LYS Baraj Puanı, nihayet Ankara’nın da dikkatini çekti. Cumhurbaşkanı Gül, sorunun boyutlarını öğrenmek için rektörlerle görüştü, çözümü için de danışmanlarına talimat verdi.
Cumhurbaşkanı Gül’ün hafta içerisinde de YÖK Başkanı Çetinsaya ve Milli Eğitim Bakanı Dinçer ile görüşmesi bekleniyor...
Bu arada, sorunun boyutları ve çözümüne yönelik, ilk soru önergesi de CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk’ten geldi...
Çankaya da tepkili!
Üniversitelerde 200 bine yakın kontenjanın boş kalacak olması, Cumhurbaşkanı Gül‘ü de kızdırdı. Gül’ün rektörlerle yaptığı görüşmede, “Bu kadar çok kontenjan nasıl boş kalır! Neden bugüne kadar önlem alınmadı?” sorusunu yönelttiği ve gereğinin yapılması için talimat verdiği öğrenildi.
Vakıf üniversitelerinin temsilcileriyle görüşen Gül, önümüzdeki hafta da YÖK Başkanı Çetinsaya ile bir araya gelerek çözüm yolu arayacak.
Hatırlanacağı gibi, YÖK Başkanı, üç gün önce yaptığı açıklamada, baraj puanının indirilmeyeceğini duyurmuştu. Çetinsaya, kendisini o göreve atayan makama, bakalım bu konuda nasıl bir çözüm yolu önerecek?
Dediğim dedik deyip geçen haftaki açıklamasının arkasında mı duracak yoksa emriniz olur efendim deyip barajı aşağıya mı çekecek? Gerçekten de çok önemli bir görüşme! Sonucu herkes gibi biz de merakla bekleyeceğiz...
Baraj sorunu TBMM’de
Üniversitelerde on binlerce kontenjanın boş kalacak olması, milletvekillerini de harekete geçirdi.
CHP Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer’in yanıtlamasını istediği soruları şöyle:
1-) Üniversiteye girişteki puan barajının altında puan alan öğrenci sayısı ne kadardır? Puan barajının üstünde puan alan
Öğrenci sayısı kaçtır?
2-) 2011-2012 öğretim yılı için üniversitelerdeki toplam kontenjan sayısı kaçtır? Üniversiteye girişteki puan barajının üstünde kalan öğrenciler, Üniversitelerin kontenjanlarını tam olarak dolduruyor mu? Üniversitelerde kaç kontenjan boş kalıyor?
3-) Mezun olan öğrencilerin çoğunun, üniversiteye girişteki puan barajının altında kalmasının nedeni; öğrencilerin akademik
açıdan yeterli donanıma ve birikime sahip olmaması mıdır? Yoksa, ÖSYM’nin yaptığı sınavların, öğrencilerin birikimini tam olarak ölçememesi midir?
4-) Öğrenciler, üniversiteye girişteki puan barajını dahi tutturamayacak kadar başarısızsa; bu öğrenciler, ortaöğretimden neden mezun edilmiştir? Bu öğrencilerin başarısızlığında Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğu yok mudur?
5-) Öğrenciler, akademik açıdan yeterli donanıma ve birikime sahip değilse, neden mesleki alana yönlendirme yapılmamıştır? Bunda Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğu yok mudur?
6-) YGS ve LYS, öğrencilerin akademik donanımlarını ve birikimlerini ölçmekten uzaksa; Milli Eğitim Bakanlığı bunun değiştirilmesini neden istememektedir?
7-) Türkiye’de eğitimin kalitesi sorgulanırken ve hemen herkes, bu konuda konuşurken Milli Eğitim Bakanı olarak neden susuyorsunuz? Yoksa eğitim ve öğretimi ölçme ve değerlendirme Milli Eğitim Bakanı’nın görev alanına girmiyor mu? Yoksa,
İmam Hatip Okulları ile uğraşmaktan bu konularla uğraşmaya zamanınız mı yoktur?
Boş kontenjanlar?
Boş kontenjan denilince, sanılıyor ki, sadece vakıf üniversitelerinin böyle bir sorunu var. Oysa, boş kontenjanların neredeyse yarıya yakını, devlet üniversitelerine ait. Eğer Batılı pek çok ülkede olduğu gibi, üniversitelere ayrılan bütçe, kayıt olan öğrenci sayısına göre dağıtılmış olsaydı, şu anda devlet üniversitelerinin rektörleri de en ön sırada yer alırlardı.
Batılı ciddi üniversitelerde, boş kontenjan demek, üniversite bütçesinin altüst olması demek, yine aynı şekilde kalitenin aşağıya düşmesi demek, hepsi için akademik onurun dibe vurması anlamını gelir. Ama nedense bu önemli sorun, ekmek elden su gölden mantığı ile görev yapan bizim öğretim üyelerinin hiç umurunda değil. Keşke onlar da bu konuya daha çok kafa yorsalar...
Kalite sorunu?
Üniversitelerdeki akademik kalite konusunda, belki de en son konuşacak kurum bizzat YÖK’tür. Yeni üniversiteler ve fakülteler açılırken, kontenjanlar birkaç yıl içinde, ikiye katlanırken, kaliteyi hiç ama hiç aklına getirmeyen YÖK’ün, şimdi kaliteden bahsediyor olması, inandırıcılıktan çok uzak. Aynı YÖK, madem ille de kalite arıyor, aynı üniversitenin aynı bölümünde, burslu öğrenciler ile paralı öğrenciler arasındaki puan makasının 300’lere kadar çıkmasına ne diyor?
Ayrıca, gerek YGS, gerekse de LYS bir başarı sınavı değil, bir sıralama sınavıdır. Bu yüzden, ille de başarı ölçülmek isteniyorsa, bunun yolu da bu tür sıralama sınavları değildir..
Özetin özeti: Bakalım bu yanlışa kim dur diyecek?..
Yorum Gönder