Emekli Danıştay Başkanı Nuri Alan, yargıya yönelik operasyonun 2010 referandumundan sonra Anayasa Mahkemesi’nin ve HSYK’nin yapısının paralel hale gelmesi ile başladığını savunuyor. Referandumun ardından Yargıtay’a 160, Danıştay’a da 60’a yakın yeni atama yapıldı. Özellikle Danıştay’da siyasi içerikli kararlarda yeni atananların oyu geçerli olmaya başladı. Dairelerde başkanlık görev süresini dolduranların ikinci kez seçilmeleri olanağı kalmadı ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez daire başkanı olmadan bir üye Danıştay başkanı seçildi.Böylesine bir yapı varken niçin iki yargı organı birleştirilerek yeni bir statü düzenlenmek isteniyor olabilir: Nuri Alan’ın yorumu şöyle:“Şu anda Yargıtay ve Danıştay bağımsızdır ama yapılan atamalarla tarafsız değildir. Zaman içerisinde bu bağımsızlık içinde yansız, tarafsız hâkimler de gelebilir. İşte o zaman başkanlık sistemindeki yetkilerin kullanılmasına yüksek mahkemeler engel çıkarabilir. Anayasa değişikliği yapılır da başkanlık rejimi kurulursa, statü bakımından da tamamen başkanın etkili olacağı bir yüksek yargı kurulmak isteniyor.”
Alan’a, “Yani bu alanda da bir diktatorya diyebilir miyiz?” diye sorduk. “Gayet tabii” dedi:“Demokrasilerde her yetkinin sınırlanması gereği vardır. Devlet yetkisi olur, kişisel yetkiler olur, dini yetkiler olur, eğer bunları sınırlamazsanız, kötüye kullanabilirler. Kuvvetler ayrılığı ilkesi de buna göredir. İcra organına tanınmış olan sınırsız yetkiyi belli unsurlarla sınırlamaktır. Şimdi ne oluyor? Eğer siz bu sınırların tamamını kaldırırsanız, tabii ki ortaya bir diktatorya çıkar.”
Türk-İş’te Hareketlilik
Türk-İş’te işlerin iyi gitmediğine, AKP’nin arka bahçesi olunduğuna ilişkin farkındalık giderek artıyor.Örneğin aynı zamanda Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri olan Yol-İş Başkanı Ramazan Ağar’ın “İşçiler, toplum ve ülke için gerekli mücadeleyi veremediğimiz kanısındayım. Çok rahatsızım” dediğine bizzat tanık olduk.
Ağar, Türk-İş yönetiminin sırt döndüğü sola yakın sendikaların da sesini duyurabileceği bir yapının kurulmasından yana olduğunu da açıkladı bize.
Gelecek aydan başlayarak Türk-İş’in üzerindeki AKP toprağının kaldırılmasına dönük bir hareketlilik izleyeceğiz. Öyle görünüyor.
CHP’siz Belediye
Seçmenlerin CHP’liler yönetsin diye oy verdiği Yenimahalle Belediyesi’nin, CHP’den istifa eden Başkan Yardımcısı Şenol Balaban’ın gölge yönetimi altına girdiğini, Balaban’ın emekli olduktan sonra da aynı görevi sürdürdüğünü dile getirmiştik.Yenimahalle Belediyesi’nde CHP kökeninden gelmeyen bir başkan yardımcısı daha olduğunu öğrendik. Fethi Yaşar, CHP’den belediye başkanı olduktan sonra Gümüşhane’deki CHP’lilerin MHP’ye yakınlığı ile tanıdıkları Erhan Aras’ı özel kalem müdürlüğüne atadı. Fethi Yaşar’ın gelininin kardeşi olduğu bilinen Erhan Aras, bir süre sonra da başkan yardımcılığına getirildi.
Yenimahalle Belediyesi’nin personeli ve belediyenin CHP’li Belediye Meclisi üyeleri, belediyede giderek etkinliği artan Aras’ın sağ görüşlülere arka çıktığı, CHP’lileri ise dışladığından yakınıyorlar. Hatta bu konudaki yakınmalarını CHP Genel Merkezi’ne mektuplarla iletiyorlar.
Belediyedeki yakın çevresinde neredeyse bir tek CHP’li bırakmamış olan Yenimahalle Belediyesi Başkanı Fethi Yaşar’a gelince... 3 Mart’ta yapılacak CHP İlçe Kongresi öncesi desteklediği CHP ilçe başkanı ile birlikte CHP delegelerine yemek veriyor. CHP’yi önemsiyor yani!
Ankara İçin...
Ankara Kulübü Derneği, Metin Özaslan’ın başkanlığında bir grup donanımlı, birikimli Ankara sevdalısı ile birlikte dikkate değer çalışmalar yapıyor. Yakın geçmişte CHP’nin Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu’na önemli katkılar sunmuş, raporlar hazırlamış, belli bir doğrultu tutarlılığı olan teknokrat, bürokrat ve bilim insanlarından oluşan bir grup bu.
Şimdi Ankara için çalışıyorlar. Bilimsel olmakla birlikte yaşam ile iç içe araştırmalar, incelemeler hazırlıyorlar. Yeniden dirilişin, bağımsızlığın, cumhuriyetin simgesi olan Ankara’nın her alanda gerilediğini bilimsel veriler ışığında raporlara döküyorlar. Metin Özaslan ve ekibi, Ankara’nın sahipsiz kaldığı, taşralaştırıldığı, kent kimliğini yitirdiği kanısında:“Genci yaşlısı, kadını erkeği, köylüsü kentlisi her kesimden Ankaralılar olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve meslek kuruluşlarının kent yönetiminde söz sahibi olduğu, kenti ilgilendiren önemli kararların sadece bürokratlara bırakılmadığı demokratik ve katılımcı bir yönetim anlayışı için Ankaralıları kent yönetiminde söz sahibi olmaya ve birlikte hareket etmeye davet ediyoruz.”
Metin Özaslan ve arkadaşlarını yakından izlemek gerek. Çünkü, Ankara’yı kurtarmanın, yeniden diriltmenin yolunu arıyorlar.
Yorum Gönder