Mehmet Akif Ersoy “Çanakkale Şehitleri” için “Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor/ Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor” der
Ya biz ne diyeceğiz?
Güneydoğu şehidi için “Cami avlusunun altında, al bayrağa sarılı tabutunu koyacak bir tente ya da çadır bulamadık” mı diyeceğiz?
Belki bu kadar sert, acımasız olmamalıyız, ihmalkârlığın cezasını bu kadar ağır kesmemeliyiz...
Böyle diyenler olabilir.
Evet ama, her gün, birer ikişer üçer şehit verdiğimiz ortamda ceza ağırlığı olmalı.
* * *
Hele şehit Regaip Şahin’in babasının isyanını iyice anlamalısınız, bir yanda can veren evladı, bir yanda tabutunun üstüne gerilecek iki karış çadır veya tente...
Coca Cola ve dondurma firmasının şemsiyeleri...
* * *
Evet, o sahneyi biz de gördük, evlat acısıyla perişan baba Hayrettin Şahin’in başsağlığı dileyen Sanayi Bakanı Nihat Ergün’e isyanı:
“Bizimle hiç kimse ilgilenmedi” diye başlayan konuşması...
Televizyon gerisini göstermedi...
Meğer şöyle devam etmiş:
“Şu hale bakın, bir taziye çadırı böyle mi kurulmalı. Oğlumun tabutu reklam şemsiyelerinin altında duruyor... Biz garibanız, fakiriz, zenginin oğlu olsaydı, kimse kapımızdan ayrılmazdı. Hiçbir şehit ailesi bizim kadar sabırlı değildir.”
* * *
Evlat acısının ne olduğunu bilenler, bu babanın üzüntüsünü anlar, susarlar.
Elbette bu baba isyanı, genel bir tepki değildir.
* * *
Yıllar önce Milliyet’teyiz, o zaman “e-mail” filan yaygın değil, postadan bir zarf geldi, terörün, şehit vermemizin başlangıcı, iki astsubaydan bir mektup...
Güneydoğu’da şehit düşen üç meslektaşları için “ölüm ilanı” yazıp göndermişler, soruyorlar:
“Ücreti ne?”
Böyle bir ilanın ücreti olur mu?
Her ne kadar, başta Başbakan, çoğu “işte basın!” diye gösterse de “işte basın”ın içinde böyleleri de vardır.
Biline dedik de...
Yorum Gönder