Şehit düşenin nöbetini bir başkası üstlendi, kimse gözünü budaktan esirgemedi. Herkes elinden geldiği kadar özveride bulundu. Kahramanca direndi.
Şehitlerimizi ise en görkemli törenlerle toprağa verdik...
Sel olup, on binlerce kişi cenazelerine aktık...
Ancak önceki gün elime ulaşan bir belgeyle neye uğradığımı şaşırdım:
Çünkü bazı makam-mevki sahiplerinin (!) şehit cenazesine giderken harcadıkları üç kuruşu bile ceplerinden ödemediğini; temsil ettikleri kurumlardan “harcırah” aldığını gördüm!
117 lira için!
Aşağıdaki belgeye iyi bakın: Üç milyon üyesi bulunan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Başkanı Bendevi Palandöken, 2007 yılının ekim ayında Hakkâri’nin Dağlıca kırsalında teröristlerle girdiği çatışmada şehit düşen Vedat Kutlucan’ın, Kırıkkale’nin Keskin ilçesindeki cenaze namazına katılmak istemiş...
Oturmuş, TESK’in muhasebesine bir talimat yazmış, yazdığı talimatı da “Başkan” sıfatıyla kendisi onaylamış...
Ve Başkan bey, “şehit cenazesine katıldığı için” kurumundan 117 lira “harcırah” almaya tenezzül etmiş!
İhtiyacı mı var?
Bendevi Palandöken, 1984 yılından bu yana Ankara Bakkallar ve Bayiler Derneği’nin Başkanlığı’nı yapıyor...
2007 yılından bu yana da Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı...
Avrupa Akdeniz Esnaf Sanatkârlar İşletmeleri ve KOBİ Birliğinin (EUROMED) Başkanvekili... Avrupa Birliği Türkiye Karma İstişare Komitesi Üyesi... Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu Üyesi...
Yani Allah’a şükür hâli vakti yerinde olan, gemisini her koşulda yüzdürmeyi başaran bir vatandaşımız...
Bu 117 liraya ihtiyacı mı var? Elbette hayır!
Ama başlıkta dedim ya:
Kimimiz bu vatan şehit için olurken demek ki kimimiz de onların cenazelerine gitmek için bile özveride bulunamıyor, temsil ettiği kurumdan “harcırah” alıyor...
Bu “harcırah”ın yasal olduğu konusunda hiçbir kuşkum yok. Ama... Her şey de “yasaldır” diye yapılmaz ki be kardeşim!
Kimseden çekinmesen de tabutta yatan aslan gibi şehitten de mi utanmazsın?
GÜNÜN SORUSU
Sorum bakanlıklar ve devlet daireleri başta olmak üzere tüm kurumların yurtsever muhasebecilerine:
Siz de yöneticilerinize, şehit cenazelerine katılmaları için kurum kasasından ödeme yaptınız mı?
Üsteğmen direniyor!
Pazar günü yayınlanan “PKK’nın Yapamadığını Devlet Yapıyor” başlıklı yazımda, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ergenekon sanığı Emekli Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk’ün başına gelenleri anlatmıştım.
13 Ekim 1994’te, Silopi kırsalında yapılan bir operasyonda kolunu, bacağını, gözünü kaybedip, malulen emekli olmuştu. Ancak yılmamış, hukuk fakültesini bitirerek avukatlık yapmaya başlamıştı. Silah arkadaşı Levent Göktaş’ın avukatlığını üstlendikten sonra da tutuklanıp cezaevine konulmuştu.
İşte bu kahraman asker, uyku apnesi denilen hastalığa yakalanmıştı. Nefes alamaz, uyuyamaz, yürüyemez hâle gelmiş; ancak uyku apnesi testinin yapıldığı tek devlet hastanesi Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nden kendisine önümüzdeki eylül ayı için randevu verilmişti!
Oysa bu öyle bir hastalıktı ki; Serdar Üsteğmen uykusunda solunumu durduğu için her an kalp krizi geçirebilirdi.
Cezaevi yönetiminin başka bir hastane araması için kendisine izin vermemesi, en temel insan haklarından olan “tedavi olma hakkı”nı engellemek anlamına geliyordu.
Günlerdir Adalet Bakanlığı yetkilileri arayıp bilgi veriyor. Yazım üzerine Bakan Bey, İstanbul İl Sağlık Müdürü’nü arayıp hemen talimat vermiş... Ve sonuçta Serdar Öztürk dün akşam gerekli testin yapılabileceği bir hastaneye götürülmek istenmiş...
Ancak Emekli Üsteğmen, “Benden daha acil durumda olan Fatih Hilmioğlu tahliye edilinceye kadar hiçbir tedaviyi kabul etmiyorum” diyerek direnme kararı almış...
Yapma komutan...
Elbette Hilmioğlu tahliye edilmeli ama sen de kendini ve bizi sağlığınla cezalandırma!
Yorum Gönder