Stratejik derinlik, sıfır sorun filan derken...
CHP’li Osman Korutürk, AKP iktidarının başta Suriye olmak üzere bölge politikasının baştan sona fiyasko olduğu kanısında:
“Bir bahanenin arkasına sığınmaya başladılar: Arap Baharı değiştirmiş parametreleri... Eğer Türkiye kendi sağlam bölgede istikrarı sağlayıcı, barışçı politikasını uygulasaydı, Arap Baharı farklı bir boyut kazanabilirdi. Ama Arap Baharı bölgede bir Müslüman kuşağı kurulması yönünde bir açılıma doğru yöneldi. Müslüman Kardeşler ile başlıyor, ardından devreye Selefiler giriyor, Vahabiler giriyor. Nereye gideceği belli değil.”
Baştan beri Türkiye’nin Suriye’nin iç çatışmalarına doğrudan taraf olmaması gerektiğini söylediklerini de anımsatıyor Korutürk:
“İç çatışmaları barışçıl yoldan, Suriye’nin kendi iç diyalog dinamiklerini işletmek suretiyle çözüm yoluna sapılmalıydı. Bu yoldan da Suriye yönetiminin kendi halkına baskı uygulamasını engellemeye çalışmak gerekiyordu. Ama taraf olundu ve Suriye’deki baskı arttı. Karşı tarafa silah verildi, o silah kullandı, diğeri karşılık verdi ve tırmanma yaşandı.”
Suriye’de bir Kürt bölgesi oluşması da yeni bir baş ağrısına yol açacak hiç kuşkusuz. Korutürk’e göre, iş çıkmaza giriyor:
“Türkiye’deki Kürt sorunumuzu, kendi demokrasimiz, sosyal yapımız içinde çözebiliriz, girişimler yapabiliriz. Bu çözümün de milli mutabakata dayanması lazım. Neticede bu bir ulusal konu. Kendi ulusumuz içinde çözebilecekken sorunu, uluslararası boyuta itiyoruz.
Suriye’de de bir Kürt bölgesi ortaya çıkınca ve bunlar Irak’taki Kürt bölgesi ile bağlantı kurunca, İran’daki Kürtler de bir şekilde devreye girecekler ve konu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne kadar gidecek, sorun ulusal konu olmaktan çıkacak. Sorunun çözümü, bizim elimizden çıkacak. Uluslararası alanda başkalarının, belki bize uymayacak şablonlarına göre çözümler aranmaya başlanacak. İşte asıl o zaman büyük dert açılacak başımıza. Bunun nedeni de bu hükümetin saçma sapan politikaları olacak.”
Başımızdakiler, “kamu-özel ortaklığı”nı yeni kamu hizmeti sistemine soktular. Hem de sağlık alanında...
Bu kapsamda ilk ihale Kayseri entegre sağlık tesisi için Nisan 2011’de yapıldı, ardından Ankara-Etlik, Elazığ, Manisa, Ankara-Bilkent, Yozgat ve son olarak Konya-Karatay ihaleleri tamamlandı. İhalelerde yönetmelik hükümlerine aykırı yöntemler uygulandı, kamuoyu yeterince bilgilendirilmedi, sözleşme içerikleri açıklanmadı. Bir başka anlatımla çok övünülen, ancak ne anlama geldiği bilinmeyen “şeffaflık” unutuldu.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), konuya ilişkin bilgileri ancak basın yoluyla öğrenebildi örneğin. Buna göre, bugüne değin yapılan ihalelerde Kayseri 137.73 milyon, Ankara-Etlik 319 milyon, Ankara-Bilkent 289 milyon, Manisa 64.25 milyon, Konya-Karatay hastaneleri 88.79 milyon liralık kiralarla devredildi. Yozgat ve Elazığ hastanelerinin ihalelerindeki tutara ilişkin hiçbir bilgi bulunamadı. Elazığ ihalesi tek teklifle tamamlandı. Kira bedeli saptanabilen beş ihaledeki yıllık kiralar toplamı, 898 milyon 770 bin liraya ulaştı. Bu rakam, 25 yılda toplam 22 milyar 469 milyon 250 bin lira olacak.
Sağlık Bakanlığı’nın bu yılki bütçesinin 14 milyar, döner sermaye bütçesinin ise 16 milyar lira olduğu düşünülürse, yalnızca hastane inşaatları için ödenecek kamu kaynağının büyüklüğü ve harcanabilir kamu kaynağının tutarı da açıkça ortaya çıkıyor. Ancak, Sağlık Bakanı’nın memleketi olan Erzurum’da klasik ihale yöntemiyle 1200 yataklı hastane inşaatı 193 milyon lira bedelle sonuçlandı. TOKİ’nin GATA için Etlik’te yapacağı 800 yataklı hastane ve ek binalara dair ihalede verilen en yüksek bedel de 130 milyon lira. Yani bir ya da iki yıllık kira bedelleriyle, kiracılık ilişkisi olmayan hastaneler yapmak olanaklı.
TTB’nin, Sağlık Bakanlığı’na konuya ilişkin yaptığı başvurular,“özel hayatın gizliliği” ve “ticari sır” gibi gerekçelerle yanıtsız bırakılıyor. Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden gelen yazıda ise tüm sağlık alanını ilgilendiren bu yapılanma ve ihaleler “henüz düşünce aşamasında olan ve kamuoyunu ilgilendirmeyen yapım işleri” olarak niteleniyor.
Kamuoyunu ilgilendirmiyorsa kimi ilgilendiriyor? İhaleyi girenlerle ihaleye verenleri herhalde...
Al gülüm ver gülüm. Deniz Feneri işleri gibi yani.
TÜMÖD Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, AKP iktidarının harçları kaldırılmasının bir anlamı olmadığını söylüyor:
“Eğitimi dilediği fiyatla satan özel üniversite patronlarının yüksek eğitimi ticarethaneye dönüştürmesine göz yumanların, üniversiteyi parasız kıldıklarını ileri sürmeleri, yaman bir çelişkidir.”
Yorum Gönder