18 Şubat Dilekçesi - Mustafa Balbay

12 Şubat Salı günü saat 16.30 sıralarıydı. Cezaevi görevlisi, Size hemen bir karar tebliğ etmem gerekiyordedi, durdurdu. Yasal olarak haftada bir gün 45 dakika halı sahada spora çıkma hakkımız var.
Bizim koğuşun hakkı salı günleri 16.00-16.45 arası. Öteki günlerde 5 adıma 14 adımlık havalandırma boşluğunda spor yaptıktan sonra, salı günü halı sahada koşmanın tadı ODTÜ ormanında koşmak gibi bir şey.
Tam koşuya kendimi kaptırmışken durduran görevliye, Hayırdır, nedir bu kadar acil olandiye sormaya kalmadan kâğıdı görünce anladım. Aylık olağan tutukluluk inceleme kararının olağan sonucu. 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararını 8 Şubat’ta oybirliği ile almış, bize de 12 Şubat’ta bildiriliyor.
***
Mahkeme bütün sanıklar için tutukluluğa devam kararı verirken geçen temmuz ayında çıkan 3. yargı paketinin getirdiği hiçbir yeni uygulamaya uymadığını, uymayacağını bir kez daha ilan etmiş.
Güya yürürlükteki yasalara göre bir sanık için tutukluluğa devam kararı verilecekse bunun tek tek gerekçelerinin açıklanması şart. Toplu halde karar verilemez.
Mahkeme, 27 Temmuz 2012’de sanıklar için tek tek açıklanan gerekçelerin geçerliliğini koruduğunu, bunlarda bir değişiklik olmadığını söylüyor. Oysa 27 Temmuz’daki kararda da tek tek gerekçeler açıklanmamıştı. Basmakalıp bir metin her sanık için tekrarlanıp sözüm ona sayfalar dolusu karar yazılmıştı. Örneğin hiç bilgisayarı olmamış sanıklar için bile dijital verilertutukluluğa devamın nedeni olarak yazılmıştı. Bir de halen 2 sanığın yurtdışında olmasına dikkat çekilerek, öteki sanıklar da kaçabilirsaptaması yer almıştı.
Rastlantıya bakın ki, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı, 4. yargı paketinin ne tür yenilikler getireceğine ilişkin açıklamaların yapıldığı günlere denk geldi. Adalet Bakanlığı yetkililerinin verdiği bilgilere göre 4. pakette hukuk dışı delillerin dosyalara konmaması, özel telefon görüşmelerinin daha soruşturma aşamasında ayıklanarak kapsam dışı bırakılması öngörülüyordu.
Hukukun en temel ilkelerinin allanıp pullanarak büyük bir yenilikmiş gibi sunulmasına mı yanarsınız, başta Ergenekon olmak üzere pek çok davada böylesi verilerin iddianamelerin temeli olarak kullanılmasına mı?
Yasaların, uygulanacaklarve uygulanmayacaklardiye ikiye ayrıldığı, özel yetkili mahkemelerin kendi usullerini kendilerinin oluşturduğu, hukuk-vicdan bağlantısının tümüyle koptuğu karanlık bir dönemden geçiyoruz. Öyle ki, yürürlükteki ceza yasasının mimarlarından Prof. Adem Sözüer bile uygulamaya bakıp, Hukuk zehirlendidiyor.
***
Karanlık diyoruz ama umutsuz bir dönem demiyoruz.
Güven, bir kullanımlıktır. Onu kötüye kullanırsanız yenisi yoktur. Bunun en somut laboratuvarı adalettir. Adalete güven zedelendi mi, tekrar yerine koymak çok zordur.
Burada belirleyici olan başlıca güç de halkın vicdanıdır. Halkın sorgulamaya başladığı bir dava çökmüş demektir. 13 Aralık’ta soğuk bir kışı günü, hafta ortasında, Silivri kırsal alanındaki cezaevi duruşma salonunun önüne gelen 100 bin kişi, şu dilekçeyi bırakıp gitmiştir:
Burada adil yargılama yapılmıyor. Artık hukuki bir karar beklenemez. Tek çare, mahkeme heyetinin çekilerek kendisini kurtarmasıdır.
18 Şubat’ta yeniden böyle bir dilekçenin verilmesini bekliyoruz.
Gelinen noktada hukuku halkla birlikte aramak en sağlıklı çıkış yoludur.
13 Aralık dilekçesini mahkeme işleme koymadı ama tarih mahkemesi onu kayda geçirdi
18 Şubat dilekçesi de hazır.
Bir imza da siz atmaz mısınız?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget