Yapılanlara terörist bile isyan ediyor: Yahu insan biraz utanır
PKK saflarında tam 18 yıl kaldı. Örgütün bugün lider kadrosunu ve onların yeteneklerini en iyi bilen isimlerden birisi Şemdin Sakık. PKK’nın başı Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmeleri hayretle izliyor ve olanlara isyan ediyor.
PKK içinde “Parmaksız Zeki”, “Şemo” kod adlarıyla da bilinen Şemdin Sakık, bu görüşmeleri ve muhtemel sonuçları hakkındaki görüşleri hayli ilginç. O mektubu okuyoruz.
Açıkçası atıp tutuyorlar
Kürtler kültürel ve siyasal haklarına önemli oranda ulaştılar. Dahası, Öcalan’ın ‘Kürt hakları’ diye bir derdi de yok. Öyleyse konuşulan konu şiddetin sona erdirilmesi, daha doğrusu silahların bıraktırılması konusudur. . ‘Önce Türkiye'deki silahlı grupla silahlarını bırakarak yurt dışına çekilecekler ve ondan sonra da bir yerde örgütle masaya oturulacak ve silahların bırakılması müzakere edilecek’ deniliyor. Açıkçası atıp tutuyorlar. Yöneticileri İskandinav ülkelerine gönderiyoruz. Silahlı militanları Irak'a yerleştiriyoruz. Yahu o topraklar babamızın çiftliği mi? Bu ülkelerin otoritelerine sorduk mu, onlardan izin aldık mı? Yok. Demek ki bu yaklaşım halkın gözünü boyama ve sorunu biraz uzaklaştırmaktan başka bir şey değildir. Zerre kadar çözümleyici bir etkisi olmayacaktır.
Ortada barış da, çözüm süreci de yok
Bütün tecrübeme dayanarak söylemeliyim ki, ortada ne barış süreci ne çözüm süreci vardır. Galiba iki taraf da bir oyun içindedir. Devlet sorunu ötelemeye çalışırken, İmralı ise tartışmayı başlatarak maddi manevi bazı kazançlar elde etmenin ve bu arada denetimini kaybettiği örgütünü toparlamak için bir imkan yaratmanın peşindedir. Bence süreç Öcalan açısından başarılı gelişiyor. Öcalan şu an ikinci başbakan gibi görünüyor.
Gerçek şu ki Öcalan ne yaptığını iyi biliyor, ama galiba görüşmeleri sürdürenler Türkiye'deki militanların silahlarını bırakarak Irak'a gitmelerinin ne anlama geldiğini ve önümüzdeki yıllarda ne sonuçlara yol açabileceğini kestiremiyorlar, çünkü PKK tarihini bile incelemiş değiller... Yada örgütün yazılı tarihini okuyarak hareket ediyorlar.
Artık Öcalan’ı kimse tutamaz
Geçmişte yaşadıklarımıza bakarsak, Öcalan’ın ‘silahlı güçleri yurtdışına çekme’ önerisinin ne anlama geldiğini ve önümüzdeki birkaç yılda nasıl bir askeri güce dönüşebileceğini rahatlıkla tahmin edebiliriz. Ama hükümetimizin bu gerçeği görmemesine anlam vermiyorum, beli ki orduya danışmamışlar, beli ki birileri tarafından ciddi biçimde yanıltılmışlar, beli ki Öcalan onları yine çok kötü bir tuzağa düşürmüş.
Hükümet gerçekten de örgüte silah bıraktırmak istiyorsa şu anda Türkiye'de bulunan militanları dağdan indirmek için adım atmalı, onları silahlarıyla birlikte teslim almalıdır. Onları yurt dışına değil evlerine göndermelidir. Örgütü silahsızlandırmanın başka da bir yolu yoktur. Ama beli ki Kürt Açılımı denilen şeyde de görüldüğü gibi iş bitirmeyi değil, havanda su dövmeyi benimsiyorlar. Şayet bu tutumlarını sürdürürlerse bu sefer çok kötü kaybedebilirler; bir yandan ikinci Başbakan muamelesi gören Öcalan, diğer yandan onun sözünü dinleyen askeri bir güç. İşte o zaman Öcalan’ı kimse tutamaz.
Onlara sunulmuş bir armağan
Kendi ülkesindeki, teslim olmaya çok yatkın olan militanları teslim alamayanlar, onları bir başka ülkeden, hem de istihbarat örgütünün kucağından çekip alamazlar. Bilinmelidir ki Irak'a giden her militan Barzani'ye, Maliki'ye, İran'a ve Suriye'ye sunulmuş bir armağandır. Hiç kuşkuları olmasın ki bu militanlar bir biçimde Türk Devleti'nin karşısına öyle ya da böyle çıkarılacaklardır.
Silahın toprağa gömülmesinden söz ediyorlar, yahu silahlarınız gömün dediğiniz adamların kedileri zaten birer silaha, hem de en korkunç silaha dönüşmüşlerdir, örgütü silahsızlandırmak demek bu ölüm makinelerine dönüşen insanları ıslah etmek demektir. Yoksa onların elindeki demir parçasını almak değildir.
Tanrı tanımazlığını çok iyi bildiğimiz ve bu konuyu her konuşmasında çekinmeden dile getiren birini bir çırpıda iyi bir dindar ilan ettiler. Bir çırpıda okul birincisi yaptılar. En az 50 yardımcısının infazına karar veren bir zalimi ve aynı zamanda Türkiye'de ‘bebek katilini’ iyi bir insan konumuna çıkardılar. Yahu insan biraz utanır, en azından dün ne söylediğine bakarak konuşur... Hayret, sosyoloji, psikoloji, askerlik, savaş, felsefe denilen bilimler bile bir çırpıda bir tarafa atılabiliyor.”
Şemdin Sakık, “çözüm süreci” denilen bu tartışmalara, “büyük yalan süreci” diyor dış destek ve onay alınmadan Türkiye ne yaparsa yapsın örgütü teslim alamayacağını, ama kendi öz çabasıyla bu örgütü marjinalleştirebileceğini ekliyor.
Yorum Gönder