Memleketimden kadın manzaraları - Mustafa Mutlu

Memleketimden kadın manzaraları
“Evleninceye kadar bir dediğimi iki etmeyen, etrafımda pervane olan adam, evlendikten birkaç ay sonra ne oldu da değişti anlayamadım. Her şeyime karışıyordu.
Aptallık bende... Büyük bir şirketin muhasebe müdürüyken âşık olmak neyine? Âşık olup evlenmeye karar verdin de ne diye işi bırakırsın? Ah akılsız kafam ah!
Evde oturarak zaman geçmiyordu.
‘Madem çalışmıyorum, resim kursuna gidip oyalanayım’ dedim. Kaydımı yaptırdım. Şiddet, kavga, küfür o zaman başladı.
Neden haber vermemişim? Neden izin almamışım? Onunla beraber olmak yetmiyor muymuş? Kursa erkekler de gelirmiş... Gelse ne olur? Her şey ortada, bana güvenmiyordu.
Kursa gittiğim her günün akşamı tartıştık. Kavga gürültü, her şeye karşın kursu bitirdim. Açılacak olan resim sergisinde görev aldığımı duyunca çılgına döndü. Tartışmaya başladık yine. Bu seferki daha şiddetliydi.
‘Gitmeyeceksin’ diyordu. ‘Sergi mergi anlamam! Kır bacağını otur evinde, yoksa ben kıracağım!’
Ne günahım vardı da bu eziyeti çekiyordum, daha ne kadar ezilecektim...
Bu kadar kısıtlanmak zoruma gidiyordu. Özgür büyüdüm ben, başkasının emirleriyle hareket edemem...
‘Boşanalım o zaman’ dediğimde kıyamet koptu.
‘Sen başka birini mi buldun da boşanalım diyorsun kahpe?’ diye bağırıp tekme tokat girişti hayvan...
Ne canım var ki benim? Acımadan savurduğu yumrukla dişim kırıldı. Kolumu tutup öylesine büktü ki canımın acısı beynime vurdu. En sonunda merdivenden atmaya kalkışınca, dayanamadım avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.
‘İmdaaaat! Kurtarın beni! Öldürecek!’
‘Bağırma’ diyordu, leş gibi içki kokan ağzından tükürükler saçarak: ‘Kes sesini! Yoksa ben keseceğim...’
Merdivenin korkuluğuna sıkı sıkı tutunup olduğum yere çöktüm, kaldım. Oturduğum yerde belime yediğim tekmelerden sonra altımdaki sıcaklığı hissettim. İçki kokusuna sidik kokusu karıştı...”
***
Yukarıdaki satırları Nilgün Erdem’in bu kitaptaki 23 öyküsünden birinden aldım.
Olaylar o kadar sahici, dil o kadar canlı ki anlatılanlar kurmaca mı gerçek mi, anlayamıyorsunuz...
Kadına yönelik şiddetin ve kadın sömürüsünün giderek yoğunlaştığı böyle bir dönemde Nilgün Hanım çok da umursamıyor bu durumu ve “Kimi gerçek, kimi hayal ürünü” diye anlatıyor kitabın başına koyduğu notta...
İster gerçek olsun, isterse kurmaca; hepsi bu çağın Türk kadınına dair öyküler bunlar...
Ve kesinlikle “tek yanlı”, yani sadece kadın gözünden bakmıyor yaşananlara...
Varsa; kadının zaafını, hatasını da anlatmaktan kaçınmıyor.
Kitabın eleştirebileceğim tek tarafı, ismi...
Evet; “Sessiz Çığlık” bu öykülere çok yakışmış... Ama saymaya çalıştım, sadece Türk edebiyatında aynı isimle yayınlanmış yedi kitap buldum.
Umarım Nilgün Hanım bundan sonraki kitaplarında bu konuda biraz daha “didikleyici” olur.
*****
SESSİZ ÇIĞLIK
Türü: Öykü
Yazarı: Nilgün Erdem
Yayınevi: Şenocak Yayınları
Baskı tarihi: Ocak 2012
Sayfa sayısı: 133
Fiyatı: 12 lira
İnternet (İdefix) fiyatı:
10.2 lira
Kişisel not: Nilgün Erdem’i tanımıyorum ama sanırım 21 Nisan’da İzmir’deki TÜYAP Kitap Fuarı’nda karşılaşmışız ve bana kitabını imzalamış... Aylardır masamın üzerinde bekleyen bu kitabı nihayet keşfettim! Ne yaparsınız; bazen insanın basireti bağlanıyor...
*****
Bir düşüş hikâyesi!
Otobiyografik eserler, bir tür “aklanma ve böbürlenme” kitaplarıdır.
Yazarları (ki bunlar ülkemizdeki örneklerde; çoğunlukla siyasetçi, iş adamları ve yöneticilerdir) hayatları boyunca her türlü naneyi yemişlerdir... Unlarını eleyip eleklerini asınca da bir kitap yazarak aklanmaya çalışırlar...
Aklanmaya ihtiyacı olmayanlar ise en azından, “Bakın ben ne büyük, ne önemli bir adamım” diye caka satmak izin yazarlar bu kitapları...
Hatta çoğu yazma yeteneğine bile sahip olmadığı için, eli kalem tutan birini buldurup yazdırırlar ve imzalarını atarlar.
Aslen bir köylü olan ve bunu gururla söyleyen Nahit Uytun ise; bu kitapta yükselişinden ve parlak günlerinden çok, bir “huzurevine gidiş öyküsü” anlatmış bize...
Bu ülkenin insanı hata yapmaya yönelten koşullarını, hırslarını, iş hayatındaki sidik yarışlarını ve hepsinin aslında ne kadar boş olduğunu yazmış...
Bu kitabın beni üzen tek tarafı, anlatılanların yaşanmış ve hâlâ da yaşanıyor olması...
Bu vesileyle...
Hem yaşadıklarını cesurca kaleme alan Nahit Bey’e hem de onun kaldığı İzmir Gürçeşme Zübeyde Hanım Huzurevi başta olmak üzere tüm huzurevlerinin görmüş geçirmiş sakinlerine sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.
*****
DOKUZ KÖYDEN KOVULAN KÖYLÜ
Türü: Otobiyografi
Yazarı: Nahit Uytun
Yayınevi veya matbaa: Belli değil
Yazıldığı tarih: Mart 2011
Sayfa sayısı: 144
Fiyatı: Yok!
Kişisel not: Bu kitap elime nasıl geçti bilmiyorum. 5 Temmuz 2012’de adıma imzalanmış... Yayınevi yok, basıldığı matbaa bile belli değil. O yüzden ne kitapçılarda bulabilirsiniz; ne internetten sipariş edebilirsiniz...
Ama kitaptan anladığım kadarıyla yetmiş sekiz yaşındaki yazar Nahit Uytun, İzmir Gürçeşme Zübeyde Hanım Huzurevi’nde yaşıyor. Oradan Nahit Bey’e ulaşıp kitabını isteyebilirsiniz. Çok sevineceğinden adım gibi eminim.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget