“Sen ona, onlara uyma!” derler ya, laiklik konusunda öylesine budalaca, öylesine gerçek dışı şeyler yazanlar var ki (bunlardan büyük bir bölümü üniversite hocası) bunlara uyup onarım yazıları yazmayıp da ne yapayım?
CHP’nin ceberut tek parti yönetimi kime “Sen dinini bırakıp laik olacaksın!” demiş Allah aşkına? Ama “Kardeşim sen hangi dinden olursan ol, artık belediyelerde resmi evlenme akti yapacaksın!” demiş. “Artık seni resmi kayıt altına alacağım. İmama kıydırdığın nikah hukuken geçersizdir!” demiş. “Gerdek gecesinde gelinle yatmadan önce namaz kılmayacaksın, dühul vaki olmadan besmele çekmeyeceksin!” mi demiş?
Üfürük, fal ve haram Müslümanlığı
Gelelim Kuran’ın ve ezanın Türkçe okunmasına. Çok doğru ve gerekli bir projeydi. Avrupa, Hıristiyanlığı kendi dilinde okuyup uygulamaya başlayınca Reform ve Rönesans ortaya çıktı. Türkçe devam etseydi, millet şimdiki gibi uydurukcu ve üfürükçü değil gerçekten Müslüman ve adam olurdu. Boynuna AKP tasması taktırmazdı, kendi hal ve tavrından utanç duyardı.
CHP Haccı yasakladı diyorlar. Selçuklu sultanları da, Osmanlı padişahları da hacca gitmemiştir. Şeyhülislamlar, padişahlara hac lazım değildir diye fetva vermişlerdi.
Osmanlı İmparatorluğu çökerken Hicaz’ı kaybetti. Türkiye, milli mücadele, kurtuluş savaşı vardı. Devletin kasasında hacca ayrılacak haram para yoktu. Türkiye, 1947′ye kadar hacca resmen izin vermedi. 1948′de döviz yokluğu nedeniyle hacca izin çıkmadı. Ancak 1949′da serbestçe hac izni çıktı. İşin içinde kuşkusuz Türkiye’nin Araplara küslüğü de vardı. Peki Suudi Arabistan ne demeye her ülkeye hac kontenjanı koyuyor, İslama muhalif değil mi?
CHP’nin tek parti döneminden kimse dininde olmadı, mis gibi Müslüman kaldı. Ama din bezirganlarının, tacirlerinin işi bozuldu. Cıngar bundan çıkıyor.
Laikliğin anlamı
25 Temmuz günü yayınlanan “Lozan’da kim kazandı?” başlıklı yazımda, Cemal Fedayi adında, bir gerici vakıf üniversitesi öğretim üyesinden söz etmiş, Derin Tarih dergisinde yayınlanan “Lozan’da Laiklik Sözü Verildi mi?” başlıklı yazısına değinmiştim. İşte bu Cemal Fedayi laiklik konusuna pek meraklı ya, Yeni Şafak gazetesine (27.09.2011)de “Çevrilemeyen kavram: Laiklik” başlıklı bir yorum yayınlamış.
Laik sözcüğünün Arapçaya çevrilememesine pek dertleniyor. R.T.Erdoğan,Mısır televizyonunda laikliği öven (!) konuşma yaparken, çevirmen “laiklik kavramını yanlışlıkla dinsizlik” şeklinde çevirmiş. Bunun üzerine Erdoğan ikinci konuşmasında laikliğin “din ve inanç özgürlüğü” olduğunu söylemiş. Hemen duruma müdahale edeyim: Laikliğin din ve inanç özgürlüğüyle uzaktan yakından ilişkisi yoktur. “Devletin bütün dinlere eşit mesafede olması”da laikliği iğdiş etmeyi amaçlayan safsatalardan biridir.”
Cemal Fedayi, laikliğin Arapçaya genellikle “ladiniye” (dinsizlik) olarak çevrildiğini ya da “ilmaniyye” (ilimcilik) sözcüğüyle karşılandığını söylüyor ve ağzındaki baklayı çıkartıyor: “Araplar laikliği Türkiye’de öğrendiler ve ona dinsizlik anlamı verdiler. Bunda haksız da değiller. Çünkü DP (Demokrat Parti) dönemine (1950) kadar laiklik dinsizlik olarak uygulanmıştır” diyor. Tam anlamıyla utanmazlık ve “Oğlum dur bak!” durumu.
“Menderes, Özal ve Erdoğan dönemi hariç tutulduğunda, tarihimize laikliğin dinsizlik anlamını pekiştiren çok olay yaşanmış. Bütün darbeler, öyle veya böyle, laiklik adına yapılmış… Dindar insanlar laiklik adına zindana atılmış… Laiklik adına kitaplar yakılmış…”
Böyle diyor yalancı medrese hocası. İddia var ama örnek yok. Ben böyle bir cümle kursam, adıyla, zamanı ve mekanıyla örnekler veririm.
İslam kendi Laiklik modelini üretmeliymiş
İslam ne laikliğin ne de demokrasinin modelini üretebilir. Adamın ağzına biber sürerler. Ancak şu kadarını söyleyeyim: Laiklik,İslam ülkelerinde çok daha katı olmak zorundadır. Müslümanın laikliğe saygı göstermediği, laik ekolojide yaşamayı öğrenmediği yerde barış ve huzur olmaz.
Ayıca “laik” sözcüğünü Peştucaya, Arapçaya, Acemceye çevirmenin ne gereği var. Bizim yaptığımız gibi ne anlama geldiğini yazacaksın, açıklayacaksın. Aralarında Cemal Fedayi de olmak üzere, laikliğin ne anlama geldiğini öğrenmek isteyen İslamcılar, Nurcular, Fethullahçılar varsa, Doğu Perinçek’in “Kemalist Devrim-2. Din ve Allah” (Kaynak Yayınları) “Laiklik” bölümünü (S.153-223) okumalarını tavsiye ederim. Doğu Perinçek, laikliği siyasal, toplumsal, ekonomik, sınıfsal boyutlarıyla, bilimsel ve felsefi boyutlarıyla anlatıyor. Ayrıca Kemalist Laiklik’i de açıklıyor. Şimdiye kadar bu konuda okuduğum, yerli ve yabancı en mükemmel yazı.
Efendiler, laiklik dinsizlik değildir, laiklik dinlere karşı değildir, dini her anlamda kullanan soysuz din adamlarına, siyasetçilere karşıdır. Azerbaycan Türkçesinde laikliğe “Dünyevilik” deniliyormuş.
Şükrü Kaya, CHP’nin 6 ilkesinin Anayasa’ya konması sırasında, 5 Şubat 1937 günü şunları söylemiş: “Laiklikten maksadımız, dinin memleket işlerinde etkili ve etkin olmamasını temin etmektir. (…) Biz diyoruz ki, dinler vicdanlarda ve mabetlerde kalsın, maddi hayat ve dünya işlerine karışmasın.” (Age. s.177)
Karıştıranlar bunun bedelini çok ağır öderler!.. Ülkeye ödetirler…
Yorum Gönder