Rektör Fatih Hilmioğlu’nun, Atatürkçü olmasının dışında hiçbir suçu
olduğuna inanmıyorum. Ayrıca katlanılması çok güç bir evlat acısı ile sarsılmış,
şu anda da bir tür ölüm döşeğinde habis hastalıklarla savaşmaktadır. Bu durumda
hangi vicdan, hangi insanlık onu cezaevi koşullarında
tutabiliyor?
Fatih Hilmioğlu, 2000-2008 yılları arasında iki dönem İnönü
Üniversitesi rektörlüğü yapmıştır. Ülkeye, ulusa hizmetlerinin doğru anlaşılması
için, kendisinden önceki dönemde İnönü Üniversitesi’nin durumunu incelemek
gerekir.
“Şeyhin Fakültesi” diye YÖK’e sunulan rapora göre durum
şöyledir: “1992 yılında kurulan Darende İlahiyat Fakültesi’nin
Nakşibendi tarikatı tarafından kurulduğu ve bu kurumun tamamen tarikat
egemenliğinde olduğu ortaya çıktı. YÖK Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan
‘çok gizli’ bir raporla, konu YÖK Genel Kurulu’na ve
Başbakanlık’a iletildi.” Gazete haberine göre Darende İlahiyat
Fakültesi’nde görevli altı öğretim elemanı, İnönü Üniversitesi Rektörü’nü şu
gerekçe ile YÖK’e şikâyet ediyorlar: “Rektör, Seyid Osman
Hulusi Efendi önderliğindeki tarikatla irtibat kurmamızı emretmiştir.
Kendisi, bu tarikatın dergâhına uğramadan fakülteye gelmemiştir. Okulumuzu bu
dergâhın uzantısı olarak lanse etmiştir. Üniversitemiz, mevcut rektörü
tarafından sistemli bir şekilde tarikat ve dini cemaatlere yönelik bir
kadrolaşma hareketi başlatmış ve çağdaş bir fakülte görünümünden hızla
uzaklaştırılmıştır.” Haber şöyle devam ediyor: “Öğretim
elemanları, fakültenin 5 Kasım 1993 tarihindeki açılışının, RP’li bürokrat ve
siyasetçilerin kitlesel katılımıyla RP’nin gövde gösterisine dönüştürüldüğünü
anımsattılar(1).”
Türban yasağı bahane
Ahmet Taner Kışlalı, 1997 yılında İnönü Üniversitesi’ni şöyle
betimlemiştir: “Tıp Fakültesi öğretim üye ve yardımcılarının yüzde
70’inin eşleri türbanlı, erkek eli sıkmıyorlar. Kendileri ise gümüş yüzük
takıyorlar. Yüzün üzerinde öğretim görevlisi Malatya’yı terk etmiş, umutsuz.
Başörtülü hemşireler, başörtülü görevliler, meslek yüksekokullarında başörtülü
öğretmenler… Sanki Malatya bir başka ülke… Ankara’daki, İstanbul’daki Cumhuriyet
kanunları sanki buralarda geçerli değil(2).” 7 Mayıs
1999’da cuma namazı çıkışında İnönü Üniversitesi’ndeki türban yasağı bahane
edilerek Malatya’da devlete karşı girişilen ayaklanmada, Kışlalı’nın işaret
ettiği bu üniversitedeki şeriatçı kadrolaşmanın hiç mi etkisi olmadı?
2000
yılında Fatih Hilmioğlu’nun rektör atanmasıyla İnönü Üniversitesi çok önemli
atılımlara imza atmıştır. “Tüm amacımız
üniversitemizi anayasanın emrettiği ilkeler çerçevesinde üst düzey, saygın bir
yükseköğretim kurumu haline getirmek, çağdaş, Cumhuriyetçi ve Atatürkçü bir
gençlik yetiştirmektir(3).” Hilmioğlu, üniversitesinin
çağdaşlaşmasına imza atmış bir yurtsever akademisyen ve doktordur. 2000-2008
döneminde öğretim üye sayısı (Prof. 43’ten 78’e, -artış oranı yüzde 81-, Doç.
61’den 119’a -artış oranı yüzde 95-) yükselmiştir. Eczacılık, güzel sanatlar
fakülteleriyle, konservatuvar, yabancı dil hazırlık okulu kuruldu. Rektörlük
yönetim binası (2001, 2 bin 500 m2), mühendislik fakültesi binası (2006, 25 bin
m2), yabancı dil hazırlık okulu (2007, 6 bin 500 m2), eğitim fakültesi (2002, 11
bin m2), eğitim fakültesi akıllı sınıf (2007), kütüphane (2003, 7 bin m2),
bilimsel araştırma merkezi (2004, 3200 m2), çağdaş teknoloji donanımlı 700
kişilik olağanüstü işlevsel bir kongre kültür merkezi (2003, 7 bin 500 m2),
kente 25 kilometre uzak olduğundan 208 adet personel lojmanı, konuk evi ve
sosyal tesisler, kız ve erkek öğrenci yurtları, açık kapalı spor alanları,
birçok meslek yüksekokulu vb. öz olarak çağdaş bir üniversitede olan her şey,
fazlasıyla İnönü Üniversitesi de bulunmaktadır. Bu mu suçu Fatih Hoca’nın? Dağ
başında çağdaş bir üniversite kurmak ne zamandan beri suç oldu?
Turgut Özal
Tıp Merkezi’nde bu dönemde yatak sayısı 630’dan 964’e, yoğun bakım için 50’den
120’ye, ameliyathane 10’dan 20’ye, poliklinik sayısı 154 binden 414 bine,
yataklı hasta sayısı 20 binden 44 bine, ameliyat sayısı 8 bin 800’den 27 bine
yükselmiştir. 150 dolayında karaciğer, dört böbrek nakilleri ile 100’den fazla
kornea nakli yapılmış, 2008 yılı itibarıyla canlı verici karaciğer naklinde tıp
merkezi Avrupa’da birinci, dünyada ikinci sırada idi.
Türkiye birincisi
İnönü Üniversitesi 2004 öğretim yılında
öğretim üyesi başına düşen uluslararası bilimsel yayın sıralamasında 77
üniversite içinde 21., 53 devlet üniversitesi arasında 16. sırada
bulunuyordu. 2006 yılında 78 üniversite içinde 8., devlet üniversiteleri
arasında ODTÜ’den sonra 2. sıraya yükselmiştir. Fatih Hoca ayrılmadan önce İnönü
Üniversitesi bu sıralamada Türkiye birincisi olmuş, onu 2. sırada Başkent, 3.
sırada da Koç üniversiteleri izlemiştir. Helyum kullanılarak yapılan katı hal
fiziği ölçümleri için gerekli olan cihaz 2004 yılında Türkiye’de yalnız İnönü
Üniversitesi merkez laboratuvarında bulunuyordu.haberguncel.blogspot.com
Bu başarıların altında imzası bulunan Rektör Fatih
Hilmioğlu’nun, Atatürkçü olmasının dışında hiçbir suçu olduğuna inanmıyorum.
Ayrıca katlanılması çok güç bir evlat acısı ile sarsılmış, şu anda da bir tür
ölüm döşeğinde habis hastalıklarla savaşmaktadır. Bu durumda hangi vicdan, hangi
insanlık onu cezaevi koşullarında tutabiliyor? Emekli bir öğretim üyesi olarak
Fatih Hoca’ya özgürlük diyorum, çığlığımı duyan
varsa!
1- Cumhuriyet,
29.02.1997.
2- Cumhuriyet, “Malatya’yı Kurtarın” 31.10.1997.
3- İnönü
Üniversitesi Senatosu’nun 20.04.2003 tarihli kararı.
Prof. Dr. Mahmut ÂDEM
Yorum Gönder