“Teşkilat” nedir bilir misiniz?
Türkçe söylenişiyle “örgüt” mü?
Genelde öyle bilinir ama biz “Mülkiye”nin yani Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin özellikle 1968 ve civarı yıllarında öğrencilik yapmış “eski”lerine “Peki söyle bakalım teşkilat nedir” diye sorarsanız; büyük ölçüde -adeta o günleri yaşarcasına- gözlerini kısar ve şu cevabı verirler:
“Teşkilat, pilav üstü salatadır”
-………?
Çok komik geliyor değil mi?
Komik gibi gelir ama aynen böyledir.
İnanmayan bulsun böyle birini sorsun “doğru mudur” diye, ben buradayım.
Haydi işin içinde biraz komiklik olduğunu düşündünüz diyelim; biraz daha kurcalayın bakalım:
“Teşkilat denen şey pilav üstü salata ise, peki pilav üstü kurudan da teşkilat olur mu?”
“-Olmaz.”
“Pilav üstü köfteden?”
“-Olmaz”
“Salata üstü pilavdan?”
“-Yine olmaz, ters olur”
“Yani teşkilat olması için ille de altta pilav üstte salata mı olmalı?”
“-Evet, aynen öyle.”
………………….
*
“Teşkilat”ı anladık…
Peki “sosyal demokrat” üstü “liberal” olur mu?
Bu “teşkilat”çılar var ya, onda da dediğim dedik, çaldığım düdükçüdürler…
Aynı “teşkilatçı” kafasıyla:
-Hayır, “sosyal demokrat”ın üzerine “liberal” olmaz.
“Bal gibi olur, bak biz yapıyoruz oluyor” derseniz o zaman da bu yapılana “teşkilat” falan demezler.
*
Neden?
Nedeni şu:
Sosyal demokrasi asla sadece bir slogan, bir moda, pazarı olan bir söylem değil; halkın günlük hayatının içinde karşılığı olması gereken “bir ekonomik sistem”dir.
O; işçinin, işsizin, emeklinin, esnafın, üretici ve tüketicinin, devletin ve hatta yabancı sermayenin rollerinin iyi tanımlandığı bir ekonomi düzenidir:
“Düzen” olmaktan dolayı da “yürütülebilmesi için” tabanından tavanına kadar kendi içerisinde tutarlı olmak zorundadır.
Sosyal demokrat bir ekonomik modelden yola çıkmayan siyasetin sosyal demokrat bir düzen kurması mümkün değildir.
Böyle bir ekonomik düzende de aynen bizim “teşkilat”ta olduğu gibi ne ile neyin altlı üstlü olması gerektiği bellidir.
Ekonomide kimin ne yapabileceği, neyi yapamayacağı, kimin ne üretip kiminle paylaşacağı, alınacak kararların öncelikle kime yarayacağı belli edilmiştir.
Örneğin sosyal demokrat ekonomi modelinde uluslararası finans kurumlarının belirleyiciliği yoktur.
“Küreselleşme” hayranlığı ve teslimiyetçiliği yoktur, “ekonominin yönetimini uluslararası sermayenin kurumlarına bırakmak” yoktur.
Küresel sermayenin temsilcilerine de.
Sosyal demokrasi denen model apaçık “halkçı”dır.
Dolayısıyla, sosyal demokrat ekonomi de “halkçı” olmak zorundadır.
Çünkü o geniş halk kitlelerinin çıkarları üzerine kurulu olma iddiasında bir düzendir.
Bu düzende sosyal demokrat yani “halkçı ekonomi” ile “küresel sermayenin yol göstericiliği” kolay kolay bir araya gelemez.
”Gelir gelir…” denip “küresel sermayenin desteğiyle sosyal demokrasi”ye soyunulacak olunursa, o zaman da ancak küresel sermayenin “himayelerinde” yani onların çizdiği çerçeve içerisinde bir sosyal demokrasi olur ki, işin bu kadar sulandırılmışı halkın beklentisini karşılamaz.
Yani halkı tatmin etmez, dolayısıyla hiçbir zaman bir partiyi iktidara getirecek ölçüde kitleleri peşinden sürüklemez, siyasette beklenen karşılığı olmaz.
Belki birilerine bir süre için beğendirirsiniz ama, o hiçbir zaman öyle 1968’lerden bu yana unutulamayan “teşkilat” gibi bir şey olmaz.
Yorum Gönder