Polisler şüpheli konumunda duvar dibine sıralanmış, şikâyetçi vatandaş teşhis yapıyor!
Birinci sayfadaki resmi görünce kim bilir kaç kişinin yüreği yağ bağlamıştır...
Çünkü polisin halkla ilişkiler bağlamında medyaya yansıyan görüntüsü hoş değildir.
Bu yüzden kafalarda oluşan imaja göre karakollar genellikle müşteki girenlerin suçlu çıkabildiği, horlandığı, hatta dayak yediği, bu yetmiyor gibi bir de “görevli memura mukavemet ve hakaret”le suçlanarak mahkemeye gönderildiği yerlerdir.
“Allah beterinden korusun” dedirten olaylar da hatırlıyoruz.
İzmir’de polislerden karakolda yediği dayak görüntüleri ortaya çıkan Fevziye Cengiz kolay unutulur mu?
Aynı şekilde geçen ay İstanbul’da bir yakınını hastaneye götürürken polisle yol önceliği yüzünden tartışan Ahmet Koca’nın başına gelenler “polis devleti” denilen rejimlere taş çıkartacak bir zulüm örneği değil miydi?
Dayak atan 11 polis serbest bırakılırken komalık olan vatandaş hakkında 6,5 yıla kadar hapis istemi ile dava açılmıştır.
Keşke “polis devletinden söz edenler iftira ediyor” demeye yarayacak bir hikâye olsaydı birinci sayfadaki resmin arkasında.
Yok maalesef. Polisin taraf olduğu olaylarda sade vatandaş haklı çıkmaz bizde.
O resim Hatay Dörtyol Emniyet Müdürlüğü’nde çekildi.
Orada polise “vatandaş muamelesi” yapıldı ama nasıl?
Türkiye’de ilişkileri hak hukuk değil güç faktörü düzenliyor. Gücü gücü yetene...
Dörtyol’daki olay, yetkilerin kötüye kullanılmasındaki aşırılığı ortaya koymakla kalmıyor, siyasetin her alandaki belirleyiciliğini de kanıtlıyor.
Emniyet Müdürlüğü’nde polisleri şüpheli sıfatıyla duvar dibine hangi güç dizdi?
Emniyet’in kantinini AKP Gençlik Kolları üyesi Ömer Uzun işletiyor. O bir polisle tartıştı. O sırada “seni sürdüreceğim” diye tehdit etti ve AKP Milletvekili Türkoğlu’nun oğlu Kaan’ı yardıma çağırdı.
Komiser Yardımcısı Murat Emer müdahaleye tepki gösterince tartışma çıktı.
O arada Ömer Uzun ile Kaan Türkoğlu dövüldüklerini iddia ederek şikâyetçi oldular.
Ve savcılığın talimatı ile Emniyet’te bu benzersiz teşhis sahnesi yaşandı.
Bu ibretli sahne, iki tarafı da özeleştiriye mecbur eder mi acaba? Keşke...
Biraz daha az konuşsalar olmaz mı?
Türkiye bir dış başarıya bu kadar mı hasretti?
Dışişleri Bakanı Davutoğlu “Suriye’nin geleceğini belirleyen en temel aktör şu anda Türkiye’dir” dedi dün.
Başbakan Erdoğan Londra’da sivil giyimli bir komutan edasıyla konuştu:
“Halep’de rejim, tanklarıyla helikopterleriyle saldırı hazırlığı içinde.. Temennim odur ki rejim burada da gereken cevabı inşallah Suriye’nin öz evlâtlarından alsın!”
İç savaşın götürdüğü Esad yarın unutulacak ama acılar hep hatırlanacak. Yaşanacak olan kötülükler hep iç savaştan bilinecek.
Ve taraf olanlardan...
Düşmanımız mı az da arıyoruz?
Siyasetçiler komşunun zihnine düşmanlık kazıyarak ne kazanacaklarını umuyorlar?
Daha az konuşsak artık!
Yorum Gönder