Amerika’da yayınlanan ünlü Time Dergisi bu başlık altında bizim Silivri’deki
Cezaevinden söz etmiş. Öylelikle İstanbul’un bir dönemler turizmi ve yoğurdu ile
ünlü olan bu şirin ilçesinde resmi adı “Adalet Bakanlığı Silivri Ceza , İnfaz
Kurumları Yerleşkesi” olan yüksek duvarlarla çevrilmiş beş hapishane binasının
dışında, içinde bir orta öğretim okulu, camisi, lojmanları ve çarşısı da bulunan
cezaevinin ünü okyanus ötesine kadar uzanmış.
Amerikan kamu oyunu, kendi
ülkelerindeki ünlü Sing Sing ve Alcatraz Hapishaneleri gibi ;azılı gangsterleri
barındıran kurumların yerine kıtalar ötesindeki İstanbul’un 105 kilometre
uzağında bulunan bir cezaevi ile ilgilendiren neden nedir?
Sorunun
yanıtını Türk kamuoyundan daha çok, AB ülkelerinin ve Stratejik müttefikimiz ABD
yurttaşlarının kolay kolay anlayamayacağı Silivri’deki zoraki misafirlerin
kişilikleri kadar; söz konusu duruşmaları başlatan senaryoyu vizyona koyanları
da ilgilendiriyor olmalıdır.
Birisi TSK nın yakın zamana kadar Genelkurmay
Başkanlığı sorumluluğunu da üstlenmiş, Kuvvet Komutanı orgeneraller ve
oramirallerden başlayarak ,ordunun hemen tüm üst rütbelerini apoletlerinde
bulunduran 30 komutanın dışında emekliye sevk edilmiş olanlar ,artık bir
zamanların “ yetmez ama evet”çilerinin bile ilgi odağı
oldular.
Aralarında Kemal Alemdaroğlu, Fatih Hilmioğlu Ergenekon yada
Balyoz şüphelisi olarak Silivri’de, Kemal Gürüz, 28 Şubatçı suçlamasıyla da ki
Sincan cezaevindeler!
Yakın günlere kadar merkez medyasında bu yeni
tutuklular sınıfına ilgi duyulmazken, son haftalarda Nagehan Alçı, Nazlı Ilıcak
, Mehmet Baransu dışındaki merkez medya yazarları da ,Cumhuriyet ,Sözcü ve YURT
gibi sorunu başından beri bir kangren olarak tanımlayan günlükler kadar olmasa
da Mustafa Balbay , Mehmet Haberal ,Tuncay Özkanın durumlarını yazılarına yada
tv haberlerine taşıyorlar.
Dahası” Musanın Çocukları “adını taşıyan
bir kitabı ile Başbakana ağır eleştirilerde bulunduğu için Silivri’ye tıkılan
ve yedi yıla yaklaşan bir süreden bu yana orada güneşe toprağa ve yeşile hasret
kalan Ergun Poyraz ,Ceza Yasamızın öngördüğü hakaret suçlaması ile değil;
Ergenekon terör örgütünün kurucusu olarak orada tutuluyor.
İşin ilginç
yanı Poyraz’ın yargılanıp yargılanmadığı da tam aydınlığa kavuşmuş değil. Zira
kendisini duruşma salonunda görmek, dahası niçin basın davalarına bakan bir
Asliye Ceza Mahkemesinde değil de Özel Yetkili bir terör suçları yargılamasının
sanıkları arasında görmenin mantığını çözmek olası değil.
Olsa olsa
“İlahlar Böyle İstiyorlar” demekten başka!
Böyle bir traji komik olayın
failinin de sakinleri arasında bulunan Silivri yargılanmalarında olup bitenleri
izlemek amacıyla dün yine binli aşkın yurttaş Mahkeme
yolundaydılar.
Kalabalıkların 105 kilometrelik bir yolculuğu göze alar ak
esas hakkında mütalaasını okuması beklenilen Savcıların neler söyleyeceği merakı
ile oluşturduğu taşıt konvoylarını önlemek amacıyla jandarma güçlerinin aldığı
önlemler tartışmalara yol açmıştı.
Yurttaşlar aleni bir duruşmayı izlemek
amacıyla katlandıkları zahmet yetmiyormuş gibi, kurulan barikatlar nedeniyle de
tartışmak zorunda kalmışlardı..
Sadece basın mensupları ile avukatlardan
oluşan sınırlı sayıda izleyicinin 350 kişi kapasiteli duruşma salonuna alınması
önlemleri ister istemez bina dışına taşmıştı.
Bariyerlerle engellemek
yetmezmiş gibi ,jandarma kuvvetleri tazyikli su sıkarak kalabalıkları caydırmaya
yönelmişlerdi.
67 si tutuklu 275 sanığın dört yıldır yargılandığı 276 cı
duruşmada Savcı,şüpheli Veli Küçük’ün avukatının o sırada salonda hazır bulunan
Genelkurmay eski Başkanlarından emekli orgeneral Işık Koşaner , Deniz
Kuvvetleri eski Komutanlarından emekli oramiral Metin Ataç,Aydoğan Babaoğlu ve
Atilla Işık’ın dinlenmeleri taleplerinin reddini istemiş.
Demekki Sayın
Savcı, bu davayı başlatan Haham bozuntusu Tuncay Güney’in bir hafta önce SKY
Türk Televizyonunda Hilmi Hacaloğluna Kanada’dan bağlanarak“Ergenekon başarılı
bir projeydi. Misyonunu tamamladı” sözüne canı yürekten inanmış
olmalıdır.
Haham Tuncay’ın bu açıklaması, bana yıllar önce TRT Televizyonunda
izleyenleri hem meraklandıran ,hem de düşündüren ünlü Amerikan yapımı “Görevimiz
Tehlike” dizisini çağrıştırıyor.
Silahlı Kuvvetlerimizde oluşan ve
Erdoğan’ın bile geçte olsa dikkatini çeken erozyon, Pensilvanya’nın arzuladığı
misyonun hedefine ulaştığını göstermiyor mu?
Yorum Gönder