Onu tanıyan herkes ve silah arkadaşları için "Yörük Ali Paşa"ydı. Artık Silivri’nin "Pala bıyıklı Yörük Ali Dayı"sı. Tam adıyla emekli Tuğgeneral Ali Aydın.
Başta rahmetli Uğur Mumcu, bir yığın aydınımızla "sakıncalı piyade"yi öğrendik. Artık bir de "sakıncalı general"imiz
var; çünkü her darbe döneminde ilk darbe yiyenlerden biri oydu. 12
Eylül ve 28 Şubat’ta silah arkadaşlarının gazabına uğradı. Bugün ise
kendini "sivil yönetim" sayanlarca, tamı tamına 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Her dönemin "sakıncalısı" olarak elbette bir karşılaştırma yapmış; "12
Eylül’de ülkücülükten sakıncalıydım; sorgulandım, işkence gördüm.
Yargılandım, aklandım; çünkü o dönemde hukuk vardı, hakimler, savcılar
vardı. Darbe döneminde bile hukuk işliyordu. Şimdiki dönem ileri
demokrasi, adalet ve kalkınma, darbelerden ve darbecilerden hesap sorma
zamanı. Ama kimlerin tutuklanacağı önceden belli, mahkemeler formalite." diyor.
Ki nitekim Nisan 2009’da, daha Balyoz’un adı ortada yokken, Kayseri Jandarma Bölge Komutanı'yken bir Emniyet Müdürü yüzüne: "Ali Paşam, İstanbul Emniyeti’ndeki arkadaşlar sizin de tutuklanacağınızı söylediler, haberiniz olsun." demiş.
- Bey Bacı Üzerinden Mesaj -
Ali Paşa’nın, "Garip Fakir Gardaşın Pala Bıyıklı Yörük Ali Dayı" imzasıyla, Silivri 5 nolu cezaevi C-3 koğuşundan gönderdiği el yazısı mektup tam 10 sayfa. Mecburen özetleyeceğim.
Ancak
en önce -övünme, kendime pay çıkarma değil- tamamen bir yerlere,
birilerine mesaj verdiği inancıyla mektubun girişindeki hitabı
dikkatlerinize sunmak istiyorum. Şöyle başlıyor:
"Bundan
sonra size, kendisini erkek, herif sayan birçok zevata yüreğinle,
çilenle ders verip örnek olduğunuz için 'Bey Bacı' diye hitap
edeceğim..."
Hemen peşinden Nihal Adsız’ın 1944’teki milliyetçilik olaylarından sonra yazdığı "Selâm" şiirindeki şu dizelerle sesleniyor:
"Ey
ekmeği alınanlar selâm sizlere, / Ey rütbesi çalınanlar selâm sizlere, /
Selâm size üstünüzde tüm bakışlar, / Gün gelir elbet tarih sizi
alkışlar"
Sonra hayatını, yaşadıklarını ve bugünkü durumunu anlatıyor uzun uzun. Söz pos bıyıklı Yörük Ali Dayı’nın:
"Necip
Türk Milleti’nin bizlere lâyık gördüğü onur timsali rütbelerimiz
komplocular, iftiracılar ve özel görevlendirilmiş mahkemeler tarafından
ellerimizden alındı. 6 Eylül 2012 gününden beri yakından tanıdığın
Silivri 5 No’lu esir toplama kampı C-3 koğuşunda çile doldurmaya devam
ediyoruz. Vicdanımız, gönlümüz müsterih; çünkü mağdur edildik, mazlumuz
ve masumuz. Fakat suçsuzluğun verdiği rahatlık nedeniyle güçlüyüz.
Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış. Bu sahtekâr iftiracılar mutlaka
ortaya çıkacak ve adalet, özellikle ilâhi adalet tecelli edecek. Bundan
adımın Ali, Allah (cc)’ın bir olduğu kadar eminim.
- Çoban Ali -
Sizinle zaman tünelinde bir yolculuk yapalım. 'Daha
deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum. Bu dağların eskiden aşinasıdır
soyum. Nasıl yaşadığını, ne içip yediğini, kuzular bize söyler yılların
geçtiğini'. İşte fakir Yörük Ali,
Torosların garip çocuğu. Karakoyunlu Yörükleri'nin Müsürler obasıdan.
Her cephede savaşmış, en son olarak 1922 yılında Adana-Çukurova’da
Fransızlara karşı milis harbi yapmış, Müsüroğlu Deli Ahmet’in oğlu Müsür
Veli’nin ve eşi Ümmü Ana'nın 44 yaşında, 1956 yılının mayıs sonu
Haziran ayı başında koyun sağım vakti son çocuk olarak Kayseri-Yahyalı
ilçesi Geleri yaylasında dünyaya getirdiği Ali gardaşın hayat
basamaklarını nasıl tırmandı, ne çileler çekti, ne sevinçler yaşadı; ana
hatları ile izaha çalışacağım. Biz Yörükler kışın Çukurova’ya iner,
baharla birlikte Toroslara yaylaya çıkar, koyun besler, develerle göçer,
kıl çadırlarda oturur, yerleşik hayatı olmayan Türkmen boylarıyız.
1964’te yerleşik hayata geçmeye karar verip Kayseri Yahyalı Sazak
Köyü’ne yerleştik. En küçük oğul Ali’yi okula yazdırdılar. Nüfus
cüzdanımız yok. Babam nüfus cüzdanı aldı. Doğum tarihim 1958 yazıldı.
Kaderin
cilvesi, 1969’da köyde akrabalarımız birisini vurdu. Arazilerimizi yok
parasına satıp köyü terketmemiz gerekti; çünkü Yörüklerde de Kürtler
gibi kan davası vardır. 23 Nisan 1969’da 5 yıl ikâmet ettiğimiz Sazak
Köyü’nden kaçtık. 23 Nisan Bayramı’nda okumam gereken, yukarıda yazdığım
Bingöl Çobanları şiirini okuyamadan ayrıldık. Rahmetli anamla, 5 yıl
beni okutan Kadir Öğretmen'ime vedaya gittik. Kadir Öğretmen anama çok
saygı duyardı, 'Ümmü Bacı Ali’yi çoban edersen ahirette bile elim yakanda olacak.' dedi. Anamın en küçük çocuğuyum. Akıllı pehlivan olsun diye 7 yaşına kadar emzirmiş.
- Lastikten Kunduraya -
Adana’ya
döndük. İlk defa Yörük çadırından büyük şehre gelmiş, cizlavet lastiği
çıkarıp kundura giymiştim. Şehir gözümde çok büyüyordu. Lakin anama
Kadir öğretmenime mahçup olmayacaktım. Ortaokulu birinci sınıfta, 1700
mevcutlu okulda okul ikincisi oldum... Van Sağlık Koleji’nde 1972’de 1.5
ay yatılı okudum, sevmedim ve bıraktım. 1 yıla yakın Adana’da ve
yaylada çobanlık yaptım. Ama okumaya kararlıydım. Lise okuyup doktor,
mühendis, hakim, savcı olmak istiyordum. 1973’te yeni öğretime açılan
Adana Borsa Lisesi'ne başladım. Aynı yıl ülkücü hareketle de tanışmış
oldum. Hocalarımız ve ülkücü ağabeylerimiz, 'Mülkiye, Tıbbiye ve Harbiyeyi'
bize hedef gösteriyorlardı. Lisenin fen kolundan direkt mezun olup
Harbiye’ye müracaat ettim. Üniversite sınavına da girdim. Harbiye'yi de
üniversiteyi de kazandım. Lakin büyüklerimiz Harbiye'yi tercih etmemi
istediler. Peygamber Ocağı orduya 1976 yılında katılmış oldum..
- İşkenceden Çıktı “Sakıncalı” Olarak Yüksekova’ya Gitti -
1980 yılı 30 Ağustos’unda jandarma subayı olarak mezun oldum, 12 gün sonra 12 Eylül 1980 müdahalesi oldu. 'Ülkenin hayrına olur'
derken ülkücü ve sol gruplar toplanmaya başladı. 1984 Mayıs’ında
Hakkari-Yüksekova ilçe Jandarma Komutanlığı'na atandığım sırada görev
yaptığım Çanakkale 116’ıncı J.Er Eğitim Alayı'ndan meşhur MHP ve ülkücü
hareket davasından üsteğmen rütbesinde gözaltına alındım. 1.5 aya yakın
Ankara Etimesgut Özel Tabur'da gözü bağlı maddi ve manevi işkenceye tabi
tutuldum. Tam ordudan atılıp tutuklanmayı beklerken sıkıyönetim Askeri
Mahkemesi kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Tekrar mesleğe
çağırdılar ve Yüksekova İlçe J. Komutanlığı'na gönderdiler. 9 Ağustos
1984’de göreve başladım, 15 Ağustos’ta Şemdinli’yi bastı PKK’lı
kardeşlerimiz!.. Şemdinli’ye Yüksekova’dan 2 saat sonra olaya müdahale
eden ilk subayım. Ama gözaltı nedeniyle beni 'sakıncalı personel'
kategorisine aldılar. Kurmaylık sınavlarına giremedim. 1989’da sakıncalı
kategorim kalktı, 1990’da kurmaylık sınavını kazandım. 1992’de kurmay
yüzbaşı olarak J. Gn. K.lığı terör olayları subaylığına atandım. 1996’da
Şırnak Beytüşşebap J. Komd. Alayı'na tayin oldum. 1997 K. Irak
harekâtına katılarak üstün cesaret ve feragat şeref rozeti aldım. Aynı
yıl Zonguldak Tugay Kurmay Başkanlığı'na atanıp yarbay oldum. 1998
yılında Azerbaycan Ordusu'nun yeniden yapılandırılması kapsamında
Azerbaycan Silahlı Kuvveteri'nde görevlendirildim. Azerbaycan Dahili
Koşunlar K.lığı Eğitim Merkezi'nin kurucu komutanıydım. Yüce devletim
örtülü ödenekten 1.5 milyon dolar para verdi, ama bir sentini lüzumsuz
harcamadık.
- 28 Şubat; O Bir İrticacı -
Bu
arada oğlum Oğuzhan Anadolu Lisesi'nde okuyordu. Zonguldak’ta malum
cemaatin dershanesine gidiyor; ben de oruç tutuyorum, Cuma’ya gidiyorum
diye irticacı ilan edildim. Fakat 28 Şubat sürecinde tugay komutanım
merhum paşa bana sahip çıkıp gerçeği anlattı ve irticacılıktan kurtulmuş
oldum. O zaman bana 'irticacı' diyen meslektaşlarım, şimdi de malum komplocu iftira çetelerine beni 'darbeci, milliyetçi, ulusalcı' diye ispiyon ediyor.
- DHKP-C’nin Ölüm Listesine Giriş -
2000
yılında Ankara J. Gn. K.lığı Asayiş Daire Başkanı oldum. 20 cezaevine
aynı anda operasyon yapıldı, basın açıklamasını bana yaptırdılar. Tüm
Türk ve dünya televizyonları canlı yayında verdi. O ekipte Sadettin
Tantan İçişleri Bakanı, H. Sami Türk Adalet Bakanı Ali Fuat Ertosun
Cezaevleri Genel Müdürü, Ali Aydın J. Gn. K.lığı Asayiş Daire Başkanı.
TİKKO ve DHKP-C terör örgütlerinin öldürülecekler listesine girdik. Özel
koruma statüsüne aldılar. Ama şimdi darbeci, terörist hüküm özlüyüz.
Kader!..
2005’te 18 kurmay albay
arasından ilk üçe girerek general oldum. Hiçbir ekibin adamı değilim.
Ne asilzade ne ağa çocuğu ne de siyasetçi yakınıyım. Kuzu çobanlığından,
yörük çadırından alıp devletim beni okuttu. Subay, kurmay subay ve
general yaptı. Özel konutlarda oturttu. Bununla onur duydum. 7 yıl
generallik yaptım. 3 yerde Balıkesir-Şırnak-Bingöl İl Jandarma K.lığı,
General olarak Bilecik’te Tugay, Kayseri ve Kastamonu’da J. Bölge K.lığı
yaptım. Görevimizi ibadet vecdi ile yerine getirdik. Bulunduğumuz yerde
nasıl bir jandarma tasavvur ediyor isek, öyle jandarmalık yapmaya
gayret ettik. Halkımızın değerlerine saygı gösterip halkımızla
bütünleştik. Dönüp baktığımızda keşke diyeceğimiz bir husus yoktur.
Devletimiz ve necip milletime bilerek borcum yoktur. Alacağımın çok
olduğunu değerlendiriyorum. Hakkımı milletime ve devletime helâl
ediyorum.
- O Artık Darbeci -
Nasıl
darbeci olduğumu sorarsanız, kısaca anlatayım. 12 Eylül’de ülkücülükten
sakıncalı alındı, sorgulandı, işkence gördü, yargılandı, aklandı; çünkü
o dönemde hukuk vardı, hakimler, savcılar vardı. Darbe döneminde bile
hukuk işliyordu. 28 Şubat’ta oğlu cemaat dersahensine gidiyor, oruç
tutuyor, Cuma'ya gidiyor diye, o dönemde irticacı harcamak prim yapıyor,
bu fakir irticacı. Lâkin vicdanlı, dürüst komutanlar var; yine gardaşın
aklanıyor.
Şimdiki dönem ileri
demokrasi, adalet ve kalkınma, darbelerden darbecilerden hesap sorma
zamanı. Garip, fakir gardaşın neye göre darbeci? Belge, bilgi, kanıt
yok. Dijital iftira ve sahte müsveddeler; "Siz yapmışsınızdır.". Çünkü
Yörük Ali iktidara muhalif, malum cemaatin tüm faaliyetlerini biliyor,
doğruları Allah(cc)’dan başka kimseden korkmadan dile getiriyor. Ayrıca
çok tehlikeli: Milli ve Türk, hem de ülkücü olduğunu çekinmeden
söylüyor. 'Katli vacip, yok edile!'. Daha Balyoz davasının adı bile yok.
Kayseri Bölge Komutanı iken bir Emniyet Müdürü yüzüme 2009 yılı Nisan
ayında: 'Ali Paşam, İstanbul Emniyeti'ndeki arkadaşlar sizin de
tutuklanacağınızı söylediler, haberiniz olsun.' dedi. Yani mahkeme,
sözde delillerin hepsi boş; kimlerin tutuklanacağı önceden belli,
mahkemeler formalite. Bunu en iyi bilen ve yaşayan sizsiniz... Galip
sayılır bu yolda mağlup. Galibiz Bey Bacı.”
Yörük Ali Paşa mektubunu: "Ziyarete bekliyorum." diye bitirmiş.
İlk fırsatta geleceğim pala bıyıklı Yörük Ali Dayı, ilk fırsatta!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler...
Müyesser YILDIZ
17 Şubat 2013
Yorum Gönder