 5.2 milyarlık teklifi yeterli
gördü?
İhale iptal edildi, peki Başbakan’a “ihanet” dedirtecek kadar
düşük miktarı kabul edenlerden hesap sorulmayacak mı?
Sanki arkeolojik kazı
yapılıyor
Yıldönümüne bir gün kala 28 Şubat soruşturmasında bir dalga
daha geldi. 28 Şubat’ta Sincan’da tankları yürüttüğü söylenen emekli orgeneral
Erdal Ceylanoğlu’nun da aralarında bulunduğu bazı emekli generaller ve bir
muvazzaf albay ifadeye çağrıldı.
Ceylanoğlu’nun durumu ilginç. Birincisi
tanklar yürüdüğü sırada izinli olduğu çoktan ortaya çıkmıştı. 28 Şubat’a katkısı
olsa bile tankların yürümesiyle ilgisinin olmadığı biliniyor. Daha önemlisi;
Başbakan Erdoğan Ceylanoğlu’nu Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirmişti. O
günkü rivayetlere göre Erdoğan’ın en güvendiği paşalardan biriydi. Ancak
Ceylanoğlu göreve getirildikten kısa bir süre sonra Jandarma Genel Komutanı
Necdet Özel’in dışındaki tüm komutanlarla birlikte istifa etmişti. Böylelikle
Özel beklemediği bir anda Genelkurmay Bakanı oluvermişti.
Eğer Ceylanoğlu
istifa etmemiş olsa büyük bir olasılıkla bugün Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda
oturuyor olacaktı.
Acaba yine soruşturmaya dâhil edilecek
miydi?
28 Şubat dalgaları çok garip ilerliyor. Çünkü 28 Şubat, başı sonu
belli, tüm sorumluları ortada, devletin ilgili kurumlarının işbirliği ve sivil
bazı unsurların katılımıyla geliştirilmiş bir operasyondu.
Yani savcılar
aslında tek hamlede tüm sorumluları ifadeye çağırıp mahkemeye sevkedebilir. Ama
nedense sanki arkeolojik kazı yapılıyormuş da her gün yeni bir belge
bulunuyormuş gibi dalga dalga tutuklamalar yapılıyor. Kimbilir belki intikamın
keyfi böyle daha iyi çıkıyordur. Buna da hukuk ve adalet deniyor.
Kandil’de kimi veya neyi
bombalıyoruz?
Bir taraftan “barış” nutukları atılıp “aman sürece
zarar vermeyin” çağrıları yapılırken, öte taraftan Silahlı Kuvvetler Kandil’de
yapılan bombalamaları duyuruyor kamuoyuna.
Gerçekten çok merak ediyorum;
böyle bir aşamada Kandil’de neresi bombalanıyor?
Açıklamalarda
bombalamalar anlatılıyor ama sonuçla ilgili bilgi yok. Etkisiz hâle getirilen
terörist var mı, terör örgütünün yuvaları imha edilmiş mi, lojistik destekler
kesilmiş mi, bunları bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, bu milletin vergileriyle
alınmış bombaların dağa taşa yağdırıldığı. Terör örgütünden de bir tepki
gelmiyor. Dünyada da bir etkisi olduğunu görmüyoruz. Peki Kandil neden
bombalanıyor o zaman?
GÜNÜN SÖZÜ
Başbakan’ın, “AB’ye çok
şey verdik, karşılığını alamadık” açıklamasını okuyunca ister istemez, “Bari
‘üye olduk’ gazıyla gündüz vakti patlattığımız havai fişeklerin parasını
alsaydık” diyoruz! (Gani Yıldız)
Yorum Gönder