Mâûn suresinin dinciliğe vurduğu darbeden korunmak için tedbir alanlar, bu surenin tanıttığı en şerir tip olan müraî (riyayı meslek edinen) tipi hep sakladılar. En şerir tip olarak münafık tipi öne çıkardılar. Oysa ki, Mâûn suresinin tanıttığı müraî tip münafıktan çok daha tehlikeli ve zararlı bir tiptir. Münafık, başkalarına karşı ikiyüzlü ise de kendi içinde samimidir. Yani münafık, inkârını içinde saklayarak dışa karşı mümin olduğunu söyler. Müraî ise kendi içinde de samimi değildir. Çıkarı elverdiği ölçüde ve sürece inanmış görünür, inanmışlıktan daha fazla yarar sağlayacak bir durum zuhur ettiğinde, içindeki inancı kaldırıp atar.
Müraî, öylesine pis bir karakterdir ki, onun için ne inanmak diye bir mesele vardır ne de inanmamak; onun için tek mesele vardır: Daha çok dünyalık kazanabilmek. Daha çok dünyalık kazanabilmenin en rahat ve risksiz yolu Allah ile aldatmak olduğundan müraîler daima dinciler arasından çıkar. Bunun içindir ki Kur’an, müraîlik meselesinde daima dinciliğe ve din sınıfına yollama yapmaktadır.
Müraîyi Türkçe’de en iyi tanıtacak tabir, öyle sanıyoruz ki, ‘dönek’ tabiridir. Açık inkârcıda döneklik olmaz. İnanmadığını mertçe söyler, sonuçlarına katlanır. Münafık bile durmadan dönmez; onun da iki hali vardır: Dışarıya karşı inanmış görünmek, kendi içinde inkârcı olmak. Yani münafıkın samimi olduğu bir şey vardır: İmansızlığı. Ama bunu saklar. Müraî ise hiçbir samimiyeti olmayan, çıkar ve hesaba göre durmadan dönen bir kahpedir.
Kur’an’ın verilerine dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
İçlerinde çıkarcılık saklayanlar, içlerinde inkâr saklayanlardan daha tehlikeli ve daha alçaktır. Mâûn suresi, insanlığın bir türlü kavrayamadığı veya kavramak istemediği bu sarsıcı gerçeği tüm bağlantılarıyla tanıtan eşsiz beyyinedir. Bunun içindir ki, Allah ile aldatanlar, Mâûn suresinin adı geçince fenalaşırlar, kimyaları değişir ve Mâûn mesajını gündem yapan kişiye kudurmuşçasına saldırırlar. Çünkü bu mucizeler mucizesi sure onların kirli, kanlı, zalim maskelerini yırtmakta, o maskenin arkasındaki haramla beslenmiş nursuz-ufuksuz suratı ortaya çıkarmaktadır.
Unutmayalım ki, riyakârlıkları menfaatçılığa dayananlar, Kur’an’a göre, en tehlikeli, en zararlı mahluklardır.
MUHAMMED ABDUH’UN LANETLİ NAMAZ YORUMU
Mısırlı müfessir Muhammed Abduh (ölm. 1905), Fâtiha suresini tefsir ederken, “Yalnız sana ibadet eder, sadece senden yardım dileriz” ayetini, Mâûn suresinin riyaya değinen ayetiyle irtibatlandırarak açıklıyor. İşte birkaç satır:
“Namazın, fotoğraf ve lafızlardan ibaret kısmını yerine getirip onun özünden ve amacından habersiz olanlar, Mâûn suresinde lanetle anılmışlardır. Bu tür namaz kılanlar fotoğraflarıyla namaz kıldıkları için ayette ‘musallîn’ (namaz kılanlar) diye anılmakla birlikte namazın hakikati olan ‘kalbi Allah’a yöneltmekten gafil’ olduklarından ‘namazdan habersizlik’le suçlanmışlardır. Bu habersizliğin vardığı nokta ise ‘riyakârlık ve kamu haklarının yerine ulaşmasına engel olmak’ olarak gösterilmiştir.”
“Bu tür namazların Allah rızası ile bir alakası yoktur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Namazı kendisini kötülüklerden, çirkinliklerden alıkoymayan bir kişinin o namazı Allah’tan uzaklaştırma dışında hiçbir işe yaramaz. Böylesi salâtlar, ıslak bir bez gibi dürülüp kılan kişinin suratına çalınır.” (Reşit Rıza, Tefsîru’l-Menâr, 1/87-88)
Demek ki, riyakârlığın değişik alt başlıkları olabilir: Şirk, münafıklık, menfaatçılık. Değişmeyen şu ki, riya asla bir mert tavır değildir; iki yüzlülük ve kahpelik tavrıdır. Riyakâr bu kahpeliği bazen şirk olarak öne çıkarır, bazen nifak, bazen de çıkarcılık.
Mâûn suresini tefsir eden bütün müfessirler bu surede bahis konusu edilen riyanın şirk türlerinden biri olduğunda ittifak etmişlerdir. Sonuç şudur: Mâûn suresinin önümüze koyduğu tip genel çerçevesiyle müşrik tiptir, münafık tip değil. Özel çerçevede ise müşriklerin en tehlikelisi olan müraî tiple karşı karşıyayız.
Mâûn suresi, Kur’an’ın insanlık için en büyük tehlike gördüğü Allah ile aldatan ve bunun için özellikle namazı kullanan tipi tanıtmakta, insanlığı bu şerir tipe karşı uyarmakta ve donatmaktadır.
Yorum Gönder