Bir insanın en büyük düşmanı kendisidir:
Çeşitli başarıların getirdiği zafer duygusu…
İktidar sarhoşluğu…
Doymak bilmez bir ihtiras…
Öfke…
İntikam…
Ve kibir!
Aslında bir insanı yok etmeye bunlar yeter ama siz bir de şunları ekleyin:
Çok hızlı siyasal ve ideolojik dönüşler…
Eylem ve söylem tutarsızlığı…
Çıkarcılar…
Dalkavuklar!
Bütün bu faktörler bir insanda, bir grupta, bir örgütte, bir siyasal partide, bir toplumda ortaya çıktığı zaman artık başarısızlık ya da yenilgi kaçınılmaz olur…
Yükselişin doruk noktası, düşüşün de başlangıcıdır…
Er ya da geç!
Elbet bireyi başarısızlığa götüren bu faktörler bir liderde görüldüğünde, onun liderlik ettiği grup, örgüt, siyasal parti ya da toplum da bunun bedelini öder!
***
Bugün Türkiye’nin içine çekildiği Suriye krizi, aslında yüzyılların değil, bin yılların sorunudur:
Kökleri, tarihin kayıtlarına ulaştığı ilk büyük savaş olan Kadeş’e kadar uzanır.
Kadeş, Kuzey Suriye’de Şam’ın kuzeyinde, Halep’in güneyinde, Şam’a biraz daha yakın bir kent ve bir kaledir.
Tam Doğu-Batı ticaret yolu üzerinde, Levant denilen Doğu Akdeniz’in önemli, stratejik bir noktasıdır.
Bu stratejik niteliği ile dönemin iki büyük imparatorluğu, Hitit ve Mısır arasında bir çekişme konusudur.
Son olarak, büyük Hitit İmparatoru Suppiluliuma tarafından zapt edilmiştir.
Bölgedeki bütün öteki küçük beylikler gibi, Kadeş de Mısır ile Hititler arasında sıkışmış küçük bir krallıktır…
Hitit egemenliğine geçtikten sonra, Kadeş kralı Mısır’a bağlı öbür beyliklere de saldırmaya ve onları da Hitit egemenliğini kabule çağırmaya başlar. (Günümüzde kimin rolünü anımsatıyor acaba?)
II. Ramses firavun olunca, o zamana kadar bu hareketlere sessiz kalan imparatorların tersine, Kuzey Suriye topraklarındaki Mısır egemenliğini yeniden kurmaya karar verir ve dört tümenden oluşan bir orduyla Kadeş’e yürür.
Tarihe ilk “modern” ve oldukça iyi dokümante edilmiş savaş olarak geçen Kadeş savaşı, tarihçiler tarafından “Arabalar savaşı” olarak nitelenir:
Mısır’ın savaş arabaları daha küçük, hafif ve hızlıdır, bir sürücü ve bir okçu olarak iki kişi taşır.
Hitit savaş arabaları ise daha büyük, ağır ve yavaştır, sürücü, okçu ve bunları koruyan kalkancı olarak üç kişi taşır.
Ramses, Kadeş’e yaklaştığında Hatti casusları yanlış bilgiler getirir, Hitit ordusunun uzakta olduğunu söyler.
Buna kanan Ramses, kendi tümeni ile hızlanır, öteki üç tümeni beklemeden Kadeş önüne gelir ve tam bu sırada yakalanan esirlerden Hitit ordusunun kalenin arkasında kendisine pusu kurduğunu öğrenir.
Geride kalan tümenlerin acele etmeleri haberini yollarken 2 bin 500 Hitit savaş arabası saldırıya geçer…
Firavunun ordusu darmadağın olur, askerler kaçmaya başlar…
Ama (elbette Mısır kaynaklarına göre) Ramses tek başına bir savaş arabasına atlar ve gösterdiği büyük kahramanlıkla bozgunu önlemeye çalışır…
Bunun üzerine henüz piyadeleri cepheye sürmemiş olan Muvattalliş bin arabayı daha savaşa sokar.
Aradan geçen zaman zarfında Mısır’ın öteki tümenleri yetişir ve yağmayla meşgul Hitit ordusuna saldırır…
Bu kez kaçma sırası Hitit askerlerine gelir.
Muvattalliş bu ortamda Ramses’e ateşkes önerir ve ordular ülkelerine geri döner.
Devamı yarın!
Yorum Gönder