‘Yokistan Tasarısı’ - Ali Sirmen

‘Yokistan Tasarısı’
Sevgili,
Avuca sığacak kadar küçücük bir kitapçık. Benzetmek gerekirse, bizde son yıllarda, gazetelerin okurlarına verdikleri küçük anayasa kitapçıklarına benziyor.
Pan Yayıncılık’ın Ekim 1997’de bastığı avuç içine sığan, önsözüyle birlikte 61 sayfalık bu kitapçık da zaten bir anayasa tasarısı.
Hani şeytan diyor ki, gazete yönetimini ikna et, “İşte vatandaş al sana gerçekten değişik bir anayasa!” diyerek olduğu gibi yayımla.
Ciddi düşünmedim değil, beni engelleyen yer darlığından çok, olmayan ülkenin anayasa tasarısının ciddiye alınmasından doğacak, çıkacak büyük tartışmalar oldu.
Hani Temel Kaptan’ın teknesindeki define kavgası gibi bir şey. Öyküyü bilirsin:
Temel Kaptan’ın gemisi seferden dönmüş, içerisi yaralı dolu, herkes perişan, bir tek Temel kalmış ayakta, o da yalpalayarak duruyor.
- Hayrola, demişler, ne oldu?
-Defineyi paylaşamadık, kavga çıktı, demiş.
-Define nerede? diye sormuşlar.
Temel elini sallamış:
-Mesela demiştik canım!..
***
Arka kapağında kitabı tanıtan kısacık bir tanıtım yazısı şöyle:
“Utopie (Fransızca) utopia (İngilizce) yok yer, olmayan yer anlamıyla Latinceden gelir. Kaynağı Grekçenin ou (yok, hayır) ve topos yer sözcükleri. Dolayısıyla Türkçede kullanılan ütopya sözcüğü yerine, Yokistan. Elinizdeki el kitabında İlhan Mimaroğlu olmayan ama olabilecek en iyi yerin nasıl bir yer olması gerektiğini tasarladı.”
İlhan Bey de kitabına şu sözcüklerle başlıyor: “Olmaması gereken dünyaların en kötüsünde yaşamak zorunda kalmak yakın ya da uzak geçmişlerde olduğu gibi, olabilecek dünyaların en iyisini düşünme dürtüsünü sağlıyor.”
İlhan Mimaroğlu için öyle. Zaten onu ve sayısı az (ama tabii ki hiç yok değil) benzerlerini öyle yapan da, bunu düşünebilmeleri. Ama çoğunluk için öyle değil.
Çünkü çoğunluk, dünyanın da, siyasal düzenin de, yaşamın da, ancak olduğu gibi olabileceğini düşünür, onun neden öyle olduğuna, nasıl olursa, daha iyi olacağına hiç mi hiç kafa yormaz.
Egemenlerin ondan istedikleri budur. Böyle düşünmesi için, her şeyin Tanrı’nın buyruğu olduğunu söyleyen dinin baskısı altına sokulurlar.
Dinin açıklaması kolaydır. Her şeyin ilahi bir hikmeti vardır ve Tanrı’nın hikmetinden sual olunmaz. Hükümdarların iktidarlarının kaynağı da Tanrı’dır.
***
Ama eğer yaşam bir rastlantının sonucuysa, orada ilahi hikmet aramak yerine, hangi koşulların bir araya gelmesiyle daha iyi, daha yaşanası bir dünya kurulabileceği sorusunu sorar insanoğlu ve yalnızca yanıtın peşine düşmekle kalmaz, bir de o yanıtı yaşama geçirmeye uğraşır.
Daha başka bir yaşam biçimini arayan, başkaldıran bir insan mıdır?
İlla öyle olması gerekmiyor herhalde. Öyle ya! İlk “Yokistan” yani ütopya yazarı Thomes More, inanmış koyu bir Katolikti, bu inancı yüzünden canını verdi. Üstelik de, bugün, vicdanımız gibi aklımızın bile kabul etmeyeceği kölelik kurumuna da karşı değildi. Kölelik Yokistan’da da vardı.
Bugün öyle bir ütopyanın peşinden koşmak mümkün mü? Yine günümüz Yokistan’ın da, kadınların statüsü, Katolik Thomas More’unkinden çok daha değişik olsa gerek.
Demek ki, “Varistan”lar gibi “Yokistan”ların da koşulları çağa göre değişiyor.
Var olanın çağa göre değişmesini anlamak mümkün de, yok olan, yok ki nasıl değişsin?
Görüyorsun, daha İlhan Mimaroğlu’nun Yokistan’ına ilk adımı atmadan, tartışma başladı ve Temel Reis’in define öyküsüne benzedi bile.
Onun için burada keseyim ve sana haftaya tartışmaya girmeden, İlhan Mimaroğlu’nun enfes “Yokistan Tasarısı”nın özetini vereyim.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget