Şimdi, ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlar.
Esad ’a posta koyuyorlardı, onu devireceklerini iddia ediyorlardı.
Birkaç gün önce başka bir gelişme oldu ve aşiret reisi Barzani’nin peşmergeleri Irak sınırından içeri dalıp Kuzey Suriye’ye el koydular.
Bir oğlumuz oldu!.. Böylece Suriye sınırımızda ikinci bir Kürt oluşumu meydana geldi.
Bunun sonucunu iyi irdelemek gerekir: Kuzey Irak’ta bir Kürt federe devleti zaten var. PKK orada üslenmiş durumda. Teröristler, adına Barzani denilen o rezil herifin koruması altında. Bizim hükümet ağzını açıp ta Barzani’ye iki söz söyleyemiyor çünkü ticari ilişkilerin zarar görmesinden korkuyor.
Tayyipgillerin para hırsı uğruna her gün şehit cenazesi kaldırıyoruz.
Şimdi güneyimizde ikinci bir Kürdistan kurulmak üzere. Türkiye’ye en büyük tehdit.
Yeni birleşik Kürdistan bir süre sonra çomağını Türkiye’ye uzatacak ve bizi de içine alan büyük Kürdistan’ı kurma çabaları böyle hız kazanacak.
Şimdi birisi kendisine sorsa: “Ya Tayyip, Esad’ı mı tercih edersin, aşağımızda kurulmak üzere olan yeni Kürt oluşumunu mu..?”
Hiç kuşkunuz olmasın “Esad’ı tercih ederim” diyecektir ama geçmiş olsun!
Türkiye Cumhuriyeti’nin sırtından -ABD’ye yaranmak için- bir kumar oynadılar. Eğer devlet olarak kumar masasına oturuyorsan, aynen satrançta olduğu gibi sonraki hamleleri düşünmek zorundasın. Belki 10 hamle sonrasını bile.
Bunlar kumar masasına hiçbir şey düşünmeden oturdular ve beklenen olay sonunda gerçekleşti. Çuvalladılar.
Bu işler öyle hava basarak, palavra sıkarak, sağa sola posta koyarak, “Eyvallah demeyiz” çığlıkları atarak yapılmaz. Eğer sen devlet isen, adam gibi planlama yaparsın.
Perşembenin gelişini Çarşambadan değil, taaa Pazar gününden anlar ve önlemini ona göre alırsın.
Sevgili okuyucularım, Tayyip önceki gece çıkmış ekrana yine esip gürlemiş! Zor durumda kaldığı zaman hep bunu yapar. Şu sözlerine bakar mısınız:?
“Biz Suriye’nin bölünmesine karşıyız. Sınırımızdaki yeni yapılanma terör yapılanmasıdır. Buna karşı eyvallah etmemiz mümkün değil. Oraya müdahale etmek bizim en doğal hakkımızdır… Çünkü ülkemiz bir tehdit altına giriyor.” Aczini böyle ifade ediyor… Çünkü yanlış ata oynadılar, “Kürt baharı” oluşturdular, olacakları hesaplayamadılar ve kafalarına birden bire saksı düştü. Şimdi Ankara’da güvenlik zirveleri topluyorlar, ne yapalım diye aralarında tartışıyorlar. İş işten geçtikten ve tosuncuk gibi bir oğlan çocuğunu kucağımızda bulduktan sonra!
Ekrandaki traş faslını bir yana bırakalım, orada söylediği en önemli söz şu:
“Dışişleri Bakanımı önümüzdeki hafta Kuzey Irak’a gönderiyorum.”
Önce şu adamın kafa yapısına bir bakın!
“Dışişleri Bakanını veya Dışişleri Bakanımızı” değil, “Dışişleri Bakanımı!”
Onun Dışişleri Bakanı!.. Onun adamı, onun emireri!
Çok büyüdü, saraylara terfi etti ya, herkesi böyle kendi hizmetkârı olarak görüyor. Hizmetkârları da bunu içlerine sindiriyor. Ama daha önemlisi şu: Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanını, o iki paralık aşiret reisi Barzani’nin ayağına gönderiyor.
Ahmet orada o rezil herifi adam yerine koyup yalvaracak, pazarlık yapacak, “Yapma, etme eyleme, Suriye’yi bölme, askerlerini oradan çek. Biz sana göz yumuyoruz ama sen bizi çok zor durumda bırakıyorsun” diyecek.
Bir Suriye macerasına balıklama girdiler, ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
Bu çapsızlar yüzünden Suriye bombası Türkiye Cumhuriyeti’nin elinde patladı. Ne yapacaklarını şaşırdılar.
Kuzey Irak, PKK terörünün üssü, Ordumuzu sokup orasını temizlemekten korkanlar, şimdi Suriye konusunda Barzani’den medet umuyor. Dünyaya rezil olduk, vah yazık.
Atatürk’ün kızları olimpiyatta
BU yıl spor tarihimizde ilk kez, olimpiyatlara erkek sporculardan daha çok sayıda kadın sporcuyla katılıyoruz.66 kadın, 48 erkek.
Ayrıca 1960 yılından bu yana ilk kez iki alanda takım sporunda yer almaya hak kazandık. Kadınlar voleybol ve kadınlar basketbol.
Erkeklerimizin yapamadığını kadın sporcularımız yapıyor.
Ben onları “Atatürk’ün kızları” olarak tanımlıyorum.
Müsabakalar birkaç gün sonra başlayacak ve her birini ekranlardan ayrı ayrı izleme olanağı bulacağız.
Voleybol ve basketbol dışında atletizm, halter, judo, tekvando, okçuluk, yüzme, güreş, badminton, masa tenisi ve atıcılık dallarında da onlar yarışacak.
Bazıları madalya alacak, çoğu alamayacak. Eğer bana soracak olursanız, kadınlarımızın en iddialı olduğu dallar şöyle:
Voleybol, basketbol, judo, tekvando ve halter.
Voleybol takımımız, olabilecek en güçlü gruba düştü. Onların maçlarını zevkle ve heyecanla izleyeceğim.
Burada bir konuya daha değinmek istiyorum. Bizim olimpiyat kadromuzda da bazı devşirme sporcular var. Çeşitli ülkelerde isim yapmış belli sporcuları buluyorsunuz, onlara para verip Türk vatandaşı yapıyor ve sonra Türkiye adına müsabakalara sokuyorsunuz.
Gerçi aynı şeyi bütün ülkeler yapıyor ama ben bu işe saygı duymuyorum.
Kendi yetiştirmediğiniz bir sporcuyu hazırlop -para karşılığı- Çin’den, Afrika ülkelerinden devşirip sırtına ayyıldızlı formayı giydirmek bana biraz yakışıksız, hatta üçkağıtçılık gibi geliyor.
Evet, kadın sporcularımızı “Atatürk’ün kızları” olarak görüyorum.
Şimdi öteki İslam ülkelerinin kadın sporcu kadrolarına bir bakın. Acaba hangisinde böyle bir hazine var?
Öteki İslam ülkelerinin hangisinde olimpiyat oyunlarına 66 kadın sporcu gönderecek çap var?
İran, Katar, Suudi Arabistan, Irak, Suriye, Pakistan, Ürdün, Mısır, Libya, Fas, Cezayir, Malezya…
Onların kadınları örtünme zorunluluğu altında yaşıyor ve sporcu olamıyor.
Aynı baskı bizde de var… Nitekim bizim sıkmabaşlar arasından bir tek sporcu çıkmıyor, çıkamıyor. Sporcu çıkmadığı gibi sanatçı çıkmıyor, sadece uluslararası alanda değil, Türkiye düzeyinde tanınan bir kişi bile çıkmıyor.
İşte burada Atatürk’ün yüceliğine geliyoruz. Öylesine bir yücelik ki, aradan 80-90 yıl bile geçmiş olsa karşımızda duruyor.
Türk kadınını esaretten, kölelikten kurtaran Atatürk…
Yaptığı devrimlerle kadını erkeklerle eşitleyen Atatürk…
Atatürk olmasaydı, devrimleri olmasaydı, hiçbir uluslararası yarışmada kadın sporcularımız, hele kadın takımlarımız yer alamazdı.
Eğer bugün Londra olimpiyatlarına 66 kadın sporcu ile katılıyorsak, bu onur verici olayın kökeninde sadece ve sadece Atatürk ve devrimleri vardır.
Tüm sporcularımıza, ama özellikle de “Atatürk’ün kızlarına” başarılar diliyorum.
Emin Çölaşan’ın notu: Bunları yazarken, “İngiltere Başbakanı beni özel olarak davet etti, olimpiyatları izlemeye gideceğim. Beraber maç izleyeceğiz” diye milleti kandırmaya kalkışan Tayyip ’i kınıyorum. İngiltere sadece onu değil, tam 110 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarını davet etti. Hepsi bugünden itibaren Londra’da olacaklar. Böyle ucuz numaralarla insanları kandırmaya kalkışmak ayıp oluyor.
Yorum Gönder